Güncelleme Tarihi:
BESLENME DEĞİŞİKLİKLERİ VE İŞLENMİŞ GIDALAR
Yıllar süren araştırmalara rağmen, araştırmacılar genç yaştaki bağırsak kanseri vakalarında neden artış olduğu konusunda hala şaşkınlar. Öte yandan bu artışın önde gelen sebebinin kızarmış tavuk, patates kızartması, hamburger gibi abur cubur ve işlenmiş etlerden oluşan bir beslenme şekli olduğu düşünülüyor.
Dr. Youssef, "Özellikle Batı ülkelerinde modern diyet, işlenmiş ve hızlı gıdaların tüketiminde önemli bir artışa neden oldu. Bu gıdalar genellikle sağlıksız yağlar, şekerler ve katkı maddeleri bakımından yüksek, lif bakımından ise düşüktür. Lif oranı düşük ve işlenmiş gıda oranı yüksek bir beslenme şekli bağırsak kanserinin gelişimine katkıda bulunabilir” dedi.
Bağımsız bir kanser araştırma kuruluşu olan Cancer Research UK'e (CRUK) göre, beslenmemizdeki lif daha sık kaka yapmamıza yardımcı oluyor, bu da zararlı kimyasalların bağırsakta daha az zaman geçirmesi anlamına geliyor.
Sosis, salam, jambon gibi işlenmiş etler, kanser riskini artırdığı en yaygın olarak bilinen gıdalar arasında yer alıyor. Bu etler, raf ömrünü uzatmak veya daha lezzetli hale getirmek için işlem görmüş etlerdir. Bu işlem genellikle nitrat gibi kimyasal koruyucular eklenerek yapılıyor. Et ayrıca kürleme, tütsüleme veya tuzlama yoluyla da işlenebiliyor.
Nitratlar yenildiğinde, onları N-nitroso kimyasalları (NOC'ler) adı verilen bir maddeye dönüştüren bir reaksiyona girebiliyor. CRUK, bunların gıdaları işleyen organ olan bağırsağı kaplayan hücrelere zarar verebileceğini ve bunun da kanser gelişimine yol açabileceğini söylüyor.
Bağırsak kanserinin belirtileri arasında makattan kan gelmesi, şişkinlik, kilo vermek, karın ağrısı ve yumuşak kaka, ishal veya sizin için normal olmayan kabızlık gibi değişiklikler yer alıyor.
HAREKETSİZ YAŞAM TARZI
Masa başında çok fazla zaman geçirmenin ya da kanepeye yayılıp televizyon izlemenin kanser riskini artırdığını artık hepimiz biliyoruz. CRUK'a göre aslında ne kadar aktif olursanız bağırsak kanseri riskiniz o kadar azalıyor.
Dr. Youssef, "Dijital teknolojinin yükselişi, iş ve boş zaman aktivitelerindeki değişikliklerle birlikte hareketsiz yaşam tarzları daha yaygın hale geldi. Birçok genç insan masa başında, bilgisayar başında ya da mobil cihazlar kullanarak uzun saatler geçiriyor. Düzenli egzersiz sağlıklı bir sindirim sisteminin ve genel sağlığın korunmasına yardımcı olduğundan, fiziksel aktivite eksikliği bağırsak kanseri için bilinen bir risk faktörüdür" dedi ve şunları söyledi:
“Hareket etmenin riskinizi azaltmaya yardımcı olmasının birkaç nedeni vardır. İlk olarak, aktif olmak sağlıklı kilonuzu korumanıza yardımcı olur ve bu da bağışıklık sisteminizin en iyi şekilde çalışmasını sağlar. CRUK'a göre bu, vücudun kansere dönüşebilecek hücreleri tespit etmede ve bunlarla başa çıkmada daha iyi olabileceği anlamına geliyor.
Lifli gıdalar gibi egzersiz de besinlerin bağırsaklarımızda daha hızlı hareket etmesine yardımcı oluyor. Böylece yediğimiz zararlı şeyler bağırsakta daha az zaman geçiriyor.”
OBEZİTE
Sadece çok fazla abur cubur yemek ve yeterince egzersiz yapmamak değil, aynı zamanda bunun sonuçlarından biri olan çok fazla kilo almak da bağırsak kanseri riskini artırıyor.
Dr. Youssef, "Obezite oranları küresel olarak artıyor ve genç yaş grupları bu eğilimden muaf değil. Aşırı vücut yağı, iltihaplanmaya ve hormon seviyelerinde değişikliklere yol açabilir, bu da kanser gelişimini teşvik edebilir. Genç bireylerde artan obezite prevalansı, bu demografik grupta bağırsak kanseri insidansının artmasına katkıda bulunan bir faktördür” ifadelerine yer verdi.
CRUK, çok şişman olmanın vücuttaki büyüme hormonlarının seviyesinin yükselmesine neden olduğunu ve bunun da hücrelerin daha sık bölünmesine yol açtığını söylüyor. Bu ek bölünmelerin her biri, kanser hücrelerinin ortaya çıkması için başka bir potansiyel şansı temsil ediyor ve hastalığa yakalanma olasılığını artırıyor.
Riski artıran bir diğer faktör de bağışıklık hücrelerinin vücutta çok sayıda yağ hücresinin bulunduğu bölgelere çekilmesidir. Bu da bu bölgelerde iltihaplanmanın artmasına neden olarak hücrelerin daha hızlı bölünmesine yol açabiliyor ve yine kanser oluşma riskini artırıyor.
GENETİK FAKTÖRLER
Dr. Youssef, her şeyin beslenme ve egzersizden ibaret olmadığının, genetik faktörlerin de kişiyi hastalık açısından daha yüksek bir risk altına sokabileceğinden bahsetti, “Araştırmalar genetik ile tanıdaki artış arasında kesin bir bağlantı ortaya koymadı ancak 50 yaşın altında bağırsak kanseri geçirmiş birinci derece bir akrabaya sahip olmak, genç insanlar için daha yüksek bir risk olduğunu gösterebilir" dedi.
“Ancak bağırsak kanseri riskinin artmasıyla ilişkili bazı nadir kalıtsal durumlar da vardır” diyen Dr. Youssef sözlerine şöyle devam etti: “Bağırsak kanseri vakalarının çoğu sporadik (vakaların dağınık, tesadüfi ve genellikle nadir olarak görülmesi) olsa da genç hastaların bir kısmında hastalığa genetik bir yatkınlık olabilir. Lynch sendromu ve ailesel adenomatöz polipozis (FAP) gibi durumlar genç yaşta bağırsak kanserine yakalanma riskini önemli ölçüde artırıyor. Ancak bu durum tüm bağırsak kanseri vakalarının yalnızca yüzde 5'ini oluşturuyor.”
GECİKMİŞ TEŞHİS VE SÜREGELEN YANLIŞ TEŞHİS
Bağırsak kanseri teşhislerindeki artışta biyolojik olmayan faktörler de rol oynuyor olabilir.
Dr. Youssef, "Genç insanlar, devam eden bağırsak alışkanlığı değişiklikleri ve rektal kanama gibi belirtiler için tıbbi tavsiye almanın öneminin daha fazla farkındalar. Sonuç olarak, bu durum teşhis konulan gençlerin sayısında zincirleme bir etki yaratıyor olabilir” dedi.
Bu farkındalık artışı olumlu olsa da Dr. Youssef, kanser hastalarının tanı almada gecikme ya da sorunlarla karşılaştığı çok fazla vaka olduğunu da sözlerine ekledi.
"Karın ağrısı, bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler ve rektal kanama gibi semptomlar, irritabl bağırsak sendromu (IBS) veya hemoroid gibi daha az ciddi durumlara atfedilebilir” diyen Dr. Youssef, şu bilgileri verdi:
"Küçük bir azınlık için doğru teşhisteki bu gecikme, kanserin tespit edilmeden önce daha ileri aşamalara ilerlemesine olanak tanır. Beslenme alışkanlıkları gibi kontrol edilebilir faktörleri ele alarak, fiziksel aktiviteyi teşvik ederek ve obeziteyi yöneterek, bireyler bağırsak kanseri risklerini azaltmaya yardımcı olabilirler.”
KOLON KANSERİNİN UYARICI İŞARETLERİ NELERDİR?
Bağırsak ya da kolorektal kanser, kolon ve rektumdan oluşan kalın bağırsağı etkiler. Bu tür tümörler genellikle polip adı verilen kanser öncesi büyümelerden gelişir. Belirtileri ise şunlardır:
-- Makattan kanama
-- Dışkıda kan
-- Bağırsak alışkanlıklarında en az üç hafta süren bir değişiklik
-- Açıklanamayan kilo kaybı
-- Aşırı, açıklanamayan yorgunluk
-- Karın ağrısı
KİMLER RİSK ALTINDA?
Çoğu vakanın net bir nedeni yoktur, ancak insanlar aşağıdaki durumlarda daha fazla risk altındadır:
-- 50 yaşın üzerinde olmak
-- Ailede bu durumla ilgili bir geçmiş olması
-- Bağırsaklarında kişisel polip öyküsü olanlar
-- Crohn hastalığı gibi iltihaplı bağırsak hastalığından mustarip olanlar
-- Sağlıksız bir yaşam tarzı sürdürmek
TANI VE TEDAVİ SÜRECİ NASIL İŞLİYOR?
Tedavi genellikle ameliyat, kemo ve radyoterapiyi içerir. Evre 1 bağırsak kanseri olan her on kişiden dokuzundan fazlası tanı konulduktan sonra beş yıl veya daha uzun süre hayatta kalıyor.
Ne yazık ki tüm kolorektal kanserlerin sadece üçte biri bu erken evrede teşhis edilebiliyor. İnsanların çoğu, hastalık kolon veya rektum duvarının ötesine ya da vücudun uzak bölgelerine yayıldığında doktora gidiyor ve bu da kolon kanserinin başarılı bir şekilde tedavi edilme şansını azaltıyor.
Daily Mail'in 'I'm a bowel cancer expert, here are five reasons the disease is becoming more common in under 50's' başlıklı haberinden derlenmiştir.