Güncelleme Tarihi:
Kişisel bakım ve hijyen, çiftler için çok önemli bir konu. Taraflardan birinin kişisel temizliğine dikkat etmemesi nedeniyle pek çok çift sorun yaşıyor, hatta sırf bu nedenle ilişkilerini bitirenler bile oluyor. Bunun yanında bir de takıntıya dönüşen hijyen sorunu var ki bu da çiftlere oldukça zor zamanlar yaşatıyor. Sürekli duş alan ve partnerinin yeterince temiz olmadığını düşünenler, çocuk gibi sürekli talimat verenler ya da özellikle cinsellik yaşanacağı zaman bu hijyen meselesini aşırı abartanlar olabiliyor.
Eşiyle böyle bir sorun yaşayan bir okur, geçtiğimiz günlerde Washington Post’un tavsiye bölümüne yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Kocam her sabah kalkar kalkmaz duşunu alır. Ne olursa olsun istisnasız o duş uyanır uyanmaz alınır. Onu duş almadan kimse göremez. O gün bisiklet turuna çıkacak olsa bile yine önce duşunu alır. Noel sabahı çocuklar erkenden kalkıp hediyeleri açmaya can atarken bile herkes onun duşunu bitirmesini bekler.
Yaklaşık 10 yıl önce, bir aile dostumuza benim yeterince sık duş almadığımı söylediğini öğrendim. Ona bunun beni ne kadar incittiğini ve kendimi ne kadar kötü hissettirdiğini anlattım. Bana sürekli ne zaman duş alacağımı sormasının masum bir soru olduğunu düşünüyor ama benim için bu, kötü koktuğum anlamına geliyor. Bazen duşumu ne kadar hızlı aldığımdan bahsediyor. Ona binlerce kez benim duş almam hakkında konuşmayı bırakmasını söyledim ama o yanlış bir şey yapmadığını düşünüyor ve konuşmaya devam ediyor.
Sürekli saldırıya uğradığımı hissediyorum ama eşim bunun benim sorunum olduğunu ve bunu aşmam gerektiğini söylüyor. Ne yapmalıyım? Terapiye ihtiyacı olan ben miyim?”
* * * * *
Biz de hem benzer sorunlar yaşayan çiftlerin hikayelerini dinledik hem de Uzman Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı M. Berk Karaoğlu’ndan bu çiftler için tavsiyeler aldık.
‘DUŞ ALMADIĞI ZAMAN ONDAN UZAKLAŞIYORUM’
Gizem H. (34)
Ben yaz kış her gün duş alırım. Genelde sabah evden çıkmadan alırım ama özellikle yaz aylarında gece yatmadan da duş alıp yattığım olur. 2-3 günde bir duş alan insanlar bana yeterince temiz gelmiyor.
Eşim evlenmeden önce tıpkı benim gibi her gün duşunu alırdı ama artık eskisi gibi duş almıyor. Resmen onu çocuk gibi zorla duşa soktuğumu hissediyorum. Ben evde olmadığım zaman duş alıp almadığını sorduğumda da yalan söylüyor ama ben banyonun halinden, saçından başından duş almadığını anlıyorum. Bu konuda sürekli kavga etmeye başladık. Ben ‘Kendine saygı duymasan bile bana duymak zorundasın ve yatağa temiz bir şekilde girmelisin’ diyorum ama eşim bende temizlik takıntısı olduğunu söylüyor.
Asla takıntılı değilim, evimi görseniz böyle bir takıntım olmadığını anlarsınız zaten. Ben özellikle eşlerin kişisel hijyenine dikkat etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Duş almadığı zaman ondan uzaklaşıyorum, çocuk gibi inat ettiği zaman daha da sinir oluyorum. Bence evliliklerde çok büyük bir sorun bu ama çoğu kişi eşinin kalbini kırmamak için derdini dile getiremiyor. Kalp kırılacak bir durum yok aslında, fiziksel olarak eşler birbirine en yakın olan kişi ve bunun için hijyenimize daha da özen göstermeliyiz.
Çok samimi bir arkadaşım var, bir tek onunla paylaştım bu sorunumu. O da "İki günde bir duş alan eşin var öp de başına koy" dedi. Birçok arkadaşının bu konuda sıkıntı yaşadığını, değil her gün bir hafta bile duş almayan olduğunu söyleyince acaba ben mi abartıyorum diye düşünmedim değil. Eşim zaten öyle bakımsız bir adam değil tek derdim her gün duş almıyor olması. O da hep her gün duş almanın sağlıksız olduğunu savunuyor.
‘SİGARA KOKUYORUM DİYE HER GÜN DİYE HARAKETE UĞRUYORUM’
Berrin T. (34)
Ben 20 yaşından beri sigara kullanıyorum, eşimle evlenmeden önce de içiyordum evlendikten sonra da içmeye devam ediyorum. Önceden bu kadar sorun yapmıyordu ama son zamanlarda sigara kokusu yüzünden sürekli tartışıyoruz.
Sabah kalkınca ve gece yatmadan önce muhakkak dişlerimi fırçalıyorum. İşte olduğumuz zamanlarda sorun yok ama benim için hafta sonların kabusa dönüştü. Sürekli yan yanayız ve ben arada gidip balkonda sigaramı içip geliyorum. Her sigara içtiğimde de gidip dişimi fırçalamıyorum tabii ki. Sigaramı içip salona döndüğümde ‘Of çok berbat kokuyorsun yanımdan uzaklaş, içmesen olmuyor mu sanki, bu kokudan iğreniyorum’ gibi laflar ediyor.
Artık hakaret etmeye başladı, bana kendimi kokarca gibi hissettiriyor. Ağız spreyi sıkıyorum, parfüm sıkıyorum ama yine aynı şekilde benden tiksiniyormuş gibi davranmaya devam ediyor. Geçenlerde işten geldiğinde kapıda kucaklayıp öpmek istedim, tazı gibi beni koklamaya başladı yine. Kendimi çok aşağılanmış hissettim, çok üzüldüm.
Sigarayı bırakabilsem bırakacağım ama bu gidişle sigarayı değil onu bırakacağım gibi duruyor.
‘NE ZAMAN YAKINLAŞSAK OLAYIN BÜYÜSÜNÜ BOZUP BENİ DUŞA GÖNDERİYOR’
Burak B. (32)
Ben eşimin hijyen takıntısından çok çekiyorum, evliliğimizin ilk yıllarında da böyleydi ama zamanla bunu aşarız diye düşünmüştüm. Deniz kızı gibi sürekli suyun içinde kalsa mutlu olur. Tamam zaten her gün duşumuzu alıyoruz ikimiz de ama aynı gün içinde tekrar duşa girmek nedir?
Biraz yakınlaşsak, romantik anlar yaşasak doğru banyoya postalanıyorum ve bu olayın tüm büyüsünü bozuyor. Eşin de olsa sürekli birilerinin sana ne yapman gerektiğini söylemesi hoş değil, gerçekten bu olaya çok takılmaya başladım, eşime de söyledim bunu. "Haklısın biraz abartıyorum galiba" diye kabul ediyor ama sonuç hep aynı…
‘AĞIZ KOKUSU BENİ BENDEN ALIYORDU’
Merve N. (39)
Ben bir dönem hayatımda olan kişiyle ağız kokusu yüzünden sıkıntı yaşadım. İlk zamanlar kırılmasın, gücenmesin, ayıp olur, kendi fark eder nasılsa diye bir şey söyleyemiyordum ama sonra beni bu durum çok zorladığı için tatlı tatlı uyarmaya çalıştım. Mesela bir keresinde komodinin üstüne minik nane şekerlerinden koydum. Bir tane kendi ağzıma attım bir tane de onun ağzına. "Sabah ağızdaki kötü tadı alıyor güzel oluyor" dedim ama o hemen ağzından çıkardı. Nane tadından nefret ettiğini söyledi. Ben de "Sabah senin ağız kokunu gün içinde de soğan, sarımsak, sucuk kokunu almayı sevmiyorum" diyemedim…
Tatile gidiyorduk orada ne kadar soğanlı sarımsaklı şey varsa yiyordu ve ağzı kokuyordu bana. Yani tamam arada yersin tabii ki ama yanında sevgilin varken kendine biraz daha özen göstermen gerekir. Sonra baktım kendisinin anlayacağı yok zorlana zorlana söyledim. Çok bozuldu, hiç farkında olmadığını söyledi, bir iki gün dikkat etti ama sonra yine aynı kokuları bana koklatmaya devam etti.
Ben her seferinde rahatsızlığımı dile getirdim ama bana abarttığımı söylemeye başladı. Yani ağzı kokmuyormuş benim burnum çok hassasmış. Vallahi hiç de öyle değilmiş ondan ayrıldıktan sonra anladım. Kişisel bakımına özen gösteren, dişini düzenli fırçalayan, yediğine içtiğine dikkat eden kimsenin ağzı o kadar kokamaz.
'SÜREKLİ ELİNİ YIKA DEMESİNDEN BIKTIM'
Emre E. (29)
Benim sevgilim de feci takıntılı bu temizlik konusunda. Özellikle ellerin yıkanması en hassas noktası. Ben de dışarıdan geldiğimde, tuvaletten çıktığımda elimi yıkayan biriyim ama ona hiçbir şekilde yetmiyor. Eve girer girmez ellerimi yıkamaya gidiyorum ‘Kaç dakika yıkadın’ diye soruyor, tuvaletten çıkıyorum, ellerimi kokluyor sabun kullandım mı diye. Böyle foşur foşur köpükle yıkanacakmış. 30 yaşına gelmiş adamım, elimi nasıl yıkayacağımı bugüne kadar öğrenmişimdir herhalde. Allah'tan pandemi zamanında birlikte değildik, yoksa beni ya eve almazdı ya da filyasyon ekibindekiler gibi beyaz kıyafetleri ile bekler direkt banyoya sokardı.
Tamam temizlik güzel ama bu derece takıntı halinde olması her iki taraf için de çok sıkıntılı bir durum. Sürekli mikropmuşsun gibi davranan birinden insan ister istemez uzaklaşıyor çünkü. Sevgilimi çok seviyorum ama onun bu huyundan vazgeçmesi kendine çekidüzen vermesi lazım, yoksa bir yerde film kopacak diye korkuyorum.
‘GİYİLMİŞ ÇORABI TEKRAR GİYMEK AYNI İÇ ÇAMAŞIRI GİYMEK GİBİ BİR ŞEY'
Nilay M. (32)
Kadınlar genelde eşlerinin çok sık banyo yapmamasına, kıyafetlerini temiz kullanmamasına takar ama benim takıntım çok başka. Eşimin temizliği konusunda sıkıntı yaşamıyorum. Gerektiği kadar duşunu alıyor, kıyafetlerine özen gösteriyor, saçını başını tarıyor, tıraşını oluyr, güzel kokular sürüyor, gel gelelim iş çoraba gelince çuvallıyor.
Benim için çorap iç çamaşırı gibi bir şey, bir gün giyilir, akşam çıkarılır ve kirliye atılır. Bana göre kullanılmış çorabı tekrar giymek kullanılmış iç çamaşırını tekrar giymekle aynı şey. Ben evden çıkarken giydiğim çorabı eve girdiğim anda çıkarır ve yeni bir ev çorabı giyerim. Yatarken de çıkarırım. Sabah yine yeni çorap giyerim. Çocuklara da bunu öğrettim, onlar da benim gibi çorap konusunda titizler. Ama babalarına bunu bir türlü öğretemedim. Eve gelince çıkardığı çorabı ertesi gün tekrar giymeye kalkınca tüylerim diken diken oluyor. ‘Yer gök çorap dolu, eksikliğini mi duyuyorsun, neden yeni giymiyorsun?’ diyorum, ‘Daha kirli değil ki, ne gerek var?’ diyor. 'Bütün gün kapalı ayakkabının içinde ter emen çorap nasıl kirlenmemiş olabilir?' dediğimde ise ‘Çıkarınca sabaha kadar havalanıyor o’ diyor.
Artık psikolojik midir bilmiyorum ama eşim aynı çorabı giydiği anda benim burnuma ayak kokusu geliyor. O kokmadığını iddia ediyor ben ise yanına bile yaklaşamıyorum. Bazen çocukları hakem gibi kullanıyor, o kullanılmış çorap elinde havada asılı tutup kokup kokmadığını test ettiriyor. Beni takıntılı olmakla suçluyor, günde iki üç çorap değiştirmenin bir tür manyaklık olduğunu söylüyor. Tamam ben de '3 kere değiştir' demiyorum ki sadece 'Her gün değiştir de ayağın kokmasın' diyorum, çok şey mi istiyorum?
* * * * *
Uzman Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı M. Berk Karaoğlu, hijyenin, temizliğin insan sağlığı için önemli olduğunu, bununla beraber işlevselliği bozacak düzeye geldiğinde hem bireysel hem de çift ilişkisine dair paylaşımları sekteye uğrattığını söyledi.
"Temizliğin takıntı haline dönüşmesinin psikiyatri literatüründeki adı 'Obsesif Kompulsif Bozukluk'tur ancak bu tanının uzman hekim tarafından konması gerekir" diyen Karaoğlu, burada dikkat edilecek hususun el yıkama, kontrol etme, çamaşır yıkama, bulaşıkları tekrar gözden geçirme vs. gibi takıntıların kişinin bireysel ve sosyal yönden işlevselliğini bozacak düzeye gelip gelmemesi ve kişinin bu takıntılarına dair iç görüsünün olup olmaması olduğunu söyledi.
Karaoğlu, bu takıntıların nedenlerini sıraladı:
“Çoğunlukla takıntıları olan bireyin düşünsel arka planında, bilinçdışında, ebeveynlere, otorite figürü olarak görebildiği kişilere (anne- baba, amir, eş vs.) öfke duygusu olabiliyor. Bu öfke duygusunun altında yatan düşünce ve duygu örüntüleri ruh sağlığı alanındaki uzmanlar tarafından incelenerek sağaltıma gidilerek çözülebilir.”
Karaoğlu, eşinin takıntılarını fark eden bir bireyin yapacağı ilk işin “Bunu yapma” demek yerine o davranışı neden yaptığını, hangi duyguyla yaptığını eşine sorması olması gerektiğinin altını çizdi.
"Karşı tarafı anlamak o problemi çözmenin çok büyük bir kısmını oluşturur" diyen Karaoğlu, özellikle erkeklerin eşlerinin konuşma ve anlaşılma isteğini sonuç odaklı düşünerek süreci anlamaktan ziyade, nasihat vermek, yönlendirmek ile ilişkilendirdikleri için kadın bireylerde duygusal boşluklar oluşabileceğini ve bu boşluk hislerini takıntılı davranışlarla pekiştirebileceklerini vurguladı.
Cinsellikte hijyenin çok önemli bir konu olmakla birlikte şehvet, istek, arzu eğer çok yüksekse buradaki kusurları bertaraf ederek cinselliğin doyurucu olmasının sağlanabileceğini ifade eden Karaoğlu, cinsellikte bireylerin “Ne kadar güzel, yakışıklı ve temiz olursam o kadar iyi bir cinsellik olur” düşüncesinden ziyade, “Ne kadar çok konuşabilir, açık olabilir ve istekli olursak o kadar tatmin edici bir ilişki yaşayabiliriz” düşüncesine sahip olmalarının daha anlamlı olacağını sözlerine ekledi.