Adamlar yapıyor biz yıkıyoruz abi

Bir şehrin asıl tarihini müzeleri değil, o şehrin insanlarının bir zamanlar oturduğu, dolaştığı, çalıştığı, eğitim gördüğü, eğlendiği, ibadet ettiği, gömüldüğü yerler ortaya koyar.

Haberin Devamı

Çünkü tarihi hala ve göz önünde yaşatan, o hayatları yaşayan dokusuyla hatırlatan hafıza mekanlarıdır hepsi.
O tarihi, o yaşanmışlığı koruyan şehirler, uygarlığın canlı abideleridir.
O nedenle Prag’a, Roma’ya, St. Petersburg’a, Paris’e, neredeyse tümü 400 yıllık binalarıyla Amsterdam’a hayran olur herkes.
“Adamlar yapmış abi” diye dolaşırız oraları da, “Adamlar yıkmamış abi” demek aklıma gelmez.
Çünkü bizde yıkmak, vaka-i adliyeden, hatta şimdi vereceğim örneklere baktığımızda neredeyse vaka-i hayriyeden bir iştir.
Çarşamba günü Habertürk’te 80 yıl önce dönemin Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürleri Rüstem Duyuran ve Aziz Ogan ile Mimar Albert Gabriel’in 400 yıllık Pargalı İbrahim Paşa Sarayı’nı yıkıp molozları arasında çektirdiği “hatıra fotoğrafı” yayınlandı.
Olayı ilk baskısı 40 yıl önce yapılan kitabıyla kamuoyuna duyuran Prof. Dr. Nurhan Atasoy, muhabir Ümran Avcı’ya şöyle döküyor içini:
“Ahmet Hamdi Tanpınar, mimar Sedat Çetintaş oraların yıkılmaması için çok uğraşmış. Ama başaramamışlar.
Yıkanları kitapta ifşa ettim. Yıktırdıkları gibi bir de hatıra fotoğrafı çektirmişler. Torunlarınız utanır sizin yaptığınızdan. Ben bunları özellikle bunun için koydum.”
(Kitabın, Kültür eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın girişimiyle yeniden basıldığını da hatırlatalım)

* * *

Haberin Devamı

Aynı gün Radikal Gazetesi’nde Baskın Oran, Bodrum’da 44 yıl önce yıkılıp yerine Halk Eğitim Merkezi yapılan Aya Nikola Kilisesi’nin yeniden inşa edileceğini anlatıyor.
232 yıllık tarihi kiliseyi 1969’da kazma-kürekle yıkmaya çalışmışlar, beceremeyince dinamitle uçurmuşlar!
“Tarihi dinamitlemek” deyimi, buradan gelse gerek.

* * *

Ekrandaki Muhteşem Yüzyıl dizisine “Bizim padişah öyle değildi, bizim tarih böyle değildi” diye heyheylenir herkes.
“Pargalı’nın sarayını yıkmışlar” deseniz, “Adamlar yıkıyor abi” der, geçeriz.
Oysa bırakın 400 yıllık tarihi, her yaşanmışlık önemlidir.
Murat Belge, Şehir ve ‘Koruma’ başlıklı makalesinde ne güzel özetliyor:
“Çocukken düşüp kafamızı yarmışsak, kafamızda izi kalır. İyidir kalması. Arada bir elimizle yoklar, ‘Şöyle şöyle yarmıştım’ diye hatırlarız. Hatırlamak da iyidir, biliyor musunuz?
 Ama biz ‘estetik yaptıran’ bir toplum olmayı seçtik.
Öyle olunca da, vaktiyle burnumuz nasıldı, çenemiz nasıldı, unutuyoruz. ‘Unutmak iyidir’ ethos’uyla yaşıyoruz...”

 

Yazarın Tüm Yazıları