Açılım belli oldu

SONUNDA Başbakan Tayyip Erdoğan da “İster ‘Kürt sorunu’, ister ‘Kürt açılımı’ diyelim, bunun üzerinde bir çalışmayı başlattık” diyerek, son günlerde kamuoyunun tartışmakta olduğu konuyla ilgili ilk resmi bilgiyi verdi. Başbakan, “İçişleri Bakanlığımıza bu görevi verdik” diyor. Sonucun açıklanacağınıda vaat ediyor.

İçişleri Bakanlığı’nın bu çalışmada kimi muhatap alacağını henüz bilmiyoruz. Şimdilik Bakanlıklarla, Genelkurmay’la, MİT’le ve Başbakan’ın net olarak ifade etmediği başka "kurumlar"la temas kuracağı belli. Bu "kurumlar" deyiminin siyasi partileri ve o arada Demokratik Toplum Partisi’ni (DTP) kapsıyor olması gerekir.

Ama "meşruiyet" taşımayan bir kuruma veya kişiye açılım, herhalde çok yanlış olur.

Sözün burasında belirtelim ki Başbakan’ın verdiği bilgi de, konuya yaklaşımı da olumludur. Keza Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) programına göndermede bulunması çok yerindedir. Çünkü bu iktidarın millete karşı temel "taahhütname"si parti programıdır.

AKP’nin parti programı, "Bu bölgemizdeki kültürel farklılıklar, partimiz tarafından zenginlik kabul edilmektedir. Resmi dil ve eğitim dili Türkçe olmak şartıyla, Türkçe dışındaki dillerde yayın dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini, partimiz ülkemizdeki birlik ve bütünlüğü zedeleyen değil, güçlendiren ve pekiştiren bir zenginlik olarak görmektedir. Bölgenin geri kalmışlığından kaynaklanan kimi olumsuzlukların giderilmesini, bölgeye dönük özel düzenlemeler yoluyla değil, genel demokratikleşme projesi bağlamında düşünmektedir.

(...) Terörü sona erdirmenin yolu, temel hak ve hürriyetlere saygılı bir devlet yaklaşımı ile ekonomik kalkınmayı ve güvenliği aynı bütünün parçaları olarak düşünmekten geçer.

(...) Bürokratik, otoriter devlet anlayışına yaslanan çözümler, sadece asayiş mantığına dayandığı için, uzun vadede sorunları daha da derinleştirmektedir. Buna karşılık demokratik devlet anlayışı çerçevesindeki yaklaşımlar, ilk anda endişeyle karşılansa bile, uzun vadede milletimizin birlik ve bütünlüğünü pekiştiren sonuçlar doğurmaktadır"
diyor.

Bunlar kanımızca "sağlıklı" bir bakış açısını yansıtan görüşlerdir. Çünkü çözümü bireysel haklar temeline oturtmaktadır. Bütünlüğümüzü koruyucu bir anlayışı yansıtmaktadır. Öyle sanıyoruz ki "açılım" bu anlayışa bağlı kalırsa, genel kamuoyundan geniş bir destek bulur.

Ama böyle bütünlükçü ve hoşgörülü bir anlayışı dile getiren Başbakan’ın sözlerinde onunla çelişen unsurlar bulunmasa daha iyi olur. Örneğin ulusal bütünlük konusunda duyarlı bir kişinin her fırsatta insanlarımızı "Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Abazası, Gürcüsü..." diyerek kompartımanlara ayırması doğru değildir.

Biz çeşitli etnik kökenlerden gelen insanlarımızın varlığı inkár edilsin demiyoruz. Tam tersine bu bilinsin, dillendirilsin ama bir başbakan o insanlardan söz ederken "üst kimlik"le "alt kimliği" yani "Türk" kimliğiyle "Çerkez kökenli Türk" veya "Kürt kökenli Türk" vb. kavramları karıştırmasın diyoruz.

Daha önce de değindik. Bu konularda kullandığınız kavrama çok dikkat etmeniz doğru olur. Aksi halde yanlış kullandığınız bir kavramı, "Sen dememiş miydin?" diye karşınıza çıkartırlar.
Yazarın Tüm Yazıları