Abdullah Gül dünyayı gerçekten çok mu sevindirdi?

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayını, "Bu hareketi beraber kurduğumuz Abdullah Gül kardeşimiz" diye açıkladığı zaman AKP grubundan sadece alkış yükselseydi yine de razıydım. Ama başka tepkiler de vardı.

O, coşku patlamasının yaşandığı anda aralardan gelen "Kıskananlar çatlasın" temposu.

İşte bu tempo kulaklardayken, cumhurbaşkanı adayının ismi çok da önemli değil.

Karşıdakinin kuşatılmışlık duygusunu derinleştiren açıklamaların, hareketlerin ne yazık ki sonu gelmiyor.

Dün Meclis Başkanı Arınç’ın, basın toplantısının sonunda kendisini tutamayıp "güzel günler geliyor, güneş daha parlak doğacak bundan sonra" açıklamalarını da aynı zihniyetin, "iktidarı ele geçirme" sevincinin bir belirtisi olarak algılanmaması mümkün mü?

Yoksa neden güneş bundan sonra daha parlak doğsun ki?

* * *

BU, kendinden olmayanı dışarıda bırakan takım ruhu, Emine Hanım ile kızı, Babacan ve Arınç’ın eşlerinin hep birlikte Hayrünisa Gül’ü tebrik etmek için Dışişleri Bakanı konutuna gittiklerinde de ekranlara yansıdı.

Ne Semra Özal’a, ne Nazmiye Demirel’e ne de Semra Sezer’e yapılan tebrik ziyaretlerine benzeyen bir görüntüydü bu. Aralarında türbanlılar olmuş olsa bile.

AKP çekirdek kadrosunun türbanlı eşlerinin görüntüsü ise çok farklıydı.

Türbana, kadın hakları açısından baktığımda karşı olmama rağmen, hiçbir zaman türbanlı bir kadına kendimi uzak hissetmedim. Buna rağmen, Çankaya tebriki için Dışişleri konutu önünde beliren yeni türban burjuvazisinin profilinin verdiği görüntüyü dışlayıcı bulduğumu da söylemeliyim.

* * *

ABDULLAH Gül, AKP’nin "çekirdek kadrosu"nun en uzlaşmacı karaktere sahip ismi olarak değil de, Meclis’te varılacak bir uzlaşma sonucunda aday olsaydı durum daha farklı olurdu.

Onun ılımlı kişiliği, yapıcı ve alçakgönüllü yaklaşımı o zaman farklı bir anlam kazanırdı.

Bugünkü siyasi gerginlik ortaya çıkmamış olabilirdi.

Gül’ün adaylığı içeride gerginliği ne yazık ki yatıştırmadı. Ya dışarıdaki tepkiler?

Dün AB Komisyonu Güvenlik ve Dış Politika sorumlusu Solana, Gül’ün adaylığı konusunda çok olumlu şeyler söyledi. Kendisiyle bir çok konuda birlikte çalıştığını ve her zaman yapıcı, çözüm üreten yaklaşımını takdir ettiğini belirtti.

Abdullah Gül, Avrupa ve ABD’nin çok yakından tanıdığı bir isim. Fazilet Partisi’nin, daha sonra AKP’nin dış ilişkilerinin kurulmasındaki rolü nedeniyle de geniş bir çevresi var.

Ortadoğu ve Arap dünyasında da, uzlaşmacı çizgisiyle sempati yaratmış olan bir siyaset adamı.

Uluslararası ilişkilerde tabii ki aktörler, tanışıklıklar önemlidir. Ama tek belirleyici değildir. Hatta esas belirleyicilerden bile değildir. Esas olan, izlenen politikalar ve onları oluşturan ülke içi dengelerdir.

Yoksa, Denktaş ve Klerides birbirlerini en yakından tanıyan iki politikacıydı ama dönemlerinde uzlaşma yönünde herhangi bir adım atılamamıştı.

Demirel’in, Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinin liderleri ile ilişkileri çok iyiydi ama bu bazı sorunların aşılmasına yetmedi.

Uluslararası kulislerden yansıyan değerlendirmelerde bu gerçekleri de dikkate almak gerekir.

* * *

CUMHURBAŞKANI
adayının belirlenmesinden sonra, konu Anayasa mahkemesine gitsin gitmesin, Gül seçilsin seçilmesin, bundan sonraki esas mesele seçimler.

Kuşatılmışlık hissiyatı, önümüzdeki seçimlerin esas dinamiği haline gelecek hiç şüpheniz olmasın.
Yazarın Tüm Yazıları