AB standardı

NİHAYET Başbakan Tayyip Erdoğan’la bir noktada buluştuk. Kendisinin böyle bir beklenti içinde olduğunu elbet düşünmüyorduk. Ama onunla aynı şeyleri istediğimizi görmek, kendi hesabımıza heyecan verici oldu.

Başbakan Erdoğan üç gün önce Kanal 24 isimli TV kanalında, "Avrupa Birliği standardında medya istiyoruz" demiş.

Aslında dediği bundan bir iki cümle daha fazla. Onu da aktaralım:

"Medya işine geldiği zaman ’Avrupa Birliği’ diyor. Avrupa Birliği mi diyorsun? O zaman (biz de) Avrupa Birliği standardında medya istiyoruz."

Harika!

Hemen belirtelim ki Türk medyasının teknik altyapı yönünden Avrupa Birliği standardında olduğunu herhalde Başbakan da biliyordur. O nedenle "insan malzemesi"nin ve "haberlerin, yorumların Avrupa Birliği standardında" olmasını istediği sonucuna kolaylıkla varabiliriz.

Tekrar ediyoruz. Biz de aynı özlem içindeyiz.

Özlem içindeyiz derken belirtelim... Avrupa Birliği ülkelerinde Türk medyasıyla kıyaslanamayacak kadar kötü ve seviyesiz medya organları olduğu gibi, Türk medyasında da yine onların "iyi"lerinden daha üst düzeyde medya organları var. Ancak isim vermek her iki örnek için de doğru olmadığından bunu her iki medya dünyasını izleyenlerin idrakine bırakmaya mecburuz.

Geneli için konuşmak gerekirse, dediğimiz gibi Başbakan’ın özlemi yerindedir. Ama bunun çaresi ne önüne geleni azarlamak, ardında kalanı mahkemeye vermektir, ne de devlet olanaklarını kullanarak bir taraftan "yandaş" medya yaratırken ötekileri batırmayı amaçlayan -yasal kılıflı- suikastlar düzenlemektir.

Hele hele yandaş olmayanları -bir başka deyişle uşaklığı reddedenleri- "düşman" gören bir zihniyetin yönettiği bir ülkede, kendini savunma refleksiyle yaşamak zorunda kalan "medyanın" dikkatini meslek kalitesini yükseltmeye toplamasını beklemek, tek kelimeyle "abes"tir.

Çünkü her "iyi" şey gibi "kalite" de ancak özgür ortamda yükselir.

Demek ki Başbakan Erdoğan’ın beklentisinin gerçekleşmesi, öncelikle kendisinde yoğunlaşan zihniyetin değişmesi koşuluna bağlıdır. O da sadece medyanın değil, tüm Türk halkının beklediği gibi, "Avrupa Birliği standardında bir Başbakana" sahip olursak gerçekleşebilir.

Avrupa’da, Avrupa Birliği standardında olmayan bir tek lider Beyaz Rusya’da var. Adı Aleksander Lukaşenko.

Ötekiler zaman zaman sapmalar gösterse bile, demokratik bir sistemin liderinden beklenen standartlara kendilerini uydurmaya çalışıyorlar. Örneğin karşıt görüşleri "tehdit" gibi değil, çoğulcu demokrasinin gereği olarak görüyorlar. "İletişim (ifade, basın) özgürlüğünün demokrasinin temel kurumu olduğunu içlerine sindiriyorlar.

Miting meydanında "Herkesi kucaklıyoruz, ayrımcılığa karşıyız" diye konuşup, ardından tam aksini yapmıyorlar.

"Hukuka saygı"dan dem vurup Yüksek Seçim Kurulu gibi "kararları kesin" olan bir Anayasal kurumun dediğinin tam tersini bürokrasiden istemiyorlar.

"Sivil toplum örgütü" nedir biliyorlar. "Şeffaf yönetim"in sadece lafını etmiyor, uyguluyorlar.

Daha açık söylemek gerekirse "demokrasi"yi, amaca götüren "otobüs" gibi görmüyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları