Durup uzun uzun, siyah kasasını ve ışıklarını seyrettim fişini çekmeden önce...
Kolay değil; hesapladım 23 yıllık müzik setimi devre dışı bırakıyorum.
Yıl 1985. Şişli’de taksitle beyaz eşya satan mağazanın vitrinine Garfield gibi yapışık yaşıyorum.
Kenwood marka, siyah kasa bir set.
Amfi, çift kaset deck, radyo, ekolayzır ve yarı-otomatik pikap.
Kavuşmam güç ve geç oldu fakat sonunda alındı o set.
1985’ten bu yana çıkan albümleri ve tabii o tarihten önce çıkmış bütün albümleri, giderek bazı organlarını kaybetse de hayatta kalmayı başaran dostumla dinledim.
*
Eksilen organlar?..
Önce pikap bozuldu.
Yarı otomatik kavramını özümseyememiş bir arkadaşımız pikabın kolunu balta sapı gibi sallayarak kullanınca alet mortu çekti.
Sonra çift kaset deck, tek kaset deck’e dönüştürüldü.
O tek kaset uzun yıllar hizmet verdikten sonra 10 yıl kadar önce "Benden paso; elektronik eşya cennetini boyluyorum. Alem tekerlek oldu, hepiniz kompakt disk takılıyorsunuz zaten!" diyerek sahneden çekildi.
Sahneden çekildi derken, yerinde durdu ama çalışmadı...
Bu arada çeşitli marka ve ebatta sayısız (Aslıda 5!) diskçalar girdi çıktı hayatımıza.
Diyeceksiniz ki "Ne kaldı, ne kaldı?... Nırı-nırım!" (Kayahan’ın ruhu dürttü!)
Amfi kaldı aslan gibi. En alt katta, vurulmuş arkadaşlarını kurtarmaya çalışan kahraman bir asker gibi direniyor.
Ekolayzır ve radyo da savaşacak vaziyette kaldı...
Bu arada kolonlar Jamo ile değişti, Stanton marka pikap eklendi ve böyle multi-kültürel bir müzik ortamı yaratıldı.
Kediyi sorguya çektim "Gorrrrr-morrrr"dan başka bir şey alamadım ağzından.
Neticede emektar Kenwood, uykusuyla beraber öylece çekip gitti.
23 günlük yas dönemine girdim. Her yıl için bir gün.
Portatif pikaptan Miles Davis, Creedence Clearwater Revival, Led Zeppelin, 13th Floor Elevators, Smiths, Linton Kwesi Johnson, Bob Marley ve Bob Dylan çalarak (En sevdikleriydi ihtiyarın!) geçirdim yas günlerini.
Ve bir sabah yetkili ellerde tamir gördükten sonra daha az kullanacağım şekilde eve konuşlandıracağım eski dostu bir kutuya koydum.
Drama gel, drama!..
*
Heyhat! Hayat devam ediyor!
23 gün yas tutarken bir yandan da yeni sistem için planlar yaptığımı ve kaynak arayışına girdiğimi itiraf edeyim önce.
Yani yas, mas yalan!
Amacım bir amfi almak.
Çok abartmayacağım ki bağlanmayayım...
Arayışlarım beni ikinci el elektronik eşya satan bir dükkana yöneltti.
Efendice bir Technics amfiye kanım kaynadı hemen.
Fiyat uygun, hemen anlaştık.
Fakat bu sırada kaçınılmaz olarak etrafı kesiyorum.
İlk olarak Pioneer CT-F 6060 kasetçalar "Hey ahbap!" diyor. Yıllar öncesinden hatırladığım "çat-çat" düğmeli, krom kaset takınca yeşil lambası yanan, ’ses ibrelerin’ sarı minik pencerelerde ritimle birlikte salındığı efsane kaset çalar!
*
Kanat’ın mantığı: Fakat neticede kaset çalar. Ne yapacaksın?
Kanat’ın kalbi: Evde 1980’lerde bizzat kaydedip kapak hazırladığım kasetler filan var.
Mantık: Höyt! Masraf!
Kalp: 175 YTL diyor; bir ay plak almam!
*
Neticede amfi ve CT-F 6060’la eve döndüm.
Bağlantıları yaptım, 1983’te ellerimle kaydettiğim Black Sabbath kasetini yerleştirdim. Oh be! Bu dandik sesi de özlemişim, tam hatırladığım gibi!..
O anda tuhaf bir hisse kapıldım. Bir zafer hissi; menzile ulaşmak hissi.
Çeyrek yüzyıl önce hayalini kurduğum deck, amfi, pikap sistemini nihayet kurmuştum. Hem de bu kez elimizde listeyle aradığımız plaklara ve daha fazlasına da ulaşabilecek durumdaydım.
Kasalar dolusu plakla yapabileceğim kasetleri düşündüm ve mutlu oldum.
*
Evden çıktım, İstiklal Caddesi’nde "boş ses kaseti" sormaya başladım. Çoğu müzik market artık bulundurmuyor.
Kara Kedi Müzik Evi’nden ve bir başka mağazadan tanesine 1 YTL 85 YKr ödeyerek boş kaset aldım.
Dünyayı ele geçirmek için yürüttüğü deneyi tamamlayacak "kuzu yutmuş sinek bacağını" bulmuş Deli Profesör gibi koşarak eve döndüm.
İlk deney iyi. Ama sanırım CT-F 6060’ı daha çok ışıklarını seyretmek amacıyla kullanacağım.
Lato’ya bahsettim. "Bana araba için kaset yapsana" dedi.
Şimdi gözüme kestirdiğim kolonlara ve 1980’lerden bol düğmeli, yanar-dönerli bir ekolayzıra kaldı iş.