GEÇEN sene bu zamanlar yine ‘Her sene bu zamanlar muhakkak yaptığım iki hareket var: Önce geçen senelerde yazdığım yeni yıldan istekler başlıklı listeleri okuyup bunalıma giriyorum, sonra da yenilen yiğidin güreşe doymaması misali oturup yeni gelen yıl için liste hazırlıyorum...’ diye başlayan ve ‘Buzdolabı monte edilmiş, masaj da yapan televizyon koltukları da pek güzel’ diye biten bir yazı yazmışım.
2005 istekler listesini gözden geçirirken arada tutturduğum hedeflerin de bulunduğunu görmekten mutlu oldum. Mesela Roskilde Festival’e gitmek istemişim, gittim. Bunun dışında hedefe bir isabet kaydedememişim. Ne Drogba’yı Chelsea’den alıp Cimbom’a getirebilmişim ne de langırt masası alabilmişim.
Langırt masasını gerçekten istemediğimi düşündüğüm de oluyor açıkçası. İstemeyi istemek daha mı güzel oluyor acaba? Neyse, ben 2006 listesinde de langırt masasına yer vereyim, olmadı şartlar müsait olursa durumu 2007’de tekrar değerlendiririz.
Lafın en güzeli kısa olanı. Bu sebepten duruyor, mutfaktan gelen ve suyun kaynadığına işaret eden ıslık sesine riayet edip bir kahve hazırlayıp müziğin sesini biraz daha açıp 2006 beklentilerimi sıralıyorum...
***
Perşembe günü 13.45 itibariyle 6 adet çeyrek bilet sahibi biri olarak; büyük ikramiyenin dörtte birini cebe indirme durumunda gerçekleşebilecek isteklerimden ilki Jamaika gibi bir yerde ev almak. Jamaika şart değil ama orada müzik de güzel. Böyle bir evde yılda taş çatlasın bir ay kalabilir insan. Geride kalan 11 ayda tatil yapmak için anahtar isterseniz ben de vermezsem ‘Sarı Tebessüm’ filmi yeniden çekilsin, başrolünde de beni oynatsınlar. Bu kadar büyük yemin ediyorum bakın... Daha büyük yemin İsmail YK, Boys Anılar veya Fatih Ürek’le düet yapmaktır ki, evlerden ırak...
Çok beğendiğim bir organizasyon olan Victoria’s Secret iç çamaşırı defilesinin kulisinde gönüllü olarak çalışmak istiyorum. Televizyonda görüyorum, kuliste hep bir panik, hep bir panik... Gönüllüler böyle günler içindir sevgili okur. O kızların paniğini gördükçe kahroluyorum işte, kahroluyorum!
Los Angeles MOCA’da (Çağdaş Sanatlar Müzesi) ‘Masters of American Comics’ adlı bir sergi açıldı geçen ay. Mart 2006’ya kadar da sürecek. Crumb’dan tutun da bizde Snoopy olarak bilinen Peanuts’ın babası Charles M. Schulz’a, Milton Cardiff’ten Will Eisner’a kadar çizgi romanların efendilerini buluşturan bir sergi. Kataloğunu bir şekilde bulup aldım, sergiyi de görmek isterim. Los Angeles’a gitmesem de olur, hatta İstanbul Modern bu sergiyi getirse ya. İkramiyeyi tutturursam koltuk çıkarım, merak etmesinler.
Langırt masası diyorum, siz anlıyorsunuz.
Dünya Kupası’nda tulum çıkartmak istiyorum. Gideyim Almanya’ya, kupayı ilk günden son güne kadar takip edeyim. Bunu yapmak konusunda son derece kararlıyım. Bir de Türkiye gidebilseydi. Ah, ahhhh!
Şampiyonlar ligi’nde Barcelona-Chelsea maçlarını orada seyretmek istiyorum. Hem Londra’daki hem de Barcelona’daki maçı seyredeyim, Ronaldinho’ya forma imzalatayım ve tabii Barça bi zahmet Chelsea’yi ayıklasın.
Roskilde Festival’e gideyim ama bu yıl bir de Glastonbury Festival’e gideyim. Üç günde dünyanın en afili müzik topluluklarını seyredip dönüyorsun, daha ne olsun.
Bob Sapp kankam olsun. Kimdir Bob Sapp? Ringlerin gördüğü en korkunç dövüşçü. Eurosport’ta seyrederken korkmayayım diye evdeki bütün ışıkları açıyorum, öyle bir ağbimiz. Yanınızda Bob Sapp varken yüksek bütçeli Türk filmlerini bile rahatça eleştirebilirsiniz.
Masaj yapan, buzdolaplı televizyon koltuğu (O kadar çirkin ama o kadar fonksiyonel ki!), Play Station III gibi konularda ciddiyim. Plazma TV konusunda ısrarcı değilim. Bu işlerden benden daha iyi anlayan bir arkadaşım ‘Tüplü televizyondan şaşma sen’ dedi. Fiyatlar iyice düşene kadar arkadaş sözü dinlerim.
Pikabımdan memnunum fakat Clearaudio Avantagarde Magnum pikap gördüm bir dergide. Ayağa kalkıp önümü ilikledim. Bir de olmuşken Koss Porta Pro kulaklık isterim. O da şahane bir şey. Bir de o Jamo kolonlar benim olacak, bunun bilinmesini isterim.
Başka, başka?... İstemek bedava nasıl olsa, bana kalsa gazeteyi doldururum ama size bir şey olmasın... Mutlu bir yıl dilerim. Yarın gece de kendinize mukayyed olun tamam mı?