Hepimizin aklına aynı soru düştü: O zaman ceza alsaydı 15 yıl sonra başka çocukları istismar etmesi mümkün olur muydu? Önceki gün bir kez daha aynı soru ile sarsıldım.
Zira bu kez de sosyal medya üzerinden çocukları hedef aldığı yayınlarda cinsel içerikli söz ve davranışlarda bulunan Mehmet Akbulut, adli kontrolle serbest kaldı. Peki şimdi ne olacak? Bu failler serbest kalıp, aramızda dolaştığı sürece çocuk istismarı ve tacizini önlemek ne kadar mümkün? ABD’deki Megan Kanunu bizde de uygulanamaz mı?
AYARTMA VE TACİZ CİNSEL İSTİSMAR SAYILMALI
Çocuk ve ergen psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri, yıllardır benzeri davalara bakan bir çocuk- ergen psikiyatristi olarak mahkemelerin yanlış kararlar verdiğini söylüyor.
Ve diyor ki: “Çocuğun fiziksel temas olmaksızın istismar edilmesine cinsel taciz deniyor. Ancak tecrübe ile sabit ki mesele bir çocuğa dokunmaktan ötedir.
Artık son düzlüğe girildi. 61 milyon 441 bin 882 kayıtlı seçmenin oy kullanması beklenen seçimlerde, 34 siyasi partinin adayı yarışıyor. 1 milyon 32 bin 610 genç ise bu seçimde ilk kez oy kullanacak. 81 il, 973 ilçe ve 390 belde belediye başkanı ile 50 bin 336 muhtar ile il genel meclisi ve belediye meclis üyelerinin de belirleneceği seçimler için ülke genelinde 206 binden fazla sandık kurulacak. Peki sorumlu seçmen olarak nelere dikkat etmeliyiz? Oy pusulalarının rengi, oy verme saatleri neler? Seçim yasakları ne zaman başlayacak? İşte 7 soruda yerel seçim ve detayları...
SEÇMEN BİLGİ KAĞIDININ GETİRİLMESİ ZORUNLU DEĞİL
1-Oy verme işlemi kaçta başlayıp, bitecek?
DİKKAT! Yüksek Seçim Kurulu (YSK) mevsim şartları ve güneşin batış saatini dikkate alarak, doğudaki 32 ilde oy verme saatini 1 saat erkene aldı.
- Adıyaman, Ağrı, Artvin, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elâzığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkâri, Kars, Malatya, Kahramanmaraş, Mardin, Muş, Ordu, Rize, Siirt, Sivas, Trabzon, Tunceli, Şanlıurfa, Van, Bayburt, Batman, Şırnak, Ardahan, Iğdır, Kilis’te oy verme işleminin başlangıç ve bitiş saatleri 07.00-16.00,
-Diğer illerde ise oy verme saatleri 08.00-17.00 olacak.
2- Nerede oy kullanacağım?
Alman filozof Nietzsche’nin de dediği gibi: “Sadece iki kişi seni anlar: Biri seninle aynı durumu yaşamış, diğeri seni gerçekten sevmiş olan.” Galler Prensesi Kate’in açıklamasını da işte bu duygularla izledim. 2 yıl önce bana tanı konduğunda bu bilgiyi 6 ay kendime saklamış, ailem ve birkaç arkadaşım dışında kimseyle de paylaşmamıştım. Şimdi bakıyorum da prensesin o videosuna “deep fake” diyen de var “kemoterapi aldıysa neden saçı dökülmemiş” diyen de. Bu da gösteriyor ki her 5 kişiden birinin yaşamı boyunca kansere yakalandığı günümüzde bir kanser hastası ile nasıl iletişim kurulması, ne denilmesi ne denilmemesi gerektiği dahi bilinmiyor. Bu sebeple kanser tanısı alan 5 arkadaş size bir kılavuz hazırladık.
KANSERİ AÇIKLAMAK ZAMAN ALDI
Prenses Kate Middleton, üç küçük çocuğuyla ilgili “George, Charlotte ve Louis’ye her şeyi onlara uygun bir şekilde açıklamak ve iyi olacağıma dair güvence vermek zamanımızı aldı” diye konuştu.
KANSER SADECE BİR ADIM ÖTEMİZDE
Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın 2020’de açıkladığı ve 184 ülkeden, 28 kanser tipinin yer aldığı son verilere göre yılda yaklaşık 19.5 milyon kişi kanser tanısı alıyor.
-Türkiye’de ise bu rakam her yıl yaklaşık 250 bin kişi.
-En sık görülen 5 kanser türü ise meme, akciğer, kalın bağırsak, prostat ve tiroid.
Dünyada her 5 kişiden biri yaşamı boyunca kansere yakalıyor.
CİNSEL İSTİSMARDA AİLE YAPISI EN ÖNEMLİ KRİTER
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk, Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burak Doğangün, çocuğa yönelik istismar ya da tacizi anlamanın parmakla gösterilecek, “İşte bu” denilebilecek tek kriteri olmadığını söylüyor. “Ancak” diyor Prof. Dr. Doğangün, “Elbette bazı belirtiler çocuğun cinsel istismara uğradığı kanısı yaratabilir, ‘acaba’ dedirtebilir. Yalnız bu noktada hem aile hem klinisyen dikkatli olmalı. Zira bu belirtiler başka nedenlerle de ortaya çıkmış olabilir.” Peki nedir o belirtiler? Ebeveyn olarak hangi noktada mümkün mertebe “uyanık” olmalıyız? Yanıtı şu: “Cinsel istismarın çocuk üzerindeki etkileri çocuğun yaşı, gelişim dönemi, istismarın türü, süresi, tehdit olup, olmadığı, şiddet olup olmadığı, eğer varsa çocuğun daha önce yaşamış olduğu sıkıntı, ruhsal problemlere kadar birçok etkene göre farklılık gösterir. Bu kriterlerden bir önemlisi de aile yapısıdır. Daha önce bir sıkıntı ya da hatada çocuk, bunu aile ile paylaşabilmiş ve kucaklayıcı bir tavır ile karşılanmışsa ve yeri gelip, merak edip soru sorduğunda cevap alabildiği aile ortamı yaratılmışsa o çocuğun başına gelenleri anlatması olasıdır. Ama eğer evde sürekli bir kaos/ şiddet/ stres varsa ve daha önce başına gelen bir durumu anlattığında çocuk, aileden tepki almış ya da ‘anlatırsam üzülürler’ veya ‘anlatırsam bana bir şey yaparlar’ gibi kaygıları oluşmuşsa o zaman durumu kendi içinde halletmeye çalışacaktır.”
EVDE SEVGİ YOKSA DIŞARIDAKİNİ SEVGİ SANIR
Çocuk cinselliğinin dilinin şefkat olduğunun altını çizen Prof. Dr. Doğangün, evde yeteri kadar sevgi, şefkat, ilgi, alaka görmeyen çocuğun dış dünyada cinsel dili şehvet olan travmatik yaklaşımları- istismar ya da tacizi- pekâlâ “Bu kişi beni seviyor, kolluyor, önemsiyor” gibi düşünebileceği, öz bakım gibi algılayabileceği ve dahi bunun normal olduğu çıkarımında bulunabileceğini belirterek, diyor ki: “Elbette belli bir süre sonra, zaman geçtikçe çocuk bu var olan durumun gayet orantısız bir güç olduğunu görür ama o zaman da bunu dile getirmekle alakalı sıkıntı çekecektir. Çünkü ailesinden hele de olayın üzerinden zaman geçtiği için daha büyük tepki göreceğini düşünüp, susacaktır. İlk kısır döngü burada başlar. Çocuk, bu noktadan sonra durumu kendisi anlamlandırmaya çalışacak ancak bu konuda geçmişi/ tecrübesi/ bilgisi olmadığı için de ne yaşadığını maalesef anlamlandıramayacaktır. Bu da daha uzun süre hatta kronikleşen bir taciz ya da istismara maruz kalmasına yol açacaktır.”
PARMAK SALLAYARAK SORULMAMALI
“Yine de çocukların, ki özellikle küçük çocukların, var olan durum ile bağlantılı olarak ön bilinç ya da bilinç dışında ani uyku problemleri yaşaması, kâbuslar görmeleri, yeni korkular geliştirilmesi, eğer okula gidiyorlarsa akademik problemler, yeme- iştah sıkıntıları yaşamaları, aşırı- çabuk öfkelenme, aşırı içe kapanma gibi duygu bozuklukları, özellikle erişkinlerde TV’de ya da başka bir ortamda yetişkin cinselliğine dair bir şey gördüklerinde aşırı irkilme, karşı cinsten kaçınma, yaşıyla uyumsuz bazı cinsel içerikli konuşmalara yönelme, evden kaçma gibi durumlar belirti olarak görülebilir. Cinsel istismar olmasa bile bu belirtiler çocukta bir sorun olduğunun göstergesidir. Ailelerin böyle durumlarda ‘Neler oluyor’ gibi parmak salladıkları sorular yerine kucaklayıcı sorular sorması lazım. Savcı gibi polis gibi yargılarmışçasına ‘Neden’, ‘Niçin yaptın?’ gibi sorular sorulursa çocuk kendini kapatır. ‘Neden böyle oldu’, ‘Neler oluyor, anlamıyorum, merak ediyorum’ tarzında kucaklayıcı sorularsa çocukta ‘Ailem bana yardım etmeye çalışıyor’ duygusu yaratır ve anlatmaya başlar.”
HİÇBİR BELİRTİ OLMAYABİLİR DE
“Bu tür istismar durumlarında
FIFA da ilgili makamları sporda şiddetin önlenmesi konusunda göreve davet etti. Ne yalan söyleyeyim ortalama bir futbol seyircisi olarak benim bu konuda pek umudum yok!
Her defasında sporun centilmenlik olduğunun altını çiziyor, bir yazı hazırlayacaksam da düsturumu dostluk, kardeşlikten yana koyuyorum. Gelin görün ki daha 3 ay önce saha içinde hakem yumruklandı bu ülkede hem de bir kulüp başkanı tarafından.
Geçen yıl Göztepe-Altay maçında bir taraftar atılan meşale yüzünden ölümden döndü. Demem şu ki kanunda sporda şiddete dair önemli yaptırımlar var ancak maçların ya da derbilerin isimleri değişiyor ama şiddetin önüne geçilemiyor. Taraftarın ateşi söndürülemiyor!
Peki neden? Bu sorunun peşine düştüm.
ŞİDDET SARMALINI KÖRÜKLEYECEK KIŞKIRTICI AÇIKLAMALAR YAPILMAMALI
Türkiye gündemini sarsan kaza sonrası önce Mısır sonra ABD’ye kaçtı ana-oğul, geride gözü yaşlı bir aile ve 4 yaralı bıraktı. Hiç yakalanmayacaklarını, yanlarına kalacağını düşünüyorlarsa yanılıyorlar!
Milletlerarası Ceza Hukuku uzmanları ile konuştum. Anne ve oğlunun Türkiye’ye iadesi konusunda farklı fikirler olsa da ortak kanı, orada ya da burada her ikisi de yargı önünde hesap verecek.
ORADA YA DA BURADA MUHAKKAK YARGI ÖNÜNDE HESAP VERECEKLER
Marmara Üniversitesi Milletlerarası Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı, avukat Prof. Dr. Selami Kuran, kaçak şüphelinin “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet” annesininse “suç- suçluyu kayırma” suçlaması ile soruşturmaya tabi olduğunu hatırlatıyor. Yani her ikisinin soruşturması da adi suçlardan. İşte bu, Prof. Dr. Kuran’a göre hayli önemli bir detay. Zira ‘iade’ sürecinin kapısını açabilir. Diyor ki: “Türkiye- ABD arasında suçluların iadesine yönelik bir anlaşma var. Bu anlaşma uyarınca özellikle de soruşturma adi suçlarla alakalı ise Türkiye’nin gerekli belgeleri sunması halinde ABD’nin zanlıları iade etmesi gerekmekte. Takip ettiğim kadarı ile Türkiye Adalet Bakanlığı zaten başsavcılığın açtığı soruşturmaya yansıyan; olayın nasıl ve nerede olduğu, olay sonrasında yaşanılanlar, cep telefonlarının olay yerinden kaybolması gibi, görgü tanıkları, yaralılar ile kaçışa yardım ve yataklık edenlerin ifadeleri dahil- toplanan tüm delil, bilgi ve belgeleri gerekli kurumlara iletti ve sanıklar hakkında iade talep etti. Şimdi ABD Adalet Bakanlığı bu başvuruyu inceleyecek ve sanıkların iade edilip, edilmeyeceğine karar verecek. ABD, özellikle siyasi suçlarda kendi vatandaşını iade etme eğilimi içinde değil. Böyle bir zorunluluğu yok! FETÖ davalarında benzerini yaşadık. Türkiye kapsamlı dosyalar hazırlamasına rağmen ABD süreci işletmemişti. Ancak firari anne oğlun soruşturması adi suçlardan. Dolayısıyla yürürlükte olan anlaşma gereği ABD’nin her ikisini de iade etmesi lazım. Hem de acilen.”
ADİ SUÇ OLDUĞU İÇİN İADE EDİLECEKLER
Anne Tok ABD vatandaşı mı? Bunu bilmiyoruz ama şüpheli Timur Cihantimur ABD vatandaşı. Zira ABD pasaportu ile çıkış yaptı Türkiye’den. Bu noktada süreç nasıl işler soruma
MERHUM ÖZAL’IN BİLE KABRİ AÇILDI ARTIK TÜM ŞÜPHELER DAĞILMALI
Başsavcılığa yaptıkları ‘Garipoğlu’nun mezarı açılsın’ talebinin reddedilmesinin hemen ardından konuşmuştum baba Süreyya Karabulut ile. Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini duyurmuş ve demişti ki: “Uyuyamıyorum. Kızım her an gözümün önüne geliyor. Bir an önce mezar açılsın ve bu işkencemiz de bitsin. Vicdanım çok sızlıyor.” Sadece acılı baba değil kamuoyunun da vicdanı sızlıyor. Zira 2014’te, Silivri 5 No’lu Cezaevi’ndeki tek kişilik hücresinde, kendini astığı ve öldüğü açıklanan Cem Garipoğlu’nun öldüğüne inanan neredeyse yok! Karabulut Ailesi’nin avukatı Dr. Rezan Epözdemir ölüm haberini aldıkları günü şöyle anlatıyor: “Haberi alır almaz, müvekkilimiz Nagihan Karabulut ile Silivri Başsavcılığına gittik. Soruşturma savcısı olan genç meslektaşım ile görüştük, hatta kendisi cinayeti medyadan takip ediyormuş, anne Nagihan Karabulut’a sarıldı, başsağlığı diledi, ağlaştılar. Otopsi işlemi baştan sona kayda alınmıştı. Bize sunulan fotoğrafların fotokopilerini, video ve DNA örneklerine ilişkin hazırlanan raporları inceledik. Savcı Hanım da yapılan incelemeler sonucu, ölenin Cem Garipoğlu olduğuna ilişkin kanaatinin kesin olduğunu ifade etti. Bunun üzerine adliye önünde bir açıklama yaptık ve Karabulut Ailesi ölenin Cem Garipoğlu olduğuna inandıklarını ifade ettiler.”
Münevver Karabulut - Cem Garipoğlu
KAMUOYU ÖLDÜĞÜNE NEDEN İNANMIYOR
Ancak kamuoyu Garipoğlu’nun öldüğüne bir türlü ikna olmadı. Arşive baktım da... Haklı sebepler var. Garipoğlu’nun cinayetten sonra 197 gün kaçması, teslim olana kadar da bulanamaması, ailesinin maddi güçle delilleri (güvenlik kamerası görüntülerini yok etmek gibi) karartmaya çalışması, cinayet günü evlerinde 700 bin dolar bulunması, parayı bulan ama tutanağa geçirmeyen 6 polisin tutuklanması, Garipoğlu’nun hapiste Çince öğrenmeye başlaması gibi...
KANLI KANEPEDEKİ POZ BİZE ‘ACABA’ DEDİRTTİ
Karabulut Ailesi’nin avukatı Dr. Rezan Epözdemir’e dönüyorum. Diyor ki: “Aslında hem deliller ışığında hem de yüksek güvenlikli bir cezaevinden ve de birbirinden farklı onlarca aktör; başsavcı, soruşturma savcısı, infaz savcıları, infaz koruma memurları, adli tıp hekimleri varken, maddi gücü ne olursa olsun, bir hükümlünün hepsini birden atlatıp, kaçmasının imkânsız olduğunu düşünüyorduk. Ta ki 2 yıl önceye kadar. Garipoğlu Ailesi’nin 3 Mart yani Münevver Karabulut’un katledildiği gün parti vermesi, sonrasında kardeş Sakine Garipoğlu’nun ünlülerle çıktığı ‘eller havaya’ gezmeleri, ailenin testere ve musluk işaretleri olan ‘imalı’ paylaşımları, dahası ve en önemlisi ailenin üzerinden onca yıl geçmesine rağmen atmaya kıyamadıkları, cinayetin işlendiği ‘kanlı’ kanepede kahkahalarla poz vermesi... Bir şeyler ispatlamaya çalışıyor, durumdan hoşnutsuz değiller de reklamını yapıyor, bu cinayete bir kutsiyet atfediyor gibiler... Dolayısıyla bizde ‘acaba’ oluştu. Bu sebeple fethi kabir işlemi, mezarının açılmasını talep ettik. Bizim taleplerimiz daha önce bu işlemlerin yapıldığı gerekçesi ile reddedildi. Baba Nida Garipoğlu da aynı zamanlarda ‘Aile olarak biz de rahatsızız’ diyerek başvuruda bulundu. Hatta biz bunun ailenin bir iletişim stratejisi olduğunu ve mezarın açılmayacağını düşünüyorduk. Bugün gelinen noktada ise başsavcılık Cem Garipoğlu’na otopsi işlemi sırasında yapılan işlemlere ait fotoğraf ve video kayıtlarının hazırlanıp gönderilmesi talebinde bulundu.”
ABD’NİN KENDİ VATANDAŞINI İADE ETMEK GİBİ BİR ZORUNLULUĞU YOK
Zanlı ile değil mağdur ile empati yapılır! Düsturum bu. Dünkü yazımı da bu bakış açısıyla yazmış “Ama” ile parantez açarak şunu sormuştum: “Annelik, hukukun ve vicdanın üzerinde bir mertebe mi?” Çünkü Eylem Tok, Murat Aci’yi ezerek öldüren oğlunu yurt dışına kaçırmasının ardından yaptığı açıklamada bu durumu “annelik içgüdüsü ile...” izah etmeye çalışmıştı. Cevapların yüzde 85’i “bu durumun annelik ile izah edilecek bir yanı yok!” derken yüzde 15 soruma “Evet” yanıtı vermiş, hatta Eylem Tok’un hareketini “annelik paniği ile yapılan bir hata” olarak görmüş. Yani bir kısım insan- bana göre gerçekten çok garip- hiç dememiş ki “henüz 29’unda hayattan koparılan Murat Aci de bir babaydı, 1.5 yaşındaki dünyalar güzeli kızı yetim, 27 yaşındaki gencecik karısı dul kaldı.” Bugün ortaya çıkan; yaralılara ait kayıp cep telefonunun annenin aracından çıkması, “her an dönebiliriz” açıklamasına rağmen oğlunu ABD’ye kaçırması, ilk günden bu yana tüm yaşananlara sessiz kalan doktor baba Bülent Cihantimur’un da kaçma ile ilintili olması gibi detaylar bakalım yüzde 15’in fikrini değiştirecek mi? Zira çocuğun yaptığı kaza olabilir ama sonrasından yaşananlar pek öyle annelik içgüdüsü ile açıklanamayacak gibi!
Timur Cihantimur - Eylem Tok
ANLAŞMA OLMASI YETMEZ
Peki, şimdi ne olacak? Şüpheli 17 yaşındaki Timur Cihantimur’un çifte vatandaş, yani hem Türk hem Amerikan vatandaşı olduğu öğrenildi. Bu durumda o ve annesi Türkiye’ye iade edilir mi? İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı Profesörü, bu konuda kitapları da olan Bahadır Erdem Hoca’yı aradım. Diyor ki: “Doğrudur, Türkiye Cumhuriyeti ile ABD arasında ‘Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Yardım Antlaşması’ var. Siyasi suçlarda eğilim genellikle suçluların iade edilmemesi yönünde. Hatta FETÖ yargılamaları zamanında da benzer tartışmalar olmuştu hatırlarsanız. 17 yaşındaki şüphelinin işlediği suç ise hukuken iade kapsamında. Ancak ve ancak hiçbir devlet, bu durumda ABD, kendi vatandaşını iade etmek zorunda değil! Yani, ABD, kendi vatandaşını iade etmeyebilir.”
TÜRKİYE İADE İÇİN ÇOK SIKI BİR DOSYA HAZIRLAMALI
“Benzeri bir madde, Türk Ceza Kanunumuz ve hatta Avrupa Sözleşmesi’nde de mevcut.