Kılıçdaroğlu bugün Ankara Adliyesi’ndeki davası için bir video yayınladı ve “Safları sıklaştırın” diye çağrı yaptı. Bunun siyasetteki anlamı, mahkemede beni yalnız bırakmayın demektir.
Ama beklediğinin tam tersi oldu.
Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması yapmadığı gibi, birkaç saniyesini ayırıp tweet bile atmadı.
Ekrem İmamoğlu, “Ahmak” davasından hapis cezası aldığında Kılıçdaroğlu neredeydi? Almanya’da. Ekrem İmamoğlu Almanya’ya giderek Kılıçdaroğlu’na misillemede bulundu.
İMAMOĞLU KATILMAYACAK
Peki Ekrem İmamoğlu ne yapacak? Ekrem İmamoğlu da, Kılıçdaroğlu’nun “safları sıklaştırın” çağrısını yaptığı tweetinden 33 dakika sonra, “Bizim safımız belli, bu milletin yanı” diye tweet attı.
Kılıçdaroğlu bugün mahkemeye çıkacak. Ekrem İmamoğlu yanında olmayacak. Özgür Özel ve Mansur Yavaş, mahkemeye katılıp Kılıçdaroğlu’na destek verecekler. Bu tablo CHP’nin karpuz gibi ortadan ikiye bölündüğünü gösteriyor. Kılıçdaroğlu ekibi mahkemeden bir kahramanlık hikâyesi çıkarmaya çalışıyor. O nedenle Kılıçdaroğlu’na yakın milletvekilleri ve teşkilatlar Ankara Adliyesi’nde olacak. Kılıçdaroğlu’nun Ankara Adliyesi’ne geliş ve çıkışı sırasında binlerce partilinin orada olması için çalışma yapılıyor. Kılıçdaroğlu’nun yargılanmasını gövde gösterisine çevirmek için çaba gösteriliyor. Ama bunu engellemek için CHP’li bazı belediyelerde izinler iptal edildi.
Kılıçdaroğlu
Dönemin zehir hafiye olarak bilinen İçişleri Bakanı Faruk Sükan gece yarısı Meclis’i basınca İsmet Paşa, “Eşkıyanın gece yarısı ne yapacağı bilinmez” demişti. İsmet Paşa’nın “Eşkıya Meclis’te” dediği de söylenirdi.
CHP’lilerin, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın bakanlığının bütçesiyle ilgili görüşmeler için Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’na girişini engellemek için yaptıklarını görünce İsmet Paşa’nın bu sözü geldi hatırıma.
Meclis’te zaman zaman kavgalar çıkıyor, istenmeyen görüntüler yaşanıyor. Bunu Meclis’in saygınlığına yakıştırmıyor ve “Söz meclisten dışarı” diyoruz.
İLK OLDU
Meclis’te birçok şeye tanıklık ettim. Esat Kıratlıoğlu, Ulaştırma Bakanı Mehmet Köstepen’i önümüzde yumruklamıştı. Kemal Kılıçdaroğlu yumruklu saldırıya uğradığında CHP grubuna giriyorduk. Çok şey gördüm ama ilk kez bir bakanın bütçe görüşmelerine girmesini engellemek için fiziki ve fiili olarak engellendiğine tanıklık ettim.
Eğer kayyum atamaları konusunda bir tepkiniz varsa bütçe görüşmeleri sırasında söz alır eleştirirsiniz. Zaten bütçe görüşmeleri sırasında muhalefet milletvekilleri kimi pankart açtı kimi ağır eleştirilerde bulundu ama şimdiye kadar bakanın bütçe görüşmelerine girmesini engellemek için Meclis’te fiziki olarak barikat oluşturulmadı
CHP’YE ZARAR VERİR
Bu başarı CHP Grup Başkanvekili
Benim bir Ankara’m var. Siyasetle harmanlanmış, kaderi, “Türkiye’nin kaderi” olan bir Ankara. 1976 yılında geldiğim çocukluğumun Ankara’sından, gazeteciliğimin Ankara’sına uzanan bir yolculuk bu. Ama bugün Kanal D’de yayınlanacak olan, “Annem Ankara” dizisinin tanıtımları, beni başka bir Ankara’ya götürdü.
Ankara’yı hep siyaset şehri gördüm. Öyle yaşadım. Belli ki hayatı ıskalamışım. “Annem Ankara” içinde yaşadığım ama hiç düşünmediğim bir Ankara gerçeği ile beni yüz yüze bıraktı.
BERGÜZAR KOREL
Dizinin tanıtımında “Sizi kalbinizden vuracak” diyor. Çünkü dizide yaşananlar gerçek bir yaşam hikâyesi. O nedenle samimi ve sahici. Senarist Başak Angigün’ün ailesinin birebir yaşanmış gerçek hikâyesi anlatılıyor. Dizide evlatları için mücadele eden Zuhal karakterini canlandıran Bergüzar Korel var. “Benim annem Ankara’ydı. Denizi Boğaz’ı yoktu ama direnişti, mücadeleydi” mottosuyla öne çıkıyor. Bergüzar Korel muhteşem bir oyuncu. Aynı şekilde Mehmet Günsür’ün de oynadığı karaktere hayat vereceğinden eminim.
90’LI YILLAR
Dizide 90’lı yıllar anlatılıyor. 90’lı yılları Meclis’te soluk soluğa yaşadım. Benim 90’lı yıllarım siyasetti, yıkılan hükümetler, kurulan hükümetler, askerin baskısı, Demirel’in yeniden dönüşü ve Özal’ın ölümüyle bir dönemin kapanması... Ve Meclis koridorlarında vurulan milletvekilleri. “Annem Ankara”nın 90’lı yıllardaki Ankara’sı bambaşka. Belki de 70’li yıllarda tanık olduğum Ankara’nın esintilerini taşıdığı için etkiledi. Şimdiden içine çekmeyi başardı.
BENİM ANKARA’M
Ancak ortada tuhaf bir durum var.
Bu eylemi yapanlar Kandil’e dönüp, “Siz tecridin kaldırılması için eylem yaptırıyorsunuz ama bırakın tecridi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Öcalan’ın terörün bittiğini ilan etmesi ve PKK’yı tasfiye etmesi koşuluyla, Meclis’te DEM grubunda konuşması için çağrı yaptı. Bu çıkış PKK ile mücadele sürecinde yapılan en ileri öneriydi. Siz bu öneriyi değerlendirmediniz bile. Bize ne anlatıyorsunuz” diye sormazlar mı?
KANDİL’E SORMALILAR
Tecrit kaldırılsın eylemine katılanların aklına Kandil’e dönüp, “Öcalan, sorumluluk üstlenebileceğini açıklamasına rağmen PKK yönetimi olarak siz ne yaptınız? Öcalan’ın çağrısını ciddiye alıp tartışmadınız bile. Buruşturup, basket topu yapıp, çöp sepetine attınız” diye sormak gelmez mi? Hadi DEM’lilerin kullandığı literatürü kullanarak sorayım, Kandil’den bu özsavunma istemezler mi?
PKK’YA SORUN
Öcalan konusunda duyarlı olan kitle, Kandil’e ve DEM Parti’ye dönüp, “Hani siz ‘Öcalan’ın iradesi irademizdir’ diyordunuz. Öcalan bu konuda sorumluluk üstlenebileceğini söylemesine rağmen siz onun iradesini hiçe saydınız? Hani İmralı’nın iradesi iradenizdi? Ne oldu?” diye sormazlar mı?
KANDİL’E KARŞI EYLEM YAPMALILAR
“Cumhur İttifakı hakkında özenli olalım. Rahatsız edecek, incitecek bir şey içinde olmayalım” diyor.
Bunu, Erdoğan Brezilya’ya hareket etmeden önce AK Parti kadrolarını uyarma ihtiyacı hissetti diye okuyabilirsiniz.
Ya da son günlerde Bahçeli’nin Öcalan çıkışından Erdoğan’ın haberi vardı ya da yoktu şeklindeki polemikler nedeniyle söylediğini düşünebilirsiniz.
Erdoğan-Bahçeli görüşmesi üzerine yapılan yorumlar nedeniyle partisini uyardı diye de değerlendirebilirsiniz.
GERÇEK FARKLI
Ama öyle değil. Neden? Çünkü, Erdoğan her defasında partisinin yetkili kurulları olan MYK ve MKYK toplantısının başında mutlaka bu uyarıyı yapıyor.
Erdoğan, her MYK ve MKYK toplantısı öncesinde bir giriş konuşması yapıyor. Orada genel siyasi değerlendirmelerde bulunuyor. Sonra sunumlar varsa sunum yapılıyor, partinin kongre hazırlıkları, teşkilat konuları, mali hesaplar gözden geçiriliyor. Eğer seçim dönemiyse ağırlık seçim hazırlıklarına veriliyor. Erdoğan’a sorular soruluyor, o yanıtlarını veriyor. Ya da ilgili bakana yanıt vermesi için söz veriyor. Kimi zaman Erdoğan, parti çalışmalarıyla ilgili sorular yöneltiyor.
Bu faaliyet her hafta MYK toplantısında ve ayda bir yapılan MKYK toplantısında devam ediyor.
Özellikle de Bahçeli’nin Öcalan’la ilgili çıkışından sonra Erdoğan’ın haberi yoktu şeklindeki söylentileri sonlandırması açısından bu görüşme önemliydi.
Siyasette mesajlar bazen semboller üzerinden verilir. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yöndeki soruya, “Cumhur İttifakı olarak tam bir mutabakat içindeyiz” diye karşılık verdiyse de iki liderin birlikte fotoğraf vermelerine ihtiyaç vardı.
İDDİALARA YANIT
Çünkü kulis adı altında Bahçeli’nin açıklamasından Erdoğan’ın haberi yoktu ya da Erdoğan’a Bahçeli sorusu sordurulmadı gibi haberler yaptırıldı. Bunu yapanlar şunu unutuyor. Erdoğan ile Bahçeli arasında doğrudan bir iletişim var. Cumhur İttifakı ortakları olarak ana stratejiyi belirliyorlar. Her lider kendi tarzına ve üslubuna göre onu şekillendiriyor.
HANÇER İTTİFAKIYDI
Erdoğan ile Bahçeli arasındaki ilişkiyi siyaset mezarlığında yerini alan 6’lı masayla ya da Millet İttifakı ile karıştırmamak lazım. Orada ihanet, birbirini sırtından hançerleme, gizli ittifaklar kol geziyordu. Kılıçdaroğlu çıktı ‘Sırtımda hançerlerle dolaştım’ dedi, Akşener çıktı ‘Ben sırtından hançerlemem’ dedi, boğazını keserim gibi bir işaret yaptı. Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığına karşı olduğunu itiraf etti. Kılıçdaroğlu’nun ortaklarından gizlice Ümit Özdağ ile protokol imzaladığı ortaya çıktı.
O tam bir ihanet ve hançer ittifakıydı. O yüzden başarılı olamadı.
O nedenle ısrarla diyorum ki 6’lı masanın dinamikleriyle Cumhur İttifakı’nı değerlendiren yanlış yapar.
Beş masum çocuk.
Adları Aras Bulut, Masal Işık, Aslan Miraç, Funda Peri ve Fadime Nefes.
Yaşları bir ile beş arasında değişiyor.
İzmir’in Selçuk ilçesinde evlerinde çıkan yangında hayatlarını kaybettiler.
Daha hayatın ne olduğunu öğrenmeyen 5 çocuk için hayatlarını kaybettiler demek ne kadar acı.
Türkiye infial halinde. Çünkü vicdanlar yaralandı.
Birkaç gün hamaset yapıldıktan sonra, vicdanlardaki sızı dindirildikten sonra bu olay unutulacak.
YAVAŞ’A KONSER DARBESİ
Ancak konser- monser işleri Mansur Yavaş’ı sarstı.
Mansur Yavaş’a ilk salvo CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den geldi. Özgür Özel, “Ebru Gündeş, Rıza Zarrab’ın eski eşi. Bu yüzden bu konser olmamalıydı” diye fitili ateşledi.
Ardından Ekrem İmamoğlu medyası Mansur Yavaş’ı yıpratma savaşını başlattı.
CUMHURBAŞKANLIĞI HESAPLAŞMASI
CHP’de ‘Ebru Gündeş konseri bahane, cumhurbaşkanlığı hesaplaşması şahane’ durumu yaşanıyor.
Mansur Yavaş bu süreci iyi yönetemedi. Konser harcamalarının hesabını vermek için düzenlediği basın toplantısıyla soru işaretlerini ortadan kaldırmakta başarılı olamadı. Tam aksine sanatçılara verilen parayı küçük gösterirken, kurulum ücretleri soru işaretlerini daha da artırdı. Bir konser için kurulum ücretinin 44 milyon olarak gösterildiğini görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı. Sanki uzaya roket gönderiyorlar diye düşündüm. En son 50 milyon dolara uzaya roket fırlatmışız. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin konserlerindeki kurulum ücretlerini toplasam onu geçiyor. Bu arada Ebru Gündeş’e ödenen para 4 milyon 750 bin TL’ymiş. Bir üzüldüm, bir üzüldüm. Sormayın. Aramızda para toplayıp üstünü tamamlayalım dedim.
NEDEN AYNI ŞİRKET