Paylaş
Taraftar öylesine dolu ve öylesine üzgün ki... Morale acıkmış, galibiyete susamış. O nedenle çok tepkili.
Daha ilk golde tribünden, “Yönetim istifa” sesleriyle birlikte kafalar protokole doğru dönmeye başladı.
Gözler Ali Koç’u arıyordu. Ama Koç orada değildi (Umarım bir sağlık problemi yoktur). Bir ara protokoldeki bir kişiyi Ali Koç’a benzettiler. Oraya doğru bakışlar arttı. Sinirler gerildi. Psikoloji şuydu:
iKiNCi GOL COŞTURDU AMA...
Fener ilk golü yedikten sonra; Derin bir sessizlik... Hücümda ‘alkışlar...’
Hemen ardından top kaybında ‘ıslıklar.’ Fener bir pozisyona girdiğinde “Haydi Fener” tezahüratı...
İki saniye sonra bir top kaybı ve aynı taraftardan gelen “Yuuuuuhhhh” sesleri. İki dakika önce alkışlayan taraftar...
İki dakika sonra, “Yönetim istifa” diye ayaklanan tribünler..
Fener ikinci golü attığında taraftar coşmuştu. Ama ne fayda... Maç yine “Yönetim istifa” sesleriyle bitti.. Ayağına top alan futbolcu ıslıklandı.
TARAFTARLAR PSiKOLOJiK OLARAK ÇOK YORGUN
Taraftarın ‘alkış’la ‘yuh’ arasında böylesine anlık gidip gelmeleri; Alkıştan ‘yuh’lamaya doğru bu kadar hızla savrulması çok şey anlatıyordu.
Arkadaşlar; tribünde açıkça gördüm ki; büyük bir camia olan Fenerbahçe taraftarı psikolojik olarak çok yorgun.
Galibiyete aç. Adına yakışır gollere susamış.
Şöyle de özetleyebilirim: Taraftarın kalbinde Fenerbahçe aşkı.
AŞIK OLDUKLARI RENKLER GiDEREK DAHA FAZLA SOLUYOR
Ve aşık olduğu o renklerin gözlerinin önünde soluşu...
Aşk ve öfke bir arada. Teknik direktör İsmail Kartal da bunu biliyor ki; bir yandan taraftara hak veriyor, öteki yandan moral için yardım istiyor.
Ama işin asıl acıklı tarafı ya da açmazı şurada:
- Futbolcular ve yönetim, taraftardan moral bekliyor.
- Taraftar da o morali takımdan almak istiyor.
Böyle olunca ortaya ‘alkışla’, ‘yuh’ arasında bir atmosfer çıkıyor. O gece Kadıköy’ün açmazı buydu.
Paylaş