Paylaş
Bu topraklarda futbolun tarihi, Osmanlı’nın liman kentlerine yerleşen İngiliz tüccarlarla başlar. İngilizler komşu evlerdeki Rum erkeklerini de ilk on bire alarak uzun yaz akşamlarında, hafta sonlarında heyecanlı maçlar yaparlar. Ancak istibdat rejimi, gençlerin, büyük bir ilgiyle izlemeye başladıkları bu oyuna katılmalarının önünde engeldir.
Uzunca zaman mahallelerinde karma takımlarla yapılan maçları boyunları bükük izlerler. Ta ki Mekteb-i Bahriye talebesi Fuad Hüsnü’nün futbol aşkı, iktidar korkusuna ağır basana kadar. Fuad Hüsnü, önce, İngiliz akranlarından eskimiş bir top kapıp, Papazın Çayırı’nda kendi kendine oynamaya başlar. Sonra işi, arkadaşlarıyla gizli gizli toplanıp bir takım kurmaya kadar götürür. Takımın adını “Black Stocking” (Siyah Çoraplılar) koyarak dönemin hafiyelerinin gözünden kaçacaklarını umarlar. 26 Ekim 1901 günü Rum takımıyla ilk maçını alan Siyah Çoraplılar, yalnızca beş gol değil, bir de üstüne II. Abdülhamit’in baş jurnalcisinin adamlarından baskın yerler. Formda olanlar takımdan ayrı düz koşu marifetiyle kaçarlar. Hemen yakalanan Reşat Danyal, ayak topu sevdasının bedelini Tahran sürgünüyle öder. Fuad Hüsnü ise, attığı “şeref golü”nün sevincini yaşayamadan, kendisini izlemeye gelen babası Amiral Hüseyin Hüsnü Paşa’nın faytonuna atlayarak kaçar. Ama jurnal zaptında ismi vardır, kendisini askeri mahkemede buluverir. “Karşılıklı kaleler kurup, Rumlarla aynı kıyafeti lâbis olduğu halde, top endahtı ile talim icra etmek” suçlamasıyla yargılanır, küçük bir ceza ile kurtulur.
Ama Fuad Hüsnü gerçek bir oyunbazdır, gemilerde talim yapmak yerine bu defa “Bobby” takma adıyla İngilizlerden oluşan Kadıköy takımında oynamaya başlar. Hafiyeler, Black Stocking operasyonunda gösterdikleri başarıyı bu defa gösteremezler. Takımın golcüsünün bir deniz subayı olan Fuad Hüsnü olduğunu asla anlayamazlar.
Bugünlerde 108. yaşını kutlayan Galatasaray Spor Kulübü’nün kuruluş hikâyesi bir aşktan vazgeçemeyişin hikâyesi gibidir. Olmaz denileni oldurmak istemenin hikâyesi.
Futbol topu, futbol oynamak için ağır bedeller ödendiği zamanlarda girer Mekteb-i Sultani’den içeri. Okulun “Grand Cour” adlı avlusunda topu en yükseğe dikmenin başarı sayıldığı oyunlar oynanmaya başlar. Oyunu kuralına göre oynama aşkı 1905’in Ekim ayında artık dayanılmaz bir hal alır. Ali Sami Yen ve arkadaşları bir edebiyat dersinde aralarında fısıltıyla konuşarak kulübü kurarlar. Kulübün reisi Ali Sami Yen olur, o zamanlar reislik para değil emek demektir:
“Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım. Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı.”
Kulübün adı için Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) gibi öneriler gelir ama işin içinden çıkamazlar. Hatta takım ilk maçına isimsiz çıkar. Seyircilerin kendilerinden “Galata Sarayı Efendileri” diye söz edildiğini duyduklarında kulübün adını da bulmuş olurlar.
Takımın rengi kırmızı-beyaz olacaktır olmasına fakat futbol oynamaya devam edebilmek için hafiye ve zaptiyelerin dikkatini çekmemek icap eder. Bu defa da renk konusunda kararsız kalırlar. Ali Sami Yen sarıyla kırmızının aşkını fark edişlerini şöyle anlatır:
“Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı’daki Şişman Yanko’nun dükkânına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik. Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Tezgâhtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hâsıl oldu. Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-Kırmızı alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle oldu.”
Metresi 32 kuruş olan bu kumaşlar, evdeki hesaba uymaz ama kestirip alırlar. Parçalı formalarını Ali Sami Yen’in kız kardeşi Samiye Erer diker.
Galata Sarayı Efendileri’nin her tür baskıya rağmen aşktan vazgeçmeyişinin, olmaz denileni oldurmanın, emekle çıkılan yolun 108. yılı kutlu olsun. Galatasaray’ın yeni yaşı kutlu olsun.
Yazarın son yazıları |
#22 Ekim 2013 Tutamam kendimi ağlarım
#19 Ekim 2013 İşte bunlar hep saygı
#15 Ekim 2013 Çöz beni arapsaçı
#12 Ekim 2013 Üşümeyelim diye
#08 Ekim 2013 Altı tam puan İlhan Mansız’ın
Paylaş