Tutamam kendimi ağlarım

Türkiye futbol tarihinin “doktor”u Hüseyin Çakıroğlu’dur. O da tıpkı, lakap kardeşi Sokrates gibi, yetmişlerde doğan çocukların, ama en çok da Fenerbahçeli çocukların futboldaki ilk kahramanlarından biridir.

Haberin Devamı

Sokrates, zarif bedeni, upuzun bacakları, asi saçlarına taktığı bantla, hele hele 1982 Dünya Kupası’ndaki topuk paslarıyla, yetmişlerde doğanların futboldaki ilk kahramanlarından biridir. Çocukken felsefeye vurulur, sonra futbola, sonra hekimliğe. Profesyonel futbolculuk yaparken tıp eğitimini sürdürür. Bir cunta çocuğudur. Sosyal adaletsizlik hep dikkatini çeker. Futbolun, ona yaşadığı ülkeyi öğrettiğini söyler. Ve ülkelerinin gerçeğini değiştirmeleri gerektiğini. Corinthians’ta oynadığı dönemde, kulüp yönetiminin oyunculara karşı tavrından rahatsız olur, kulübün oyuncular üzerinde kurmak istediği tahakküme karşı çıkar. “Corinthians Demokrasisi” diye anılacak olan bir hareket başlatır. Hareket sonunda, futbolcular emirlere itaat etmek yerine tüm kararları oylama ile almaya başlarlar. Sahaya hangi oyuncuların çıkacağından, antrenman saatlerine kadar her şey demokratik seçimlerle yürümeye başlar.

Haberin Devamı


Dünya futbol tarihinin doktoru Sokrates’tir, Türkiye futbol tarihinin doktoru ise Hüseyin Çakıroğlu. O da tıpkı, lakap kardeşi Sokrates gibi, yetmişlerde doğan çocukların, ama en çok da Fenerbahçeli çocukların futboldaki ilk kahramanlarından biridir. Özellikle 18 Eylül 1985’i radyo başında geçiren çocuklar Hüseyin Çakıroğlu’nu hiç unutamazlar.

Tutamam kendimi ağlarım


O çocuklar, Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Bordeaux ile eşleşen Fenerbahçe takımı sahaya çıktığında, sarı saçlı lacivert gözlü babalarından “Sakın radyonun önünden geçme!” gibi akıl dışı bir cümle duyarlar. Zaten ondan sonrasını akılla fikirle filan açıklamak olanaksızdır.


Radyo başındaki Fenerbahçelilerin içine bir Eylül sıkıntısı çökmüştür, kimse açık etmez, ama herkesin içini “tarihi hezimet” korkusu kemirir, Bordeaux maçı bir tür “Bitse de gitsek” maçıdır. Korkuyu, önce Murat Ünlü’nün 20. dakikada “Selçuuuk! Gooool!” diye bağıran sesi dağıtır. Sonra beraberlik golü gelir. Maç, 59. dakikada gelen Şenol Çorlu’nun golüyle “Allah’ım hiç bitmese” maçına dönüşmüşken Bordeaux durumu yine eşitler. 77. dakikada Hüseyin Çakıroğlu o golü attığında, Murat Ünlü “Hüseyin sağa çekti, Hüseyin vurdu gooooool!” diye bağırdığında, Fenerbahçe Bordeaux’yu 3-2 yendiğinde, önünden geçmenin yasak olduğu radyo çoktan omuzlara alınmıştır.

Haberin Devamı

Tutamam kendimi ağlarım

Hüseyin Çakıroğlu, artık Fenerbahçelilerin her derde deva doktorudur. Tıpkı Sokrates gibi futbol üzerine düşünür, mesleği üzerine edecek lafları vardır. “Altyapı” der, “tesis” der, bozuk sahalardan yakınır, yetersiz beslenme üzerinde durur, sorunları gidermesi gerekenlerin bilinçsizliğinden dem vurur, kaliteli futbol özler. Kitap okumak Türk futbolcusu için hiçbir zaman klasik olmamışken, Hüseyin Çakıroğlu Rus klasiklerini okur, en çok Dostoyevski’yi sever. Mütevazıdır, düşüncelidir, incedir, çok sevilir. Bir lakabı da “Sarı”dır. Lacivertin sarısı.


Hem Fenerbahçe’nin hem Türkiye Milli Takımı’nın göz bebeğiyken, daha uzun yıllar futbolunun doya doya izleneceği düşünülürken, bacağında yavaş yavaş büyüyen bir ben fark edilir. Alınan ben kötü huyludur, üstelik vücuduna yayılmıştır. 1986 yılının Ekim ayında Türkiyeli futbolseverler duyduklarına inanmak istemezler, haberi alan futbolcu arkadaşları Hüseyin Çakıroğlu’nun evine koşar, herkes perişandır. Beşiktaşlı Metin kapının önüne kadar gelir ama yukarı çıkamaz, “Tutamam kendimi, ağlarım” der. Yugoslavya deplasmanına doğru yola çıkmış olan Milli Takım arkadaşları tutamazlar kendilerini, ağlaya ağlaya oynarlar o maçı.

Haberin Devamı


Taraftar, Hüseyin Çakıroğlu’nun ardından bir uzun ağıt yakar, Fenerbahçe Basketbol Takımı’nın oynadığı bir lig maçından önce hep bir ağızdan söyler. O ağıtın bir yerinde şöyle der: Ne sen bizlere doydun/ Ne de doyduk biz sana/ Fenerbahçe forması/ Kefen mi oldu sana?


Hasta yatağında verdiği son röportajda “Formamı, taraftarımızı ve Kadıköy’ü çok özledim” der. Biz de onu hep, ama en fazla ölüm yıldönümünün yaklaştığı bu günlerde çok özleriz.


Sarı Doktor Hüseyin Çakıroğlu’nu ne zaman hatırlasak, tutamaz kendimizi ağlarız.

Yazarın son yazıları



#15 Ekim 2013 İşte bunlar hep saygı
#15 Ekim 2013 Çöz beni arapsaçı
#12 Ekim 2013 Üşümeyelim diye
#08 Ekim 2013 Altı tam puan İlhan Mansız’ın
#05 Ekim 2013 Milli profesyonellik


Haberin Devamı

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN >>


Yazarın Tüm Yazıları