Paylaş
Sadece futbolda değil, sporda da masumiyet çağının çoktan kapandığını, olimpiyatların da artık olimpizm felsefesinin çok uzağına düştüğünü biliyoruz. Hele hele seksenli yıllardan başlayarak, olimpik ruhun kendini doping, sponsorluk, marka gibi kavramlara teslim ettiğini açıkça görüyoruz, sır değil. Tüm bunların para yüzünden olduğunu da elbette biliyoruz.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç “Doping yapanların önüne geçebilmek için yüksek ödüllerin kalkması ve yeniden düzenleme yapılması gerekiyor” demiş. Para ve dopingin arasındaki kuvvetli bir ilişki olduğu muhakkak. Ama sporcunun para ile ilişkisinden önce, sporun para ile ilişkisine bakmak gerekmez mi?
Mesela, sporcuların üzerinden kazandıkları paraları saymaktan yorulanların, tek taraflı çıkar üzerine kurdukları sözleşmelere, o berbat sözleşmelerin bile koşullarını zamanında yerine getirmeyenlere bakmakla başlanabilir.
Alt liglerde oynayan şöhretsiz ve güvencesiz sporcuların özlük haklarını yok sayanlarla, hak aramalarına izin vermeyenlerle ilgilenilerek devam edilebilir.
Reklam panosu yerleştirerek atletlere koşacak pist bırakmayan vahşi rant hesapları gözden geçirilebilir.
Para hesapları yüzünden sporcuları sakat sakat sahalara sürenlerden, sonra da doğru dürüst tedavi ettirmeyenlerden, o sporcuların aktif spor hayatlarını sonlandıranlardan hesap sorulabilir. Gündüz saatlerinde para kazandırdığı için antrenmana kapalı olan, sporcuların ancak sabaha karşı antrenmana başlayabildiği tesisler ile ilgili düzenlemeye gidilebilir.Antrenörleri çok düşük maaşlara çok ağır koşullarda çalıştıran, güvencelerini yöneticilerin iki dudağının arasına teslim eden sisteme çomak sokulabilir.
Maça, yarışmaya, turnuvaya, şampiyonaya gittikleri şehirlerde, sporcuları otobüslerde sabahlatan düzenle ilgili dert sahibi olunabilir.
Ülkenin sporcu yetiştirme işini bir takım şirketlerin sponsorluk lütfuna mı bıraktık acaba diye durup bir düşünülebilir.
Rant hesabı yapmadan, sporcu yetiştirmek için, spor kültürü aşılamak için daha çok semt sahası, açık spor tesisi, oyun alanı yapmak için uğraşılabilir.
Devletin önce spor politikası çerçevesinde sporun parayla kurduğu vahşi ilişkiyi hale yola koyması gerekiyor.
İşte o zaman sporcunun da parayla kurduğu ilişki yeniden inşa edilebilir. Spor kültürü diye bir şeyden söz etmek mümkün olabilir.
İşte o zaman sporcu, “hak etmek” ile “göz dikmek” arasındaki farkı görebilir, “katılmak” ve “tüketmek” arasındaki seçimini yapabilir.
Yazarın son yazıları |
#16 Temmuz 2013 Sevinmekten korkmak!
#13 Temmuz 2013 Tamburam ne çalıyor!
#6 Temmuz 2013 Delikanlı kim bakalım
#29 Haziran 2013 Gitar çalmaya benzesin
#25 Haziran 2013 Kazım'ın Maradona'sı
#22 Haziran 2013 Sevgili Doktor
#18 Haziran 2013 Bu da mı gol değil?
#15 Haziran 2013 Deliler kazandı
Paylaş