Paylaş
Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde muz sallamayla gündeme gelen ırkçılık meselesinde, hem konunun muhatapları, hem de spor yorumcularının büyük çoğunluğu kuvvetli bir reddetme refleksi göstermişti. Başka zaman yalvarsan yapmayacakları ağız birliğini bu reddedişte yakalamışlardı. Hep bir ağızdan “Bizde ırkçılık yok”, “Türkiye’de ırkçılık olmaz”, “Konuyu derhal kapatalım” biçiminde açıklamalar yapmışlardı.
O zaman da konunun kapatılarak değil, üstüne gidilerek çözülebileceği üzerine yazmıştık, ırkçılık belasının Türk sporunu nasıl kemirdiği tartışmıştık. Irkçılığın, elbette reddedilmesi gereken bir insanlık suçu olduğunu, ama onunla mücadelenin varlığını reddederek değil, onunla yüzleşerek yapılabileceğini söylemiştik.
Şimdi ırkçı sözleriyle tanıdığımız güreşçiyi kafamızı çevirdiğimiz her yerde gördüğümüz için şart oldu yineleyelim.
Irkçılık Türkiye sporunun en önemli gizli gündemlerinden biridir. Yıllarca Diyarbakırspor maçlarından yükselen tezahüratlar düpedüz ırkçılıktır. Milli maçlarda avaz avaz “Ayağa kalkmayan Ermeni olsun” diye bağırılması ırkçılığın alasıdır. Statlardan etnik kimliklere karşı yükselen sloganlar, Yahudi takımlarına edilen küfürler ırkçılığın dik alasıdır. Zamanında Bursaspor-Diyarbakırspor maçında yaşananlardan sonra, o maçtaki ırkçı tezahüratlardan sadece “kötü tezahürat” diye söz edilip geçilmeseydi, bugün sporda ırkçılıkla mücadelede başka noktalara gelinmiş olurdu. Memnun olmadığı futbolcudan “yamyam” diye söz eden yöneticilere gerektiği gibi yaklaşılsa bugün işler başka türlü yürürdü. Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra tribünlere beyaz bere ile gelenler, “Hepimiz Ogün’üz” sloganını atanlar yok sayılmasa, unutulmasa, münferit kabul edilmese acımız ve utancımız ikiye katlanmamış olurdu.
Son olarak, olimpiyatlara aday bir ülkede “Ermenilere bıraktınız meydanı, Allah belanızı versin eylemci çapulcuları” diye mesajlar atan bir “sporcu”nun ceza almasını bekledik. Ama durum tam “Ben ne diyorum, tamburam ne çalıyor!” biçiminde ilerledi. Irkçılık yine cezalandırılmadı, ödüllendirildi.
Kafamızı nereye çevirsek onu gördük; bir gün Akdeniz Oyunları’nın açılışında bayrak taşıtılırken, başka gün bir kamu spotunda oynarken. Gezi eylemlerine karşı olmanın bir ödülü olmalıydı elbet.
Bu yaşananlardan sonra Cenk Akyol’un Avrupa Şampiyonası öncesi açıklanan aday kadroda yer almamasının “sportif” bir karar olduğuna kim inanır? Gezi eylemlerine destek vermenin bir cezası olmalıydı elbet.
Yazarın son yazıları |
#6 Temmuz 2013 Delikanlı kim bakalım
#29 Haziran 2013 Gitar çalmaya benzesin
#25 Haziran 2013 Kazım'ın Maradona'sı
#22 Haziran 2013 Sevgili Doktor
#18 Haziran 2013 Bu da mı gol değil?
#15 Haziran 2013 Deliler kazandı
#11 Haziran 2013 Yalnızsan Komiği Duyamazsın
#8 Haziran 2013 Sınav sırası şimdi futbolcularda
Paylaş