Ziyaretin vücut dili ABD sonrasına hazırlık

DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül, 3 Mart Cumartesi günü Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Abul Gheit ile Kahire’de gerçekleştirdiği başbaşa görüşmeden sonra Hüsnü Mübarek’in Türkiye’ye geleceğini açıkladığında, ziyaret tarihi henüz belli değildi.

Devlet başkanları ziyaretlerinin takvimleri genellikle çok önceden belirlenir. Ama bu kez öyle olmadı.

Mübarek’in ziyareti kısa zamanda hazırlandı.

Mısır Devlet Başkanı’nı karşılarken Cumhurbaşkanı Sezer’in, alışılmış mesafeli tavrının aksine Mübarek ile elele tutuşup kollarını birbirlerinin kollarının içinden geçirerek yürümesi dikkat çekiciydi.

Ziyaretin vücut dili bile, Türkiye ile Mısır’ın kader çizgilerinin kesiştiği bir süreçte olduğumuzu anlatıyordu.

Irak’ın geleceği, bölgenin etkili iki gücünü, Mısır ve Türkiye’yi yeni gelişmeleri birlikte göğüslemek ve birlikte etkilemek için harekete geçirdiği anlaşılıyor.

* * *

BAĞDAT’
ta düzenlenen "Irak’ın Komşuları" toplantısına, Mısır heyetinin Türk heyeti ile birlikte Ankara’dan aynı uçakla hareket etmesini bir tesadüf olarak yorumlamak mümkün değildi.

Bu bir başlangıçtı.

Mısır Devlet Başkanı Mübarek’in Ankara ziyareti, bölgenin yeniden şekillenmesinde Türkiye ve Mısır’ın ortak bir strateji hazırlığı içine girdiklerinin göstergesi.

Irak’ın bölünme olasılığı sadece Türkiye’yi tedirgin eden bir sorun değil. Kuzeydeki Kürdistan bölgesel yönetiminin bağımsızlık ilanı ile sonuçlanacak sürecin, güneyde İran’ın denetimine girecek ve tüm bölge ülkelerinin istikrarını tehdit edecek olan Şii alanına yol açması ihtimali bölge ülkelerini ve tabii ki Mısır’ı da endişelendiriyor.

Bağdat’taki komşular toplantısı sonunda yayınlanan ortak bildiride de vurgulandığı gibi, komşuları Irak’ın toprak bütünlüğünden yana.

İki bölgesel güç Türkiye ve Mısır’ın bu konudaki ittifakı, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasını hayati sorun olarak algılayan diğer bölge ülkelerinin de katılacağı bir işbirliğini oluşturuyor.

Ama dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta var.

Bu ittifak, Kürtlere ve Şiilere karşı işbirliği mi?

Böyle görülürse, Kahire-Ankara ittifakının bölgesel açılımı zayıf kalır.

Bana göre bu konuda hassasiyet var. Gelişmeler, böyle algılamalara yol açmamak için işbirliğinin sınırları bölgesel sorunların uzlaşma ile çözümü için birlikte çaba harcama yaklaşımıyla çiziliyor.

* * *

TABİİ
ki, Irak’ın bölünmemesi ne sadece temenni ile ne de tehdit ile mümkün.

Pekiyi, Türkiye-Mısır ittifakı Irak’ın güvenliği ve istikrarı için gereken desteği sağlamaya yetecek mi?

Yetmese bile, sağlam bir ilk adım bu. Ama bunun etkili olması için önce Irak’taki Amerikan askerlerinin çekilme takviminin ve stratejisinin belirlenip açıklanması gerekir.

Önümüzdeki dönemde, hem kendi kamuoyundan hem de dışarıdan Washington’a bu yöndeki baskıların artacağını izleyeceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları