Yüzünü göstermemek için kimlik almayanlar

BUNA da mı bir şey demeyelim?

Söz türbandan açıldı mı, heyecana kapılan başbakanın kendi devletinin büyük elçisini yuhalatmasına da mı sessiz kalalım?

"Bunlar, istediklerini vermiyoruz diye böyle yapıyorlar" açıklamasıyla tüm medyayı itham altında bırakarak, eleştiri meşruiyetini ortadan kaldırmak isteyen Başbakan Erdoğan’ın yarattığı bu sakil sahneyi de mi görmezden gelelim?

Dışişleri protokolündeki en önemli merkezlerden birine gönderdiği elçisini, yani devletinin temsilcisini yuhalattı.

Keşke, keşke Erdoğan aynı yırtıcı tavrı Türkiye’nin kaderini çizecek çok daha önemli sorunlarla ilgili gösterebilse, biz de gerçek gündemimize dönüp önümüzde biriken işleri yapabilseydik.

Kıbrıs meselesini, Avrupa reformlarını, hukuk devleti önündeki engelleri nasıl aşacağımızı bir an önce konuşmaya başlayabilseydik.

***

TÜRBAN
konusu çok önemli ama çözülmesi zaman alacak bir konu.

Çünkü türban, İslam dünyasında kadın meselesinin tartışılmaya başlamasıyla gündeme gelen, kendi anlamının ötesinde siyasi ve sosyal anlamlar yüklenen bir iktidar mücadelesi alanı haline geldi. Sadece Türkiye’de değil.

Geçen hafta Beyrut’ta katıldığım toplantıda Akdeniz ve Körfez bölgesindeki kadın gazeteciler ile uzun sohbet etme fırsatını buldum.

Müslüman ülkelerde kadınların durumunun güçlendirilmesi için adımlar atılıyor.

Ama bu adımlar, bizde de olduğu gibi tepeden yani yönetimlerden geliyor. Fakat büyük bir dirençle karşılaşıyor.

Direnç nereden geliyor biliyor musunuz? "Müslümanlık elden gider" gerekçesine sarılan tutucu çevrelerden ve bu çevreler arkalarına kadınları da almayı başarıyorlar.

Örneğin Suudi Arabistan’da kadınların nüfus kağıdı bile yok. İçişleri Bakanlığı geçen yıl sonunda aldığı bir kararla, isterlerse kadınlara da nüfus kağıdı verilebileceğini açıklıyor.

Ne oluyor biliyor musunuz? Hayır kadınlar kuyruğa girmiyor tam tersi oluyor.

Çoğu kadın nüfus kağıdı almak istemiyor. Çünkü nüfus kağıdı alabilmek için resim çektirmeleri gerekiyor. Kadınlar, yüzleri açık resim çektirmek istemedikleri için kimliksizliği tecih ediyorlar. Çünkü üzerlerinde baskı var.

Geçen yıl Kasım ayı sonunda Cubail’de bir hakim, işleri mahkemeye düşen iki kadının nüfus kağıtlarını kabul etmemiş. Kadınların şikayetleriyle ilgileneceğine, kimliklerin üzerindeki resimleri kime çektirdiklerini öğrenmeye çalışmış. Adalet Bakanlığı’nın talimatına rağmen kadınların yüzlerini gösteren resimlerin çekilmesi şeriata uygun olmadığı gerekçesiyle çok sayıda hakim hálá bugün Suudi Arabistan’da nüfus kağıtlarını kabul etmiyormuş.

***

ÖRNEKLER
çok. Bir yıl önce Kuveyt Parlamentosu kadınlara da seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasayı kabul etti. Aman ne gürültü koptu. Kararı destekleyenler, kadınların güçlenmesiyle ülkenin daha da güçleneceğini savunurken tutucu çevreler buna "Kuveyt’te aile yapısını değiştirmeyi amaçlayan Batı kapitülasyonları" damgasını vurdu. İslami Parti milletvekilleri, Müslümanlıkta kadınların siyasi hakları olmadığını, "kadınları korumak için" onlara liderlik yapma hakkı tanınmadığını söylediler.

Bahreyn’de geçen yıl sonunda kadınlara boşanma hakkı tanıyan, miras meselelerinde eşit paylaşımı öngören ve çocukların velayetini alabilme hakkını veren yasa yüzünden İslamcı pariler ayağa kalktı. Şii din adamları büyük bir kampanya düzenlediler ve binlerce kadını peşlerinden sokaklara döktüler.

***

ŞERİAT
ile yönetilen bu ülkelerde kadının durumun düzeltmek isteyenler, Müslümanlık adına bu haklara karşı çıkanları ikna edebilmek için "din elden gitmiyor" mesajına ağırlık vermek zorunda kalıyorlar. Türban, hicab, hatta çok eşliliğe razı gelmek bu değişim sürecinin uzlaşma durakları. Bunlar zamanla aşılacak.

Bizim, Türkiye’nin, eşitlik mücadelesindeki deneyimi, bu noktanın çok ilerisinde.

Dini referansları öne çıkartarak, toplumda önce bir bölünmeyi yaratıp ardından uzlaşma zorunluluğunu dayatmak kitlelerin gerisinde bir popülizm. Bu popülist politikaların politikacıları da o yüzden sürekli Türkiye’nin bugünkü seviyesinin gerisine düşen hatalar yapıyorlar ya.
Yazarın Tüm Yazıları