Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2007 22:25
HÜRRİYET’in yükselen tirajı, özellikle hafta sonlarında, hem yazı işleri kadrosunu, hem de Hürriyet dışında birçok gazeteyi de basan DPC elemanlarını zorluyor. Bunun nedeni, yüksek baskı rakamlarının sayfaların hazırlanış saatlerini öne çekmesi.
Okur
Süleyman Güney, bu durumun gazeteye yansımalarını,
"Fanatik taraftar değilim ama spor sayfalarını da dikkatlice okurum. 11 Şubat sabahı gazeteyi elime aldığımda büyük şaşkınlık içerisindeydim. Gazetede bir gün önce oynanan Fenerbahçe - Çaykur Rize maçı ve Beşiktaş - Denizli maçları ile ilgili tek haber yoktu. Maçlar geç de başlamamıştı. Hürriyet gibi büyük bir gazeteye yakıştıramadım doğrusu" diye eleştiriyor. Haftanın en yoğun eleştiri noktalarından biri bu. Özellikle İstanbul’a çok yakın bölgelerde yaşayan Hürriyet okurları, bu iki maçın sonuçlarının gazeteye yetiştirilememesinin nedenlerini anlayamıyor.Bana söylendiğine göre, maç sonuçlarının gazeteye yetiştirilmesi durumunda, Hürriyet’in bayilere ulaşma saati en erken 10’u buluyor; geçebiliyor da. Bu ise hem okur, hem de gazete açısından kabul edilebilir bir durum değil. Ancak, bu yüksek tirajların kalıcı hale gelmesi durumunda gerçekleşecek yatırımlarla bu sorunun aşılabileceği söylenebilir.Hürriyet’in hafta sonu ekleriyle ilgili bir diğer eleştiri ise
Adil Öztoprak’tan geldi:
"Hürriyet Gazetesi’nin fiyatının her gün değişik olması gerçekten şaşırtıcı. Hafta içi 35 kuruş; cumartesi 40 kuruş; pazar 50 kuruş. Benim bildiğim, bir malın fiyatı her gün aynı olur. Haftanın değişik günlerinde ekmeğin farklı fiyata satıldığını hiç görmedim. Bir de üstelik günlerce ’Cumartesi Hürriyet’le birlikte 4 ek bedava’ diye reklam yaptıktan sonra bir de gördüm ki Cumartesi Hürriyet olmuş 50 kuruş. Böyle yaptığınız ekin parasını okuyucudan çıkaracaksanız ekleri ayrı satın da isteyen bedelini verip alsın; isteyen almasın."Öztoprak’ın mesajındaki
"ekmek" benzetmesi, özellikle hafta içi gazetesi-hafta sonu gazetesi bağlamında doğru değil ne yazık ki. Hem sayfa sayısı, hem de içerik anlamında hafta sonlarında Hürriyet, hafta içine kıyasla çok farklı. Ekmek fiyatlarında da farklılıklar var zaten; çavdar, tam buğday falan deyince belirlenen fiyatın dışına çıkılır. Ürün çeşitliliğinin doğal sonucudur bu. Bu mesajı ilettiğim Pazarlama Grup Başkanı
Sinan Köksal, "Aslında tüm dünyada benzer uygulamalar var. Sayfa sayısı ve verilen ekler hafta sonu gazetelerinde daha fazla ve diğer ülke gazetelerinde de durum benzer. Örnek New York Times. Bunun yanında Türkiye’de gazete fiyatları gerek diğer ülkelerdeki gazete fiyatlarıyla, gerekse diğer ürünlerin fiyat artışlarıyla karşılaştırıldığında çok düşük kalmış durumda. Eskiden bakkal ve marketlerde en ucuz ürün sakız, şeker ve benzerleri iken şimdi en ucuz ürün gazete. Bunun nedeni de yıllar itibarıyla gazetelerin yıllık enflasyon oranında fiyat artırmamış olmaları" diyor.
Nurten Eştürk’ün mesajı da yine hafta sonu Hürriyet’iyle ilgili:
"İzmir’in Gaziemir Semti’nde ikamet etmekte olan bir okuyucunuzum. Gazetenizdeki haberleri ve yazılarınızı dikkatle ve severek takip ediyorum. Fakat özellikle hafta sonları gazetenizde yer alacağını duyurduğunuz ekleriniz bizlere ulaşmıyor. Gazete bayileri gerekçe olarak eklerin ellerine ulaşmadığını belirtiyorlar ve bu her hafta sonu bir çıkmaza ve bayilerle aramızda probleme yol açıyor. Bu konuyla ilgilenmenizi rica ederim."Hürriyet Pazarlama Bölümü, eklerin ısrarla istenmesini öneriyor. Gazetelerin, ekler olmadan satış noktalarına ulaşması mümkün değil; çünkü hepsi önceden basılıyor. Ana gazetenin üzerindeki üretim baskısı ekler üzerinde bulunmuyor.
Türkçe konusunda eleştirilerHER hafta Hürriyet’in Türkçe kullanımıyla ilgili olarak çok sayıda mesaj ulaşır.Bunların bir bölümü, tercüme hataları ya da yanlış terim kullanımına ilişkindir:
Deniz Gök’ün mesajı bunlardan biri:
"12 Şubat 2007 günü 19. sayfada yayımladığınız ’Esrarengiz Gurmeler’ haberinde değindiğiniz ’Kudüs enginarı’, İngilizce’de ’Jerusalem artichoke’ diye bilinir. Ancak bunun Türkçesi yerelmasıdır. Hürriyet’ten çok şey mi bekliyoruz?"Eleştiri yerinde; okur
Gök haklı.Bir diğer eleştiri odağı ise yanlış yazılan sözcüklere, düşük cümlelere ilişkindir. Almanya’dan yazan
Melih Yalçıner, Hürriyet’in Avrupa Baskısı’ndan örnekler veriyor ama söyledikleri Türkiye’de yayımlanan Hürriyet için de geçerli:
"Hürriyet’i senelerdir okurum fakat son üç senedir gazetenizdeki gramer hatalarında (nokta, virgülden vazgeçtim, anlatım/ifade hataları, yanlış yazılan isimler ve benzerleri) gözle görülür bir artış var. Size gazetenizin 11 Şubat 2007 Pazar sayısından sadece birkaç örnek sunuyorum. Genç nesiller gazetede basılan her şeyin doğru olduğunu kabul edip bize ’Siz yanlış biliyorsunuz’ diyorlar."Yalçıner’in sözünü ettiği örnekler, düşmüş harf nedeniyle anlamını yitiren sözcükler ve ciddi şekilde düşük bir cümlenin gazetede yayımlandığını gösteriyor.Eleştiriler yerinde; kuşkusuz daha özenli olunması gerekiyor.Ben de konu açılmışken bir maruzatımı sizlerle paylaşmak isterim.
İlham Aliyev gibi, Türkçesi olan ya da Türkçe’ye yakın olan özel isimlerin, tam Türkçeleştirilmesi kabulüm. Ama Türkçe olmayan, Gürcistan Cumhurbaşkanı’nın isminin Türkçeleştirilmesinin nedeni ne? Geçen hafta başıma geldiği için soruyorum.
Toni Bleyr ya da
Corc Buş ya da Nüyork demiyorsak,
Mikheil Saakashvili’nin adı da öyle kalmalıydı, Türkçeleştirilmemeliydi. Bence.
Düzeltme servisi notu: Kural olarak, Gürcistan gibi Latin harfleri dışında harf kullanan ülkelerden alınan kelimeler, Türkçe’de okunduğu gibi yazılır. Özel isimlerde de bu kural geçerlidir. Saakaşvili o nedenle Türkçeleştirilmiştir. Örneğin, Tchaikovsky değil Çaykovski gibi. Böyle durumlarda her ülke, isimleri kendi gramerine uydurur.