Güncelleme Tarihi:
TRABZON (AA) - TUNCAY BEKAR - Tarihte birçok amaçla kullanılan ve Osmanlı döneminde İstanbul beyefendisinin kıyafetinin aksesuarı, günümüzde ise belirli dini sözleri tekrarlamak ya da oyalanmak için kullanılan tespih, Karadenizli kazaziye ustalarının elinde yeniden şekilleniyor.
Tarihi kayıtlara 16. yüzyılda girdiği belirtilen ve Osmanlı döneminde de İstanbul beyefendisinin kıyafetinin aksesuarı olarak kullanılan tespih, günümüzde ise belirli dini sözleri tekrarlamak veya oyalanmak için kullanılıyor. Genellikle akik, altın, gümüş gibi madenler, hayvanların boynuz, kemik ve dişlerinden ya da sert, hoş kokulu ve elyafı güzel olan ağaçlardan üretilen tespihler, Karadenizli kazaziye ustaları tarafından ise ayrı bir işçilikle üretiliyor.
Karadenizli kazaziye ustaları, farklı taşlardan yapılan tespihlere gümüş ya da altından püskül olarak bilinen kamçının yanı sıra durak ve imame üreterek müşterilerine zarif bir tespih sunuyor.
İpek veya naylon tel üzerine burularak sarılan saç teli inceliğindeki gümüş tellerle yapılan yöresel el sanatı olan kazaziye işçiliğinden elde edilen bir tespihi üretmek isteyen usta, saç teli kalınlığında olan 8 mikron boyutundaki yaklaşık 2 kilometrelik gümüş teli, el emeği ve göz nuru ile işleyerek yaklaşık bir haftada üretebiliyor.
Trabzon'un kazaziye ustalarından Hamdi Levent Seyhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin birçok yöresinde görülen kazaziye işçiliğinin ülkeye İpekyolu aracılığıyla Kafkaslar üzerinden geldiğini belirterek, kazaziyenin oldukça zor bir el sanatı olduğuna işaret etti.
Kazaziye işçiliği bir tespih üretmek için öncelikle 8 mikron kalınlığında saf bir gümüş tel elde edildiğini, ardından bu telin bir ipek tel üzerine özel bir çıkrık ile sarılarak işlenebilecek bir tel haline getirildiğini belirten Seyhan, elde edilen altın ya da gümüş tel ile tespihin yanı sıra kolye, bileklik gibi takı malzemeleri de ürettiklerini anlattı.
- Her tespih bir haftalık sabrın ürünü
Seyhan, kazaziye işçiliğinin çıkış noktasının tespih olduğunu ve tespih püskülü olarak bilinen kamçının üretilmesi için kazaziye sanatının başladığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Tamamen kazaziye ürünü bir tespih, genellikle 35 toptan oluşuyor. Tespihteki her bir topun 45 dakikada üretildiğini düşündüğünüzde bir tespihi tamamlamak için 2 kilometrelik gümüş ya da altın tele ihtiyaç var. Bu telin ve tespihin hazırlanmasını da sayarsak bir ustanın tek başına 5-6 günlük emeği gerekiyor. Böyle bir gümüş tespihin fiyatı 400 lira. Fiyatı düşürmek için küçük boyutlu tespihler de üretiyoruz. Harcanan emeği göz önüne aldığınızda talep edilen miktar gerçekten emeğin karşılığı değil. Maksimum işçilik minimum kazançlarla iş yapıyoruz."
Gümüş tellerden ürettikleri tespihler dışında Erzurumlu ustaların ürettiği oltu taşı tespihleri ya da anatis, kumtaşı, mercan veya kehribarın işlenmesi sırasında artan parçacıkların çeşitli kimyasallar ile birleştirilip preslenmesiyle renk renk üretilen sıkma kehribar tespihlere kamçı, imame ve durak üreterek farklı tespihler elde ettiklerini de anlatan Seyhan, özellikle saf kehribarın mikrop barındırmadığına ve kolye şeklinde tene değmesi kaydıyla boyna asılması halinde guatr hastalığına iyi geldiğinin belirtildiğine dikkati çekti.
Seyhan, oltu taşının, kömürün fosilleşmiş hali ve siyah renkte olduğuna, saf kehribarın ise sarı renk taşıdığına işaret ederek, ürünlerinin yurt içi ve yurt dışında ilgi gördüğünü söyledi.
Genellikle 33 ile 99 tane olan ancak geçmişte tane sayısı 500 ya da bine ulaşabilen tespihin değerli olması için kullanılan malzemenin ve renklerin yanı sıra tespihin tanelerinin birbirinin aynı, tane deliklerinin çok ince, imame boyunun dört tane boyunda olması, kamçı başpayesinin iki tane uzunluğunda olması, 99'luk tespihlerdeki durakların da iki tane boyutunda olması önem taşıyor.