Güncelleme Tarihi:
TEKİRDAĞ (AA) - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi (DBTF) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammet Türkoğlu, "Sanayi, endüstriyel ve evsel atıklar denizlerde renklenme benzeri olaylara neden oluyor" dedi.
Türkoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marmara Denizi’nde fitoplankton olarak adlandırılan canlıların (suda asılı bulunan, tek hücreli, fotosentetik ve hareket yeteneği akıntıya bağımlı olan canlılar) artması, deniz suyunun renginin değişmesine yol açtığını belirtti.
Denizlerdeki renklenmenin genel olarak fitoplankton denilen bitkisel kökenli tek hücreli canlılardan kaynaklandığını anlatan Türkoğlu, bu günlerde Marmara Denizi’nde görülen kızıl rengin, yüksek bir ihtimalle fitoplankton grubundan kaynaklanabileceği bildirdi.
Tüm denizlerin giderek kirlendiğini aktaran Türkoğlu, şunları kaydetti:
"Sanayi, endüstriyel ve evsel atıklar denizlerde renklenme benzeri olaylara neden oluyor" "Evsel ve endüstriyel olarak kirlenmemiş denizlerde bu renk oluşumuna rastlanmaz. Literatürde 'Harmfull Algal Blooms (HABs) olarak adlandırılan aşırı üreme durumlarında deniz suyunun rengi değişebilmektedir. Şu anda Marmara Denizi Tekirdağ-Şarköy kıyısal hattında da gördüğümüz gibi kızıla, bazen farklı zamanlarda farklı fitoplankton türlerinin etkisiyle farklı renklere (yeşil, turkuaz, kırmızı, kahverengi ) dönüşebilmektedir. Sanayi, endüstriyel ve evsel atıkların miktarı arttıkça denizler kirlenmeye, bunu kaldıramayınca da renklenme gibi beklenmedik olayların oluşmasına neden oluyor"
Prof. Dr. Türkoğlu, önceki dönemlerde bu renklenmelerin koy, körfez ve liman bölgelerinde görüldüğünü ancak bugünlerde Marmara Denizi'nde de olduğu gibi tüm sistemi kaplayacak kadar yoğun görüldüğünü kaydetti. Aşırı fitoplankton üremesinin şubat sonunda başladığını ve 3 Mart'ta sona erdiğini ifade eden Türkoğlu, bu gibi olayların artık Marmara Denizi’nde tekrarlanır hale geldiğini söyledi.
Kızıl rengin oluşumundan sorumlu olduğu düşünülen bu türün yaşadığı ortamda doğrudan zehirli bir madde salgılamadığını ancak hayvansal organizmaların ortak atık maddeleri olan amonyak maddesini ortamda aşırı miktarda biriktirebildiğini aktaran Türker, "Aynı zamanda bu türün aşırı çoğalması özellikle gece saatlerinde oksijen miktarının azalmasına da neden olmaktadır. Bu iki durum bile, ortamda yaşayan diğer canlılar üzerinde dolaylı da olsa olumsuz etki göstermektedir" dedi.
Türkoğlu, bu özel ekolojik durumun, Türkiye denizlerinin özellikle Marmara Denizi gibi evsel ve endüstriyel atıklarla aşırı kirlenmiş bölgelerinde daha çok ilkbahar ve sonbahar aylarında görüldüğünü belirterek, şöyle devam etti:
"Kirlilikle birlikte, iklim değişimi sonucu denizlerin yüzey sıcaklıklarının giderek artması ve lodos nedeniyle Libya üzerinden gelen çöl tozları bu duruma sebep olmaktadır. Çöl tozları, özellikle denizlerde minimum düzeylerde bulunan ve bloom oluşturan fitoplankton türlerinin gelişimi için önemli mineral ve iz elementleri içermektedir. Bu tür fitoplankton türleri aslında sistemin kirliliğini bir şekilde dengelemeye ve sisteme giren kirlilik yükünü azaltmaya çabalıyor. Ancak diğer taraftan kirlilik oluşturan maddeler sisteme girmeye ve iklim değişimi nedeniyle sıcaklık giderek artmaya devam ediyor."
Türkoğlu, bu olgunun (kızıl renk oluşumu) plaj mevsimi olmaması nedeniyle halk sağlığı açısından korkulacak bir durum oluşturmadığını sözlerine ekledi.