Kafkasya'dan Zara'ya uzanan kültür yolculuğu

Güncelleme Tarihi:

Kafkasyadan Zaraya uzanan kültür yolculuğu
Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 2014 11:26

- Dağıstan'dan Kafkas Savaşı sonrası atalarının göç etmesi üzerine Sivas'ın Zara ilçesine bağlı Osmaniye köyüne yerleşen vatandaşlar, Kafkasya'dan kilometrelerce uzakta gelenek-göreneklerini yaşatıyor - Osmaniye köyündeki tepede bulunan ve Dağıstan'ı simgeleyen hilal ile lale motifinin yer aldığı direk, görenlerin dikkatini çekiyor - Köy muhtarı Sait Özcan: "Ata topraklarımıza özlem var"

Haberin Devamı

SİVAS (AA) - İBRAHİM ÖZEL - Dağıstan'dan Kafkas Savaşı sonrası atalarının göç etmesi üzerine Sivas'ın Zara ilçesine bağlı Osmaniye köyüne yerleşen vatandaşlar, Kafkasya'dan kilometrelerce uzakta gelenek-göreneklerini yaşatıyor.

Zara'ya 15 kilometre uzaklıktaki, 35 haneli Osmaniye köyünde yaklaşık 125 kişi yaşıyor. Osmaniye'de 144 yıldır kültürlerini yaşatmaya çalışan Kafkasya kökenli vatandaşların sofralarını "zeyrek, hıngel, velibak, hıhi" gibi yöresel lezzetler süslüyor.

Köydeki tepede bulunan ve Dağıstan'ı simgeleyen hilal ile lale motifinin yer aldığı direk, görenlerin dikkatini çekiyor.

Osmaniye köyü muhtarı Sait Özcan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, atalarının Kafkas Savaşı sonrası 1864 yılından itibaren Anadolu'ya göç ettiğini belirterek, "Kökümüz Dağıstan'dır. Bölgede 'dağlı' olarak nitelendirilirmişiz, Avarlardanız (Kuzeydoğu Kafkasya'da Dağıstan'da yaşayan bir halk). Buradaki aileler, savaş sonrası topraklarından parça parça ayrılmaya başlamışlar. Dağıstan'ın Hamaşa köyünden 35 aileden aralarında bizim ailemizin de bulunduğu dört aile, 1870 yılında Osmanlı topraklarına gelmiş, önce Kars iline bağlı İslamsor köyüne, oradan Elbistan'a uğramışlar. Daha sonra da şimdiki yaşadığımız yer olan Zara ilçesine bağlı Osmaniye köyüne gelmişler. Daha önce boşaltılmış bir yer olan Osmaniye köyünde yerleşik hayata geçmişler" diye konuştu.

Haberin Devamı

Özcan, "Dağıstan'da 22 lehçe biliniyordu. Köyümüzde de 1970'li yılların sonuna kadar 4 lehçe bilen vardı. Genelde Kindalca konuşulurdu. Zamanla onlar da kalmadı. Bilen 1-2 kişi var, onlar da Sivas'a göç etti" dedi.

Gelenek-görenekleri hakkında bilgi veren Özcan, "Eskiden akordiyon eşliğinde düğünler yapılırdı. Zamanla düğünlerde kadınlarla erkekler kendi içlerinde ayrı ayrı oyunlar oynamaya başladı" ifadesini kullandı.

Özcan, yöresel yemekler hakkında şu bilgileri verdi:

"Zeyrek, hıngel, velibak, hıhi, sofralarımızın vazgeçilmezi. Büyüklerimizin anlattığına göre, Ruslar, evlerimizin çatısındaki açıklıktan bakmışlar ki 'Çerkezler suda kaynattıkları hamuru, yani hıngeli yiyorlar. Bu hamur, onları öldürür, bunlarla savaşmaya gerek yok' demişler. Daha sonra bakmışlar ki hıngeli kaynattıkları suyu baharat ve sarımsak karıştırıp, hamurun yanında içiyorlar, o zaman da 'Bunlar hamuru yiyorlar ama ilacını da bulmuşlar. Biz bunlarla baş edemeyiz' demişler. O zamanlar kıtlık olduğu için hamuru suda kaynatarak tüketirlermiş. Zamanla bu hamur topağı, küçültülerek içlerine patates veya et koyarak da çeşitlendirildi."

Haberin Devamı

- "Ata topraklarımıza özlem var"

İmkan olması halinde Dağıstan'a gidip atalarının yaşadığı toprakları görmek istediklerini belirten Özcan, "Kayseri'de okuyan Dağıstanlı bir üniversite öğrencisi, köyümüze geçen yıl gezmeye geldi, bir akrabası vardı, onunla görüştü. Tabii ki ata topraklarımıza bir özlem var. Akrabalarımızı bulmak, hasret gidermek istiyoruz" diye konuştu.

Özcan, köydeki tepeye bir süre önce, Dağıstan'ı simgeleyen hilal ile lale motifinin yer aldığı direk diktiklerini sözlerine ekledi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!