IHA
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 28, 2015 18:14
TÜRKİYE TABİATINI KORUMA DERNEĞİ SAMSUN İL TEMSİLCİLİĞİ ARTVİN’İN HOPA İLÇESİNDE YAŞANAN SEL FELAKETİ HAKKINDA BİR AÇIKLAMA YAYINLADI.
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Samsun İl Temsilcisi Mehmet Yazıcıoğlu Artvin’in Hopa ilçesinde yaşanan sel felaketinin ’global’ bir olay olduğunu belirtti.
Hopa’da yaşanan sel felaketiyle ilgili açıklama yapan Mehmet Yazıcıoğlu, “Hopa’daki sel sadece Hopa’yı ilgilendiren bir durum değil. Uzmanlar kirliliğin etkisiyle oluşan ozon tabakası incelmesi nedeniyle iklimlerin ve yağış rejiminin değişeceğini zaten yıllar önce belirtmişti. Türkiye’nin de bu küresel felaketlerden en çok etkilenecek ülkelerden bir olacağı da biliniyordu. Hopa’da 2012’de benzer bir afet olmuştu. Samsun’da da diğer birçok ilde de benzer afetler yaşadık. Başka ülkelerde de bu gibi afetler zaman zaman yaşandı. Bu durumda gösteriyor ki tüm Türkiye’de ve dünyada yaşanabilecek global bir durum. Esas mesele yaşananlardan ders çıkarmak ve yanlışlarımızı düzeltmek. Bundan sonra da yine yaşanabilecek bir durum olduğunu bilmemiz gerekir. Afete neden olan etkenleri ve sonuçlarını ortadan kaldırmak ve buna göre planlama yapmak zorundayız. Çevre kirliliğine neden olan etkenleri, tabiata zarar veren faaliyetleri yeniden gözden geçirmeliyiz. Tabiata, çevreye verdiğimiz tahribat bize bir şekilde yansır. Tabiat kendi dili ile cevap verir. Yani insanoğlu ektiğini biçer. Devlet çözüm üretmede mutlaka sivil toplum kuruluşlarının da katkısını alması gerekir. Gelişmiş ülkelerde çözüm üretiminde STK’ların etkinliği çok daha fazladır. Akarsu yatakları, heyelan bölgeleri, afet riskinin daha yüksek olduğu bölgelerdir. Eskiden bir atasözü vardı; ‘Dere yatağına ev yapma sel alır, tepeye ev yapma yel alır’ diye. Günümüz de ise bu atasözüne önem verilmediği açık” dedi.
“İnsanlarımızın bilinçsiz oluşu devletinde bu konuda ciddi bir denetimi olmaması ve çözüm üretememesi yeni olumsuzlukları da beraberinde getiriyor” diyen Yazıcıoğlu şöyle konuştu: “İlgili bakanlıkların ve yerel yönetimlerin makro ölçekli Türkiye geneli ve il bazında yeni yaklaşımlara ihtiyaç var. Bu anlayışta global riskler ve buna karşı tedbirler göz önünde bulundurulmalı ve imar planları yeniden revize edilmelidir. Mevzuatın sadece kağıt üzerinde bulunması da yetmez fiili olarak uygulanmalıdır. Mevzuatların arkasından dolanmamak gerekir. Şehirleşme faaliyetlerinin tarıma açılacak alanların nasıl olması gerektiğini doğru planlamalı ve uygulamalıyız. Aykırı durumları aşamalı olarak düzeltmeliyiz. Afet riski taşıyan yapılar kademeli olarak yıkılmalı mümkünse yeşil alana dönüştürülmelidir. Kentsel dönüşüm doğru uygulanabilirse Türkiye için bir fırsat olabilir ancak şu da bir gerçek ki kentsel dönüşümle yapılan yeni beton kitleleri oluşturmaktan öteye gidemiyor. Devlet eliyle yapılan TOKİ’ler de insanlarımızın selde can vermesi de bunun göstergesidir. Öncelikle halkımıza eğitim verecek kamu kurumlarının bilinçlenmesi eğitilmesi sonra da halkın bu konularda mutlaka sağlıklı bir eğitime tabi tutulması gerekir. Doğru davranış anlayışını yaşam biçimi olarak benimsememiz gerekir. Ancak bu şekilde doğru sonuca ulaşabiliriz.”