Güncelleme Tarihi:
Yaprak KOÇER/SAMSUN, (DHA)- SAMSUN Disleksi Öğrenme Güçlüğü Derneği Temsilciliği Yönetim Kurulu üyesi psikoterapist Buket Alkaş, disleksi olarak bilinen öğrenme güçlüğünün bir hastalık olmadığını, bunun görülme sıklığının yüzde 10 olduğunu söyledi.
Psikoterapist Buket Alkaş, 'Disleksi'nin zekası normal ya da normalin üstünde olan bireylerde görülen beynin bilgiyi algılama, işleme, depolama ve kullanma becerisini etkileyen nörolojik kökenli gelişimsel bir farklılık olduğunu söyledi. Alkaş, şöyle konuştu:
"Disleksi kesinlikle bir hastalık değildir. Çocuğunuz okumayı öğrenirken zorlanıyorsa, okuma hızı düşükse, okurken kelimeleri değiştiriyor satır atlıyorsa, b-d-p, 3-8, 21-12 gibi harf ve rakamları ters okuyorsa, sıralı ezber gerektiren konuları, çarpım tablosu ve ritmik saymayı, yönünü, zamanı, takvimi öğrenmekte zorlanıyorsa, ayakkabı bağlamak, kalem, kaşık tutmak gibi ince motor işlevlerinde güçlük çekiyorsa çocuğunuzda öğrenme güçlüğü yaygın bilinen adıyla disleksi olabilir."
Öğrenme güçlüğünün çoğunlukla ilkokul döneminde fark edilidğini dile getiren Alkaş, "Öğrenme güçlüğü görülme sıklığı yüzde 10'dur. Bu tanıyı alan çocukların yüzde 10-12'sinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun da birlikte görüldüğünü ortaya koymaktadır. Erken çocukluk döneminde dil gelişiminde gecikme, konuşma bozuklukları, algısal yeteneklerde zayıflık, bellek ve dikkat sorunlarıyla kendini göstermektedir. Doğum ile başlar eğitim süreci içerisinde edinilen bir farklılık değildir. Bu çocuklar için erken tanı ve özel eğitim desteği çok önemlidir" diye konuştu.
Alkaş, akademik başarı odaklı aileleri ve öğretmenleri ile karşılaştıkları sorunların sosyal anlamda yaşadıkları güçlüklerin, maruz kaldıkları akran baskısının bu çocuklarda erken okul terkine neden olduğunu söyledi. Alkaş, şöyle devam etti:
"Tabii ki çocuğun sahip olduğu hakların dışında en fazla ihtiyaç duyduğu şey; öncelikle aileleri tarafından kabul edilmektir. Sonrasında bireysel farklılıklarını ve ihtiyaçlarını kabul edebilen ve duygusal olarak onlara güvenli bir eğitim ortamı sağlayabilen eğitimcilere ihtiyaçları vardır. Çocuğun güçlü yönleri desteklenmeli, benlik saygısı zedelenmemelidir. Okul, öğretmen ve başarı aile ve çocuk arasındaki etkileşimde çatışma kaynağı olmamalıdır."
FOTOĞRAFLI