Dekan Oktay: “Estetik Ve Karakter Kentin Özünde Olmalı”

Güncelleme Tarihi:

Dekan Oktay: “Estetik Ve Karakter Kentin Özünde Olmalı”
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 20, 2015 11:18

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ(OMÜ) MİMARLIK FAKÜLTESİ DEKANI PROF. DR. DERYA OKTAY.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Oktay, Samsun’da geleneksel bina sayısının azalmasının kentin, kendine özgü bir kimlik ve karaktere sahip olmasını zorlaştırdığını söyledi.
Samsun geleneksel mimari örneklerinin azalmasının şehir için büyük bir kayıp olduğunu söyleyen OMÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Oktay, buna rağmen Samsun’un düz şehir örneklerine göre monoton bir şehir olmadığını ve bütünleşmiş bir şehir olduğunu belirtti. Çağdaş mimarlık çizgisinin yakalanabilmesi için çeşitli yarışmalar düzenlenmesinin faydalı olacağını düşünen Oktay, kentin karakterine uygun mimarinin oluşturulabilmesi için bu tip faaliyetlerin olması gerektiğini söyledi. Ayrıca mimarinin gelişmesi ve doğru yapılaşmanın oluşturulması için üniversite-kent ilişkisinin geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.
“SAMSUN GENEL OLARAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMUŞ BİR ŞEHİR”
Samsun mimarisi ve modern mimari hakkında değerlendirmelerde bulunan OMÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Oktay, “Samsun, kıyı boyunca uzanan, yüksek tepeleri arkasına alan coğrafik konumu, çevresinde düzensiz yapılaşmaya rağmen aralarda büyük boşluklar bırakmadan büyümesi ve hala konut yaşam alanlarını da barındıran canlı bir kent merkezine sahip olması nedeniyle bütüncül yapısını korumuş. Kent merkezinde özgün dokunun korunamamasını ise büyük kayıp. Yeni yapılaşmalar içinde belli oranda nitelikli yapılara rastlansa da, tarihi ve geleneksel binaların sayısının çok azalmasının kentin güçlü ve kendine özgü bir kimlik ve karaktere sahip olmasını zorlaştırıyor” dedi.
“DÜMDÜZ BİR ARAZİYE YERLEŞEN KENTLERDEKİ MONOTONLUK SAMSUN’DA YOK”
Samsun’un, Hititler’e dayanan, Roma, Bizans, Selçuklu, Rum ve Osmanlı egemenliğinde çok farklı kültürlere beşiklik etmiş önemli bir liman kenti olduğunu söyleyen Prof. Dr. Derya Oktay, “Ancak bu dönemlerin yansıdığı bir mimari mirasa sahip değil. Bunda bazı afetlerin de etkisi olmuş. Şehir merkezinde tek tek tarihi binalar görülebiliyor ama bunlar yan yana gelerek bir sokak silueti, mekanı ya da mahalle dokusu oluşturamıyor. Bu nedenle kentin karakterine de yansımaları olmuyor. Öte yandan, özgün topoğrafyanın, arka bölgelerdeki yeşil tepelerin varlığını hala hissediyoruz. Buralarda giderek artan dengesiz yüksek yapılaşma nedeniyle, doğal tepe çizgisi ve etkisinin kaybedilme riski var. Ancak yine de dümdüz bir araziye yerleşen kentlerdeki monotonluk Samsun’da yok” diye konuştu.
"ÇAĞDAŞ MİMARLIK ÇİZGİSİNİ YAKALAMAK İÇİN YARIŞMALAR DÜZENLENMELİ"
Çağdaş mimari uygulamalarda en iyi sonuçlara ulaşmak için en iyi yöntemin mimari proje yarışmaları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Derya Oktay, "Samsun’da geçmiş yıllarda bazı kamu yapılarının projelerinin elde edilmesinde yarışmalar düzenlenmiş ancak belli memnuniyetsizlikler nedeniyle bunların devamı getirilememiş. Eğer bu yarışmalar araştırmaya dayalı olarak ve titizlikle seçilen jüri üyeleriyle birlikte çalışarak düzenlenirse kentin mimari profilinin gelişmesinde büyük yararı olur diye düşünüyorum. Aslında kentte az da olsa iyi mimarlık örnekleri var. Fakat bunlar kentin estetiğine ve karakterine yansıyabilmesi için, çoğalmaları gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Samsun Türkiye için simge olan bir şehir. Samsun denilince akla Atatürk, Cumhuriyete, çağdaşlığa ilk adım geliyor. Bu nedenle, Samsun daha çağdaş bir kent ve mimari çevreyi hak ediyor. Genel olarak bakıldığında, en nitelikli yapılaşma, kentin OMÜ yerleşkesine uzanan Batı bölgesinde, Atakum sahilinde. Burada, eski dönemlerdeki bahçeli yazlık evler yitirilmiş olsa da, çok daha özenli bir çevre ve mimarlık kendini gösteriyor. Fakat bu neden sadece kıyı bandında? Sahil şeridindeki pek çok olumlu nitelik iç bölgelere neden taşınmıyor diye üzülüyorum doğrusu. İç bölgeler, ara ara nitelikli yapılar içerse de, ne yazık ki, pek çok diğer kentimizdeki gibi, aralarında kullanılabilir yeşil alanlara parklara yer vermeyen, sıradan apartmanlaşma düzeninde” şeklinde konuştu.
"YENİ BİNALARIN ÇOĞUNUN TASARIMINDA ÖZGÜNLÜKTEN BAHSETMEK ZOR"
Kentlerdeki yeni binaların çoğunda özgün bir mimariden bahsedilemeyeceğini belirten Oktay, "Günümüz mimarisi büyük ölçüde uluslararasılaşmanın etkisi altında. Küreselleşme ile birlikte kimliksiz yapılaşma sorunu daha da büyüdü. Burada gördüğünüz ve beğendiğiniz bir yapının çok benzerini İstanbul’da, Adana’da ya da dünyanın herhangi bir şehrinde görmeniz mümkün. Bu da o yere ait çevresel değerlerin, iklimin, kültürün, doğal çevrenin hiç dikkate alınmaması, yani ‘yersiz’ mimarlık demek. Doğru olan, o yere ait geleneksel mimarinin kendine has özelliklerinin, bire bir kopya edilmeden, yeniden yorumlanarak çağdaş tasarımlara aktarılması. İşte o zaman hem çağdaş hem de özgün mimari niteliğe ulaşılabilir. Bu tür binalar bir araya geldiğinde de daha nitelikli ve kimlikli bir kentsel çevre oluşur” ifadelerini kullandı.
"ESTETİK VE KARAKTER KENTİN ÖZÜNDE OLMALI"
Kentsel estetik ve kentsel kimlik kavramlarının çoğu kez sınırlı bakış açılarıyla ve yanlış değerlendirildiğini söyleyen Derya Oktay şöyle konuştu: “Kentsel estetik kesinlikle kente konan objelerle, birtakım sanatsal ögelerin eklenmesiyle oluşturulabilecek bir şey değil. Kentsel estetik ve karakter her şeyden önce binaların mimari nitelikleri ve binaların bir araya nasıl bir araya geldikleriyle yani kent dokusuyla ilgili. Tabii bunların yer aldığı doku içindeki yeşil ögeler, kentsel donatılar ve sanatsal ögelerin de etkileri var; hepsi bir bütün. Ancak en önemlisi binalarla oluşan doku karakteri ve estetiği. Kente sonradan eklenen ‘dekoratif’ ögelerin ancak yüzeysel bir katkısı olabilir; ama çare olmaz. Sadece simge heykeller ya da diğer sanat ögeleriyle ne kent kimliği ne de kentsel estetik oluşturulabilir. Bu nedenle, kentin özünde karakter ve estetik olmalı. Tabii ki bir kenti bütünüyle yeniden planlamak ve geliştirmek mümkün değil. Ancak kentsel tasarımda bunun yöntemleri var. Dünyanın çeşitli ülkelerinde görülen çok iyi örnekler var. Örneğin, en kritik en büyük etkiyi yapabilecek bölgelerin ya da noktaların seçilmesi ve buralarda kentsel tasarım ya da yenileşme projeleri uygulanması yoluyla, kentin bütününün imajını düzeltmek mümkün. Bu çerçevede, Batı ülkelerinde, sanatsal ögelerin kentsel tasarımın ya da mimari kompleksin tasarımın en başında, yani proje aşamasında yer aldığı, bütünleştiği çok başarılı örnekler mevcuttur.”
"MİMARLIK FAKÜLTELERİNİN BİLGİ BİRİKİMİNDEN FAYDALANILMALI"
Türkiye’de, pek çok alanda, üniversitelerdeki bilgi birikimlerinden yararlanmada sorun olduğunu vurgulayan Dekan Derya Oktay, açıklamasını şöyle tamamladı: “Diğer alanlarda da görülen bu durum, çok önemli bir disiplin olan mimarlıkta daha da belirginleşiyor ve daha iyi çevrelere ulaşma şansı yitiriliyor. Oysa bir bina inşa edildiğinde en az 100 yıl ayakta kalıyor. Bir kamu binasına yüzlerce kişi girip çıkıyor ve orada yaşıyor. Bunlar da dikkate alınarak özellikle kentsel tasarım, kentsel dönüşüm ve kentsel yenileşme konularında, gerek yerel yönetimler gerekse özel sektör kapsamında, mimarlık fakültelerinin bilgi birikiminden yararlanılmalı diye düşünüyorum. Samsun’da da, kentsel ölçekte ve büyük projelerde Mimarlık Fakültesi’ndeki deneyim ve birikimlerden yararlanılması gerekir. Kentsel Tasarım ve Mimarlık alanında yurt içinde ve Batı’da araştırmalar yapan, çalışmaları uluslararası yayın organlarında yayınlanmış ve bilgilerini paylaşması için yurt dışındaki önemli platformlardan sunuş çağrıları alan akademisyenlerimizle işbirliği içinde olmanın, sağlıklı bir üniversite-kent ilişkisinin de önemli bir boyutunu oluşturacağını düşünüyorum.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!