Güncelleme Tarihi:
SAKARYA (AA) - Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk, Arap Baharı olduğunda Fas'tan Lübnan'a kadar Ortadoğu'yu dolaştığını belirterek, "Her yerde Türkiye sevgisi vardı. İşte o yüzden Arap Baharı'nı kışa çevirdiler. Bu kış, bir gün geçecek, bir gün tekrar bahar olacak" dedi.
Sakarya Büyükşehir Belediyesi'nin kasım ayı etkinlikleri kapsamında Adapazarı Kültür Merkezi'nde düzenlediği Yeni Ortadoğu, Yeni Türkiye, Yeni Medya Konferansında konuşan Öztürk, Osmanlı Devleti coğrafyasının Birinci Dünya Savaşı öncesi insanlık ve medeniyetler tarihinin en kadim topraklarından olduğunu söyledi.
Osmanlı Devleti'nde, dağılmadan önce 20 dil konuşulduğunu dile getiren Öztürk, "Bu dillere lehçeleri ve küçük bölgelerde konuşulan dilleri eklerseniz 50'ye varıyor. Bu kadar zengin ve kültürel olarak da geniş coğrafya" ifadesini kullandı.
Birinci Dünya Savaşı bittiğinde 5 milyon kilometrekarelik Osmanlı toprağından geriye 780 bin kilometrekare kaldığına işaret eden Öztürk, bu savaştan sonra Ortadoğu'yu şekillendirmede en büyük payın İngilizlere ait olduğunu bildirdi.
Kemal Öztürk, AA'nın kuruluşunun 100. yılına girdiklerinde dünyanın ilk 5 ajansından biri olmayı hedeflediklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"8 yıllık proje bu. 8 yıl içinde dünyanın ilk 5 ajansından biri olalım. Aslında biz sahada yoktuk. Kimse bizi bilmez, tanımazdı, sıralama içinde ilk 100’ün ilk 30’u, 20’si bile değiliz. Yokuz, biz yok sayılıyoruz, bulunmuyoruz yani. 3. yılın sonunda ajansın gelmiş olduğu tabloyu gösteriyorum. 600’den 2 bine çıkardık, günlük haber yayınını. Buna rağmen rakiplerimizin gerisindeyiz. Toplam fotoğraf yayınını 600’den bin 900’e çıkardık ve rakiplerimizden Reuters’ı geçtik ama diğerleri de artırıyor. AP’yi hala yakalayamadık. Video yayınımızı 120’den 250’ye çıkardık, AFP’yi geçtik ama daha yerel kalıyoruz. Yayın dilimizi 1’den 8’e çıkardık, en önemli yaptığımız işlerden bir tanesi, çok dilli yayın. Sizin bir alanda liginizi değiştiriyor, başka lige, alana çıkıyorsunuz. Bu alanda da rakiplerimizi geçtik. Üretim materyali açısından dünyada ilk 8 ajanstan biri olmayı başardık 3 yılda ama hedefimiz ilk 5’e girmek."
- "Arapça haber üretiminde rakiplerimizin önüne geçtik"
İlk 10’a girdikten sonra sıralamanın şimdiki kadar kolay olmadığını, dünyanın her tarafında operasyon yapılması gerektiğini belirten Öztürk, "Dünyanın her tarafında haber peşinde koşmanız gerekir. Bu, hiç de kolay bir şey değil" dedi.
Öztürk, dünyanın merkezinin Ortadoğu olduğunu düşündüklerini, bu nedenle Arapça'nın ilk yayın dillerinden olduğunu dile getirerek, rakiplerinin yayına çok önce başlamasına rağmen, ikinci yılın sonunda günlük Arapça haber üretiminde öne geçtiklerini aktardı.
"Burada çok bilinmeyen bir zorluğu açıklayacağım" diyen Öztürk, şöyle konuştu:
"Biz Türküz, Türkçe konuşuyoruz, Arapça'yı maalesef unutmuşuz. Başbakanımız Türkçe konuştu, bunu Arapça yayınlamamız lazım. Arapça'ya çevirdik. Önce Türkçe muhabiri yazdı, sonra Arapça muhabirine verdi ve o bunu Arapça'ya çevirdi. İşte o zaman yarışta geri kaldık. Çevirmememiz gerekiyor. Ne yapmamız gerekiyor? Doğrudan Arapça yazmamız gerekiyor. Türkiye’de bütün Arapça bilen gazetecilerin listesini çıkardık ve 5 tane çıktı. Şaka değil, hepsini elimizle saydık. Türkiye’de Arapça gazetecilik yapan insan sayısı o kadar azdı ki yayın dillerinden Arapça tercüme yapan mütercimleri, turizm firmalarında rehberlik yapanları bulduk. Adamlar, hayatlarında hiç gazetecilik yapmamış, onları gazetecilik eğitimine aldık. Yine sorunumuzu çözemedik. Bu sefer Ortadoğu’da Arapça bilen gazeteciler topladık. Şu anda Arapça departmanında 250 kişi çalışıyor, bunların 180 tanesi Arap kardeşlerimizden oluşuyor."
Başbakan Ahmet Davutoğlu konuştuğunda bir muhabirin Arapça, birinin İngilizce, diğerinin de Türkçe haber yazdığı bilgisini veren Öztürk, bu sayede Ortadoğu'da diğer ajanslara fark atmaya başladıklarına vurgu yaptı.
Balkanlar'da da iki yıl içinde bir numara olduklarını açıklayan Öztürk, "Yeni Osmanlıcılık" denilen şeyin sadece 100 yıl önce kaybettikleri akraba ve komşularına yeniden kavuşmak olduğunu, 100 yıl ara verdiklerini ancak 2012’de oraya da ofis açtıklarını dile getirdi.
- "Fotoğrafın arkasında başka background olabilir"
Kemal Öztürk, uluslararası sahada görülen fotoğrafların arkasında başka backgroundların (arka plan) olabileceğini, haber başlığında başka bir şeyin amaçlanabildiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Bunu 1991'de yaşamıştım. Körfez Savaşı çıkmadan önce Türkiye'de gazetelerde şöyle haberler vardı. 'Amerika öyle füze yaptı ki Körfez'den atıyorlar, Bağdat'tan köşeyi dönüyor, hedefini vuruyor, hiç şaşmıyor, sivil öldürmüyor.' Bizim gibi bir ajans, savaştan önce böyle bir haber yayımladı. Kobani olayları yaşandığında da Reuters, 'Türk ordusu, Kobani'de Kürtler'i bombaladı' diye flaş geçti. Bu, Reuters'in flaş haberiydi. İşte o yüzden Anadolu Ajansı olmak zorunda. Reuters'a kızarak, bir şeyi çözemezsiniz. Onun kadar hızlı, yaygın ve güçlü habercilik yaparsanız işlek bir cevap vermiş olursunuz. Bana göre milli mücadele kahramanları da böyle yaptı. 'Dünyaya sesimizi duyurmuyor bunlar' diye ahlayıp vahlamanın anlamı yok. 'Sen dünyaya sesini duyurmak için ne yapıyorsun?' sorusunu sormamız gerekiyor."
Filistin meselesinde herkese büyük görevler düştüğünü vurgulayan Öztürk, "Bana göre milli mücadele böyle büyüyebilir. Türkiye, şu anda milli mücadele, var olma mücadelesi veriyor. Siz zannetmeyin ki Gezi, paralel yapı, Kobani olayları ve Kürt sorunu durup dururken, birden ortaya çıktı. Büyük Türkiye, yeni Türkiye, güçlü Türkiye, Ortadoğu'da kaderi değiştirebilecek bir ülkedir" ifadesini kullandı.
- "Arap kışı, bir gün bitecek"
Öztürk, Arap Baharı olduğunda Fas'tan Lübnan'a kadar bütün Ortadoğu'yu dolaştığını kaydederek, oralardaki sokaklarda Türk bayrakları, bilboardlarda Türk dizilerinin reklamları, televizyonlarda Türk dizileri, limanlarda Türk gemileri, inşaatlarda Türk müteahhitleri, evlerin odalarında ise Türkiye Başbakanı'nın fotoğrafının olduğunu aktardı.
"Her yerde Türkiye sevgisi vardı" diyen Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı:
"İşte o yüzden Arap Baharı'nı kışa çevirdiler. Bu kış, bir gün geçecek, bir gün tekrar bahar olacak. Bu topraklar, yüzyıllardan beri bu savaşa, acıya şahit oldu ama dikkat edin, 100 yıldır bu topraklar savruluyor. Yemen'e belgesel yapmaya gittiğimde yaşlı bir Yemenli, kolumdan tutup bana, "Ne zaman biz size sırtımızı döndük, o günden beri acı çekiyoruz evladım" dedi. Bu, Filistin için de Tunus için de geçerlidir. Türkiye'dekilerin Türkiye kadar, Sakarya'dakilerin de Sakarya kadar düşünme sorunu var. Türkiye, 5 milyon kilometrekare topraktaki insanı düşünecek kadar geniş yüreği olan ülkeydi. Yine o kadar düşünmek zorundasınız çünkü Filistin'dekilerin üzerine bomba düştüğü zaman yüzünü yine payitahta çeviriyorlar. Hala insanlar Kudüs'te Mescid-i Aksa'ya gittiğinde Kanuni'nin çeşmesine ellerini sürüyor. Hala yüzlerini bize dönüyorlar, Türkiye'den bir şey bekliyorlar.
Bu ülke sıradan bir ülke değil. Bu topraklar birbiriyle kaynaşmış milletlerle dolu. Bunu koparamaz, boğamazsınız. Şu an Ortadoğu'nun bütün halk tabanında Türkiye sevgisi hala zirvededir. Sermaye, medya ve siyaset, evet Türkiye'den hoşlanmıyor olabilir ama değişecek. Bir gün hepimiz bunu inşallah ömrümüz yeterse göreceğiz."