Güncelleme Tarihi:
SAKARYA (AA) - YÜCEL VELİOĞLU - ONUR ORHAN - Son dönemdeki terör saldırıları öncesi ile sonrasında sosyal medyadaki bilgi kirliliğine karşı sosyolog ve iletişim bilimciler, kullanıcıların bu mecralardaki her paylaşımı dikkate almamalarını ve bunları sorgulamalarını istedi.
İletişim Bilimci Yalçın Arı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, internetle artık toplumların daha açık ve bilgilerin çok hızlı yayıldığını söyledi.
Bu açıklığın iyilik ve kötülük için kullanılabildiğini aktaran Arı, "Yapılan araştırmalar, teröristlerin yeni çıkan bir teknolojiye herkesten önce sahip oldukları yönünde. Kendi cep telefonu şebeklerini oluşturuyorlar, şifrelenmiş ulusal radyo sistemleri var. Uydu görüntüleme erişimleri, uydu telefonları hatta gece görüş gözlükleri var. Kendi operasyon merkezlerini kurabiliyorlar." dedi.
Arı, Meksika'da 31 eyalette uyuşturucu çetelerinin böyle bir ağa sahip olduğunu dile getirerek, teknolojinin her şeyi daha açık hale getirdiğini ancak suçlular ve teröristlerin de daha kolay suç işlemesine imkan tanıdığını belirtti.
İstiklal Caddesi yakınlarındaki patlamanın da teröristlerin teknolojiyi ve interneti bu eylemleri için kullandığını gösterdiğini anlatan Arı, şöyle dedi:
"13 Mart'taki Ankara saldırısı sonrası nereden geldiği bilinmeyen mesajlar sosyal medya mecralarında, WhatsApp'ta yayıldı. Bu mesajların içeriğinde bazı destinasyonlarda bombanın patlayabileceği yazıyordu. Mesaj kısa sürede tüm Türkiye'ye yayıldı. İnsanlar büyük bir korku ve endişe içinde kalabalık yerlerden uzaklaşmaya, gündelik hayatı aksatmaya başladı."
Arı, sosyal medyada genel bir dezenformasyon yayıldığında onun farklı şekilde başka dezenformasyonlara bürünerek yoluna hızla devam ettiğini vurguladı.
Bu mesajların amacının, "devletin artık yönetilemez olduğu hissi vermek" ve "güvende değilsiniz" mesajını yaymak olduğunu söyleyen Arı, "Can güvenliğinin olmadığını düşünen bireyler, bir kaosun çıkmasını tetikleyecektir. Teröristlerin dezenformatif bilgileri yaymalarının temel amacı budur. Bu faaliyetler saldırı öncesi ve saldırı sonrası devam eder."
Arı, 19 Mart'taki saldırı sonrası sosyal medyada dolaşan bilgi kirliliğinin adeta İstanbul'da hayatın durmasına neden olduğuna işaret ederek, her paylaşımı gerçek sanan insanların o mesajı çevrelerine yayarak daha fazla paniğin yaşanmasına yol açtığına değindi.
Ankara'da 13 Mart'taki terör saldırısı sonrası birbirinden farklı 245 dezenformatif mesajın sosyal medyada dolaşıma sokulduğu ve her an her yerde bombanın patlayabileceğinin paylaşıldığını anlatan Arı, "Önümüzde nasıl bir tablonun olduğu ortada. Teröristlerin amacı, merkezi otoriteyi zaafa uğratıp yaşanılmaz bir ülke meydana getirmek. Dezenformasyonları yayarak bunun bir parçası olmayalım." şeklinde konuştu.
- "Bilinç üretimi şebekesi"
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Kemal Şan, sosyal medyanın terör hadiseleri ve operasyonlarda yüksek oranda "bilinç üretimi şebekesi" gibi çalıştığını söyledi.
Başka bölgelerdeki terör sahnelerinin Türkiye'de icra ediliyormuş gibi gösterildiğine dikkati çeken Şan, her türlü imge ve imajın hiçbir etik ile ahlaki kaygı güdülmeden sosyal medyaya boca edildiğini dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Parçalanmış insan bedenlerini yayınlamak, insanların gözlerinde korku oluşturmak ve sosyal medya aktörlerinin bilerek yaptıkları, imaj oluşturma eyleminin bir parçasıdır. Bugün için yaşadığımız demokrasiyi bir kısım toplum kesimleri içselleştiremedi, hazmedemediler. Diledikleri her türlü hakareti yapabilecekleri, her türlü melaneti 'özgürlük' adı altında boca edebilecekleri zehabına kapıldılar. Sosyal medya, bu bakımdan herkesi kışkırtan bir havaya sahip. İnsanlar görüşlerini ifade etmekten büyük haz duymaktalar."
Şan, u durumun eğitim yoluyla aşılabileceğine işaret ederek, "İnsanlarımıza bu tür olaylar olduğunda nasıl davranmaları gerektiğinin kamu otoriteleri tarafından öğretilmesi gerekiyor. Yine sosyal medya kullanımı konusunda ilkokuldan başlayan bir etik dersi tabii ki en kısa sürede devreye sokulmalıdır." ifadesini kullandı.
Sosyal medyanın vazgeçilemez bir olgu haline geldiğini savunan Şan, kontrolsüz kullanımın bazı toplumsal sorunlara yol açabileceğini belirtti.
- "Doğru kaynaklara ulaşın"
SAÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ekmel Geçer de sosyal medyanın en önemli etkisinin, bireysel gerçekliğin toplumsal olanın yerini alması olduğunu vurgulayarak, "Bir kere, bir kaynağa inanmaya başladınız mı artık oradan gelen bilgileri mukavemetsiz kabul edersiniz." dedi.
Geçer, bir habercinin yaptığı gibi doğru kaynaklara ulaşılması gerektiğini söyledi.
Terörün temel amacının korku salmak ve günlük hayatı sekteye uğratmak olduğunu ifade eden Geçer, "Doğru haber kaynakları yerine, herkes tarafından kontrol edilebilen, editesi dahi yapılmayan, teyit edilmemiş haberlere inanırsak tam da istenilen gibi 'yönlendirilmiş kitleler' olmaktan kendimizi alıkoyamayacağız.Bu yönlendirme, sadece bizi sindirmekle kalmayacak, aynı zamanda hemen yanımızdakini 'kötü' bilmemize neden olacaktır. Bu da toplumsal kutuplaşmayı artıracak ve 'birlikte, barış içinde yaşama' kültürümüze tehdit olacaktır." sözlerine yer verdi.