IHA
Oluşturulma Tarihi: Mart 27, 2015 15:12
ÖĞRETİM ÜYESİ GÜLMEZ: TÜRKİYE DAHA İYİ NOTU HAKEDİYOR
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Gülmez, Türkiye’nin daha iyi bir kredi notunu hak ettiğini söyledi.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notların bazen ülkelerin ekonomik ve siyasal gerçekleri ile örtüşmediğini belirten Yrd. Doç. Dr. Gülmez, bunun en somut örneğinin Türkiye olduğunu kaydetti. Türkiye’nin kredi kuruluşları tarafından notlanmasının 90’lı yıllarda başladığını anımsatan Gülmez, “90’lı yıllarda Türkiye’de çok yüksek bir enflasyon vardı, çok yüksek faiz vardı, kişi başı gelir düşüktü ve koalisyonların yönetiminde siyasal istikrarsızlığın olduğu bir dönemdi. Buna karşın Türkiye’ye 2015 yılında verilen kredi notu 1992 yılında verilen kredi notundan daha düşük. Oysa Türkiye özellikle son 12 yılda hem ekonomik hem de siyasal olarak ciddi bir gelişme kaydetti” şeklinde konuştu.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının not verirken birçok gösterge yanında özellikle iki göstergeyi daha çok göz önünde bulundurduğunu belirten Gülmez, “En önemli göstergelerden birisi kamu borcunun milli gelire oranı. 90’lı yıllarda bu yüzde 75 gibi çok yüksek seviyelere çıkmıştı. 2014 yılı itibariyle bu oran yüzde 35 civarında. AB üyeliği için bu oran yüzde 60. Türkiye şu an bu oranın çok altında. Diğer bir kriter ise bütçe açığının milli gelire oranı. Burada kritik sınır yüzde 3. Türkiye’de bu oran 1994 yılında yüzde 12’lere çıkmıştı. Şu anda bu oran yüzde 1,5. Diğer yandan mesela 1994 yılında Türkiye’de yüzde 105 küsür enflasyon vardı. Bu yıllarda, bırakın özel sektörü, kamunun borç bulması çok yüksek faizle bile mümkün değildi. 2002 sonrası dönemde ekonomide ciddi bir ilerleme oldu. Ama bu ilerleme kredi notuna yansımamış. Aslında yatırımcılara yön veren, rehberlik yapan kredi kuruluşlarının, Türkiye’yi notlamada ne kadar subjektif davrandıklarının en önemli göstergesi bu” dedi.
Türkiye ekonomisinin bu kadar gelişmesine karşın, bu gelişmenin kredi notuna yansımamasının sadece ekonomik nedenlerle açıklanamayacağının altını çizen Gülmez, verilen notların nesnel olmadığını ifade etti. Gülmez, Türkiye’nin siyasal olarak istikrarsız olduğu koalisyon dönemlerindeki notların bile şu anki notlara yakın olmasının, Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke konumunun en alt sınırında değerlendirilmesinin Türkiye’nin hakkının yendiğinin göstergesi olduğunu söyledi. Kredi kuruluşlarının, Türkiye’nin notunu düşük vermelerine cari açığın neden olduğuna dikkat çeken Gülmez, Türkiye’ye subjektif bir şekilde gerekenin altında not verildiği için yabancı yatırımcıların yatırım yapmakta çekimser davrandığını belirtti. Gülmez, “Türkiye o yatırımı çekmek için faizi arttırmak zorunda kalıyor, bundan dolayı daha fazla cari açık veriyoruz. Kredi notu düşük olduğu için Türkiye’nin cari açığı daha da artıyor. Çünkü Türkiye borçlanacağı zaman, kredi notu düşük olduğu için, daha yüksek faizden borçlanmak zorunda kalıyor. Bu da kısır bir döngü olarak cari açığı arttırıyor” diye konuştu.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde makul bir cari açığın olmasının doğal olduğunu vurgulayan Ahmet Gülmez şunları söyledi: “Cari açık terlemeye benzetilir. Koşan insan terler; ancak oturan bir insanın terlemesi hasta olacağı anlamına gelir. Ülke cari açık veriyor ama büyümüyorsa ekonomide bir sıkıntı var demektir. Türkiye cari açık veriyor ancak aynı zamanda büyüyor. Cari açığın milli gelire oranı 2014 yılı itibariyle yüzde 5,7 gibi makul bir düzeyde. Daha da düşürülmeye çalışılıyor.’’
Benzer ülkelerin kredi notlarına bakıldığı zaman Türkiye’ye yapılan haksızlığın açıkça görüleceğini vurgulayan Gülmez, “İspanya’yı örnek vereyim. 2013 yılında işsizlik oranı İspanya’da yüzde 25,2 (Türkiye’de yüzde 9,7), genç işsizlik oranı yüzde 50 yani 15-25 yaş arası 2 kişiden biri iş bulamıyor. Bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 10,6 (Türkiye’de yüzde 1,5), kamu borcunun milli gelire oranı - kritik sınır olan yüzde 60’ın üzerinde - yüzde 84 (Türkiye’de yüzde 35), ekonomik büyüme - yüzde 1,2 (Türkiye yüzde 4). Verilere baktığınızda İspanya ekonomisinin küçüldüğünü görüyoruz. Bu verilere rağmen kredi kuruluşları İspanya’ya Türkiye’den daha yüksek not veriyorlar. Verdiğim rakamsal değerlerden hiçbiri Türkiye’den daha iyi değil, hatta çok daha kötü. Benzer veriler İtalya, İrlanda için de söz konusu. AB dışında, mesela Meksika’nın göstergeleri, Türkiye’den iyi olmadığı halde kredi notu Türkiye’nin oldukça üzerinde. Tüm bunlar, kredi kuruluşlarının objektif olmadığının en önemli kanıtları” dedi.
Üç kredi kuruluşu içinde Türkiye’ye en yüksek notun BBB- olarak Fitch tarafından verildiğini hatırlatan Gülmez, Türkiye’nin ekonomik göstergeleri ve yakaladığı siyasi istikrarı ile bu nottan birkaç basamak daha yüksek not almayı hak ettiğinin altını çizdi. Gülmez, kredi kuruluşlarını politik davranarak Türkiye’ye ve diğer bazı ülkelere gerekenin altında not verdiklerini, bu durumun kalkınmanın önünde en önemli engellerden biri olduğunu ifade etti. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının, temel ilkeleri olan objektiflik ve şeffaflık konusunda sorunlar olduğunun altını çizen Gülmez, özellikle objektiflik konusunun sıkıntılı olduğunu kaydetti. Gülmez, “Olması gereken, ekonomik göstergelerin sıralanarak şeffaf bir şekilde sunulmasıdır. Oysa Türkiye’nin birçok göstergesi iyi olduğu halde, örneğin cari açıkta biraz sıkıntı varsa onu bahane ederek, not kırıyorlar. 2014 yılı cari açık verileri yeni açıklandı ve cari açık oldukça geriledi. Normalde kredi notunun hemen yükseltilmesi gerekiyor ancak bu kuruluşlar başka bir şeyi bahane ederek notu düşük tutmaya devam edeceklerdir. Özetle şeffalık yok bunlarda” diye konuştu.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının subjektif tutumları nedeniyle güvenilirliklerinin azalmakta olduğuna dikkat çeken Gülmez, artık bunların verdikleri notlara çok fazla itibar edilmediğini söyledi. “Bu durum onların kendi kendine intiharı demek aslında” diyen Gülmez, bu kuruluşların tarihi misyonlarından uzaklaştıklarını kaydetti. Gülmez, piyasanın verdiğin notun, derecelendirme kuruluşlarının verdiği nottan daha yüksek olduğunu da ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Ahmet Gülmez, birçok devletin benzer muameleye tabi tutulduğunu belirterek Çin’in bu subjektif değerlendirmelere karşın, kendi kredi derecelendirme kuruluşunu kurduğunu hatırlattı. Türkiye’nin de en son verilen adil olmayan notlar karşısında sabrının iyice taştığını belirten Gülmez, Türkiye’nin S&P’den artık notlama hizmeti almaktan vazgeçtiğini, ancak bu kuruluşun yine de Türkiye’yi notlamaya devam ettiğini sözlerine ekledi.