IHA
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 14, 2015 13:18
SAÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. KARDAŞ, IŞID’İ DEĞERLENDİRDİ
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuncay Kardaş, IŞID’in bölgesel ve küresel olmak üzere iki ayrı kaynaktan beslendiğini belirterek, IŞID’i besleyen bölgesel ve küresel sorunlar çözülmeden ortadan kaldırılmasının zor olduğunu söyledi.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuncay Kardaş son yıllarda gündemden düşmeyen IŞID terör örgütünü değerlendirdi. IŞID’in sadece son günlerdeki terör eylemleriyle anlaşılamayacağını, kuruluşunun 1999 yılına kadar gittiğini dile getiren Doç. Dr. Kardaş, örgütün ‘Irak el-Kaidesi’ ve ‘İrak-Şam İslam Devleti’ gibi çeşitli isimler altında savaş taktiklerini ve örgütsel yapılanmasını sürekli yenilediğini söyledi. Ürdün Zarka’lı olan el-Zerkavi tarafından kurulan örgütün büyümesinde Afganistan ve Irak işgalinin büyük etkenlerden olduğunu kaydeden Kardaş, 2014 öncesine kadar kendini bölgesel bir örgüt olarak takdim eden IŞID’ın, Haziran 2014’te hilafet ilanı ile birlikte küresel bir aktör rolüne soyunmaya başladığına işaret etti. IŞID’in başlangıçta el-Kaide ile bağlantısının yadsınamaz bir gerçek olduğunu kaydeden Kardaş “Ancak, Zerkavi ve 2006’daki ölümünden sonraki takipçilerinin mezhepsel çatışmayı körükleyici yaklaşımı nedeniyle el-Kaide’yle ilişkisi oldukça bozulmuştur. IŞID çeşitli teolojik, dini ve politik sebeplerle el-Kaide ile arasını açmaya başlayıp ilişkilerini kesince nevi şahsına münhasır prensipleri, ajandası ve politik hedefleri olan yayılmacı bir örgüt olarak ortaya çıkmaya başlamıştır” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin Bin Ladin’i öldürmesinin örgüte bölgede tekel kurmakta yeni fırsatlar açtığını ve IŞID’in güçlenmesinde küresel ve bölgesel olmak üzere iki sebepten bahsedilebileceğini belirten Doç. Dr. Kardaş “Irak’ta ABD işgali altında ve 2011 ABD çekilmesi sonrasında Şii Maliki hükümeti tarafından özellikle 2012’den sonra dışlanan sünni aşiretler yeni arayış içine girdiler. IŞID, Saddam döneminde gelirlerini askerlik yaparak kazanan aktif ve etkili olan eski subaylar ve aşiretlerin desteğini arkasına alarak büyüdü” diye konuştu. Örgütün bölgesel başka bir güç kaynağının Ebu Gureyb ve Musul hapishanelerinden kaçırılan yüzlerce Sünni mahkum olduğunu söyleyen Kardaş, Suriye iç savaşına ‘cihat’ alanını genişleterek katılan örgüt için Suriye’nin bir eğitim sahası ve tecrübesi sunduğunu ve bunun da bölgesel gücünü artırdığını belirtti. Kardaş, örgütün ekonomik olarak da bağış, petrol satışı ve haraç gibi gelirlere dayandığını, Kuveyt ve bazı Körfez ülkelerindeki zengin sempatizanların bağışlarının da unutulmaması gerektiğini belirtti.
Küresel kaynağın çeşitli ülkelerden IŞID’e katılan ‘yabancı savaşçılar’ olduğunu kaydeden Kardaş, en son rakamlara göre 80 ülkeden yaklaşık 20 bin tane savaşçının bölgeye gittiğini söyledi. Bu savaşçıların 3 bin 400 tanesinin Avrupa’dan gittiği bilgisini veren Kardaş, “IŞID saflarında gözlemci sıfatıyla bulunan Alman gazeteci Jurgen Todenhöfer her gün yülerce kişinin örgüt saflarına katıldığını bildiriyor. Doğruysa bu inanılmaz bir rakam. Uluslararası medyada dışlanmaya, hakir görülmeye, uluslararası koalisyon güçlerinin hava saldırılarına rağmen bu savaşçı akımının durmaması ilginç” ifadelerini kullandı.
ABD’li kaynaklar tarafından yapılan son açıklamalara göre bölgede 8 bin 500 IŞID militanının öldürüldüğünü aktaran Kardaş, bunlar içinde özellikle ön cephelere sürülen yabancı savaşçıların ön planda olduğunu ifade etti. Yabancı savaşçıların gönüllü olarak ölüme gittiklerini belirten Kardaş “Yabancı savaşçılar bölge ile en az ilişkisi olmasına rağmen en çok ölenler. Çünkü cephede en ön safa sürülüyorlar. Kendileri de bu işe razı dolayısıyla zorla sürülüyorlar anlamında görmemek gerekir. Kobani’de artık öldürüleceklerini bile bile uluslararası koalisyon kuvvetlerine ait bombaların düştüğü yere gidenler bu yabancı savaşçılardı” ifadelerini kullandı.
IŞID’in ABD tarafından üretildiğini söylemenin abartı olacağını ifade eden Doç. Dr. Kardaş sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD’nin stratejik ve siyasi aklının böylesi bir terör örgütünün ortaya çıkmasına izin verdiği hatta desteklediği tezinin gerçeği yansıtmadığı kanaatindeyim. Böyle bir riskli projeye imza atabileceği ihtimali de çok zayıf. Ancak, ABD’nin siyasi ve stratejik yönetiminden bağımsız çalışan birtakım kaynaklar, aktif siyasi ve askeri destek vermeseler bile, IŞID’in büyümesine, palazlanmasına göz yummuş olabilir” değerlendirmesinde bulundu.
IŞID’in Irak ve Suriye’de sünni bir devlet kurma hedefinde olduğunu belirten Kardaş, bu hedefi gerçekleştirmek için iki tip düşman belirlediğini kaydetti. Örgütün öncelikli olarak yakın düşman olarak belirlediği Irak Şii rejimine, Ezidilere ve Kürtlere saldırdığını, ikincil veya uzak düşman olarak belirlediği İsrail, ABD güçlerine karşı doğrudan eylemlere girişmeğini ifade etti. Kardaş şunları söyledi: “Örgüt hayalini kurduğu devleti kurmak üzere ilk hedef olarak gördüğü birincil düşmanlarına saldırıyor. İkincil düşman olarak belirlediği ABD, İsrail, Esad yönetimi ve Türkiye’yi direk karşısına almak istemiyor. Bu, ilerde örgütün bunlarla savaşmayacağı anlamına gelmiyor. Ancak şu an için örgütün stratejik aklına, hesaplarına baktığımız zaman böyle bir tercihte bulunduğunu görüyoruz. Yani bir nevi önceliğim bunlarla mücadele, bu öncelikler beklerken kaynaklarımı savurmamalıyım şeklinde bir ön kabulü var görünüyor” dedi.
Doç. Dr. Tuncay Kardaş, kendini değişen şartlara adapte eden örgütü besleyen bölgesel ve küresel sorunlar çözülmeden IŞID’in ortadan kaldırılmasının çok güç olduğunu da sözlerine ekledi.