Rusya Sorunlarına Karşı Türkiye’nin B Planı Var

Güncelleme Tarihi:

Rusya Sorunlarına Karşı Türkiye’nin B Planı Var
Oluşturulma Tarihi: Aralık 10, 2015 16:28

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ'NDE GERÇEKLEŞEN KONFERANSA ÖĞRENCİLERDEN YOĞUN İLGİ GÖRDÜ

Sakarya Üniversitesi’nde düzenlenen konferansta konuşan İTÜ Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fuat Erdal, Türkiye’nin Rusya ile yaşadığı sorunlara değinerek ‘Kışın yakıt bulabilecek miyiz’ endişesine kapılıyoruz ancak Türkiye’nin B planları var; ECO, D-8 gibi ek anlaşmaları da var” dedi.
Sakarya Üniversitesi Akademik ve Sosyal Gelişim Merkezi’nce (SASGEM) Çarşamba günleri düzenlenen konferans serisinin bu haftaki konuğu İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fuat Erdal oldu.
SAÜ Hukuk Fakültesi’nde gerçekleşen ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği “Türkiye’nin Ekonomik Kalkınmasının Karşılaştırmalı Analizi: Mucize mi İyi Yönetişim mi?” başlıklı konferansta konuşan Prof. Dr. Fuat Erdal, geçmişten günümüze Türkiye ekonomisinin dönemler itibariyle karşılaştırmalı analizini yaptı. Erdal, konuşmasında Türkiye’nin kalkınmasını 1980 sonrasında alt dönemlere ayırarak inceledi ve ekonomik kalkınmanın yol haritasını çizdi.
Türkiye’nin 1980 öncesinde kendi yağıyla kavrulmaya çalıştığını ve dışa kapalı bir ekonomik düzene sahip olduğunu anlatan Prof. Dr. Erdal, “Türkiye’nin o dönemde ithal ettiği mal ve hizmetleri kendi kendine üretme ve tüketme içerisinde var olan bir ekonomisi söz konusuydu. Küreselleşme ile birlikte dünya ekonomileri yavaş yavaş dünyayı kucaklamaya başladı ve Türkiye de bu süreçten etkilendi” dedi. Prof. Dr. Erdal, “Türkiye ekonomisinin miladı olarak değerlendirilen 24 Ocak 1980 kararları, serbest piyasa ekonomisine geçişin ve ‘ihracata dayalı büyüme’ modelinin tercihinin ilk noktası oldu. 1980 öncesi yasaklı mallar, yüksek vergili mallar mevcuttu. Döviz kullanma, alma, satma yasaktı. İhracat ve ithalat yapılırken kullanılacak dövizi, Merkez Bankası’ndan sağlama mecburiyeti vardı. Serbestleşme ile birlikte tüm bunlar azaltılmaya başlandı” ifadelerini kullandı.
Bu dönüşümün neticesinde sermaye hareketliliğinin serbestleştiğini, kamu sektörünün ekonomideki payının azaltıldığını, finans sektörünün gelişiminin de hız kazandığını aktaran Prof. Dr. Erdal, 1980-1990 yılları arasında serbest piyasa ekonomisini yerleştirme çabalarının başladığını, 1990’dan sonraki dönemde de Türkiye’nin krizlerle tanıştığını söyledi. Türkiye’nin bu dönemde IMF’nin reçetelerine başvurduğunu anlatan Erdal, “Aslında 1990’lı yıllarda iki temel problem var: Bir tanesi; iç borçlar, milli gelirin neredeyse tamamının borçlara gittiği ve biriken faiz borçlarıyla birlikte ödenmez boyuta geldiği haldir. Bir diğeri; IMF ile gelen dış borçlardır. Bu iç ve dış borçlar, Türkiye’nin sırtında bir kambur olmuştur. Neyse ki günümüze gelindiğinde IMF’ye olan borcunu bitirmiş ve hatta IMF’ye borç verebilecek bir Türkiye ekonomisinin mevcut olduğunu görüyoruz” diye konuştu.
Türkiye ekonomisinde 1990’lı yılların bir kriz dönemi olduğunu söyleyen Erdal, bunun temel nedenlerini ise şu şekilde açıkladı: “Sürdürülemez iç borçlar ve sağlıksız finans sektörünün etkileriyle krizin derinleştiği gözlemlenmiştir. 1990 yılıyla 1999’lu yılları kıyaslarsak, kamu borç stoku yüzde 29’dan yüzde 61’e yükselmişti. Özel kesimde ise sağlıksız finansallaşmadan ötürü iç ve dış borçlanmanın faiz yükü yüzde 60-70 oranlarında sürdürülemez boyutlara ulaşmıştı. 90’ların bir başka iktisadi sorunu olan yüksek enflasyon ise risk primini yükselten verilerden biriydi.”
2001 Krizi sonrası tek parti hükümetinin mali disiplini sağladığını, bu süreçte Türkiye ekonomisinin ekonomik iyileşmeler ve istikrar ile güven tazelediğini kaydeden Erdal, kriz sonrası başlatılan süreçte ise reform niteliğinde değişiklikler yapıldığını anlattı. Erdal, 90’lı yıllarda koalisyonla kurulmuş hükümetler ve bunlardan kaynaklanan politik istikrarsızlar sebebiyle ekonomide de istikrar sağlanamadığını ifade ederek, şöyle devam etti: “1990’larda ortalama hükümet ömrü 2,2 yıldı. 2000’lerden sonra tek parti hükümeti ile birlikte IMF reçeteleri uygulanmaya başladı ve ekonomide iyileşmeler yaşanmaya başlandı. Politik reformla birlikte yapısal reformlar da yapıldı. Bunların başında gelen özelleştirme ile 1990’larda var olan Türkiye Şeker Fabrikaları gibi devlet tarafından işletilen ancak kâr etmeyip zarar eden kurumlar özelleştirilmeye başlandı. Vergi kaçakçılığı önlemeye yönelik faaliyetler gerçekleştirildi. Sosyal Güvenlik reformlarıyla gereksiz yapılan sağlık harcamalarının önüne geçildi. Esnek kur ve güçlü para politikası benimsendi. Tüm bu değişimlerle birlikte Türkiye, genç ve girişimci nüfusuyla önemli yükselen piyasalardan birisi, önemli yatırım mekânı, uluslararası rekabetçi firmalarıyla önemli ekonomik bir güç haline geldi.”
Prof. Dr. Fuat Erdal, 2001 sonrası dönemdeki büyümenin ardında yatan nedenleri ise mali disiplin, düşen enflasyon, yabancı sermaye yatırımı akışı ve büyüyen altyapı yatırımları olarak sıraladı.
Türkiye’nin bugünkü dış ticareti konusunda bilgiler veren Erdal, “Türkiye, dış ticarette bugün daha çok Orta Doğu ve Yakın Doğu’ya yöneldi. Özellikle Avrupa ülkeleriyle yapılan ithalat da şu an Orta Doğu’ya yöneldi. Bunun önemli sebeplerinden biri de Çin’dir. 2014 verilerine göre en çok ithalat yaptığımız ülkeler: Rusya, Çin, Almanya’dır. Şu an en çok ithalat yaptığımız ülkelerden olan Rusya ile sorunlar yaşıyoruz. ‘Kışın yakıt bulabilecek miyiz’ endişesine kapılıyoruz ancak Türkiye’nin B planları var; ECO, D-8 gibi ek anlaşmaları da var” diye konuştu.
Ekonominin içinde bulunduğu orta gelir tuzağına da değinen Prof. Dr. Fuat Erdal, doğru bir sanayi vizyonuyla bu sürecin aşılabileceğini dile getirdi. Bu doğrultuda sanayi vizyonu çerçevesini ortaya koyan Erdal, orta ve yüksek teknolojili sanayilere yönelik mal ve hizmet üretiminin öncelenmesi gerektiğini ifade etti. Erdal, stratejik hedef olarak güçlü ve yenilikçi firmaların oluşturulmasının, orta ve yüksek teknolojili sektörlerin ekonomideki payının yükseltilmesinin ve geleneksel sanayilerin yüksek katma değer üreten bir yapıya dönüştürülmesinin önemini de vurguladı. Reformların bütün ülkeyi kapsayacak düzeyde olması gerektiğine işaret eden Erdal, 2023 hedeflerine ulaşmada yüksek bilgi teknolojili mallar üretmek, ARGE harcamalarını artırmak, sanayileşme politikası vizyonu oluşturmak, eğitim reformu gerçekleştirmek, hukuk reformu gerçekleştirmek gibi reform önerilerinde de bulundu. Türkiye ekonomisinin artık geri dönülemeyecek kadar yol kat ettiğini ifade eden Erdal, Türkiye’nin daima ileri gitmesi gerektiğini ve bunun tüm kaynaklarını verimli kullanarak gerçekleştirebileceğini sözlerine ekledi.
Konferansın sonunda Prof. Dr. Fuat Erdal’a hediyesini, Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. İsmail Gündoğdu takdim etti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!