Güncelleme Tarihi:
Yusuf Özgür Bülbül MUŞ (DHA)-Türkiye’deki savaş muhabiri sayısının yetersiz olduğunu söyleyen Muş Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Öğretim Görevlisi Seza Ataman, "Irak, Suriye, Libya ve Mısır’da savaşlar oluyor. Bizler eğitimli savaş muhabirlerimizi mutlaka artırmalıyız" dedi.
Muş Alparslan Üniversitesi’nde, ‘Ortadoğu’da Savaş Muhabirliği’ adlı bir konferans verildi. Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu (MYO) Konferans Salonu’nda düzlenen konferansta Muş Alparslan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Seza Ataman konuşmacı katıldı. Ataman, Türkiye’de savaş muhabirliğinin daha yeni bir kavram olduğunu söyledi. Ataman, “Çok geçmişi olmayan bir şey, Türkiye gibi Ortadoğu’nun kalbinde yer alan bir ülke için savaş muhabirinin sayısı oldukça az. İnşallah zamanla bu artar ama şuan az. Devletin resmi ajansı olan Anadolu Ajansı bu eğitimi vermeye başladı, ileride İnşallah bu açık kapanır, Türkiye’deki savaş muhabiri sayısı da artar. Ortadoğu’ya baktığımız zaman savaşın eksik olmadığı bölgede yabancı gazetecilerin; Fransız, İngiliz, Amerikan, İspanyol, Çinli veya Japon gazetecilerin çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Biz Türkiye olarak onlara en yakın komşuyuz, sınır komşusuyuz. Ama bizim muhabirimiz çok daha az. Bu birazda Türkiye’deki savaş muhabirliğinin eksikliğinden geliyor. Bizde savaş çıktığı zaman oraya gidiliyor. Bizler ülke olarak, Ortadoğu halkları olarak kesinlikle savaş muhabiri sayımızı artırmalıyız. Savaşlar burnumuzun dibinde gerçekleşiyor. Irak, Suriye, Libya’da, Mısır’da savaşlar oluyor. Bizler eğitimli muhabirlerimizi mutlaka artırmalıyız. Oradaki haberleri bir Fransız’ın gözünden değil bir Türkiyeli muhabirin gözünden ele almalıyız" diye konuştu
Savaş muhabirliğinin seçmenin hayatın en zor kararlarından biri olduğunu ifade eden Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Öğretim Görevlisi Seza Ataman,, Gürcistan ve Irak tecrübelerini paylaştı. Ataman konuşmasını şöyle tamamladı:
"Savaş muhabiri bir insan, kendisi bir savaşçı değil. Bir gruba, ülkeye kin güdemez. Böyle bir hata yaparsa bir daha yurt dışına çıkamayabilir, bunu canı ile ödeyenler de var. Savaş muhabirliğini seçmek hayatın en zor kararını vermektir ama bir o kadar da macera, aksiyonla dolu bir meslektir. Savaş muhabiri ortama gitmeden önce silahları da tanımalı. Çatışma başladığı anda patlamalarda peş peşe oluyor. Silahların mevzilerin kaç metre olacağını bilmeniz gerekiyor. İlk savaş bölgesi maceram Gürcistan-Rusya savaşında başladı. Rusya’nın Gürcistan’ı bombalaması söz konusu olmuştu. Bizler Sarp sınır kapısından Batum’a oradan Tiflis yoluna girdik. Bombardıman başladı. Arabadayken Rus uçaklarının yerleşim yerlerini bombaladığını gördük, yolda kimse yoktu, bir tek biz vardık. Hem Gürcülerden hem de Ruslardan vurulma ihtimalimiz var. Dua etmeye başladık. Gürcü mevzilerinden bize ateş açtılar. Ya vurulacağız ya da devam edeceğiz. Savaşın ilk günü, 180 hızla çakılları, mıcırları aşarak gitmeye çalıştık. Ateş açtılar, camlarımız falan kırıldı. Belki de hayatımızın geçemeyen 3 saati oldu. Gürcistan macerasının ardından Irak’a gittim. Musul’da Sünni bir ağırlık var. Biz Musul’da gündüz kimseyi dışarıda göremedik. Güzel bir şehir ama patlama ve ölüm korkusundan dolayı insanlar dışarı çıkamıyorlardı. Elektrik, internet sorunları da dezavantajdı. Ben oraları gördükten sonra ülkemizin toprağını öptüm. Gittiğimde düşünemedim geldiğimde toprağı öpüp şükrettim."
Konferans Ataman'ın öğrencilerden gelen soruları cevaplandırması ile sona erdi.
FOTOĞRAFLI