Toprakla insan arasına giren kötülüklerin bulunmadığı ’Müzik Köyü’, Muğla’nın Fethiye ilçesindeki Yanıklar köyünde kerpiç evlerde açıldı.
Akdeniz’in en güzel ada ve koylarına komşu Yanıklar Köyü, sığla ve çam ağaçlarıyla kaplı ormanları, içinden geçen dereleri, portakal ve mandalina ağaçlarıyla tam bir cennet köşesi olarak tanımlanırken eline kopuz, Bağlama,Üçtelli,Gitar , Ney , Kaval ve diğer müzik aletlerini alıp bu müzik köyüne koşuyor.Geçtiğimiz günlerde sessizce açılan müzik köyünü sanal alemde gören özellikle müzik okullarında eğitim gören geleceğin müzisyenleri buradaki ustalardan bir şeyler öğrenmek için müzik köyüne koştular. Bu nedenledir ki müzik ve doğanın ayrılamaz bir bütün olduğunu savunan bir grup güzel insan, bu köyü kurmaya karar verip,projeyi hayata geçirince büyük bir taleple karşılaştılar.5 gece 6 gün süren haftalık programlarda Usta-çırak çalgı dersleri,
film gösterimleri, müzik hikâyeleri, yerel sanatçıların köylerine ziyaretler, workshoplar, atölye çalışmaları, söyleşi ve tartışmalar, temel düzey soundpainting ve köy konserleri gerçekleştiriliyor.Bir gün müzik köyünün hemen yakınındaki derenin başında su sesleri arasında bir sipsi dinletisi, 1970 metre yüksekliğindeki Babadağ’da Kopuz dinletisi gerçekleştirilirken çevre gezilerinde yine hep müzik var.
BU YIL HALK MÜZİĞİ EĞİTİMİ VAR
Anadolu kültürleri araştırma topluluğu (AKAT) üyeleri tarafından gerçekleştirilen Türkiye’nin ilk Müzik Köyü projesi , ilk yıl için ağırlıklı olarak geleneksel Halk Müziği eğitimi vermek üzere planlanırken Üç telli, dört telli, sipsi, kopuz, bağlama ve daha birçok enstrümanı kapsayan eğitimler, yerel sanatçılar, yaşayan usta müzisyenler ve genç kuşak müzik eğitimcileri ile yapılıyor. “Müzik evrenseldir, müzik türlerinin hepsi değerlidir, ayrım yapmak doğru değil düşüncesinden hareket edilerek kurulan Türkiye’nin ilk müzik köyüne Viyana’dan Sonja Siegerd ney’i ile katılırken İsrail’den Glland Weiss ‘ta yine enstrümanıyla katılıp halk müziği enstrümanlarını tanıyıp yeni ezgiler öğreniyorlar.Müzik köyüne batı müziği enstrümanlı yada enstrümansız gelinse de görevliler enstrüman temininde bulunuyorlar.Etkinlik ve derslerine katılmak için de enstrüman çalıyor olma zorunluluğunun bulunmadığı müzik köyünde enstrümanı olamayanlar bu konuyu dert etmiyor, çünkü burada yeteri kadar müzik aleti bulunuyor.Çınar ağaçları altındaki enstrüman derslerinin yanı sıra yöresel halk dansları, müzik kültürü ve tarihi üzerine sohbetler ve bilgilendirmeler de yapılırken, Türkiye’nin her yöresinin ezgileri dinlenip tanıtılıyor.Merih Aşkın Kopuz ve perdesiz gitar, Ali Ulutaş, Yusuf İslam Bodur Üçtelli, Adem Tosunoğlu, İsmail Çakır Bağlama , Gülay Diri def , Uğur Önür kabak kemane , Mehmet Ali Kayabaş üç telli , Selami Çiftçi Kaval, çalma geleneği ve Yörük kültürü üzerine sohbetler düzenliyorlar.Müzik köyünde bir tarafta kabak kemane öğretilirken bir tarafta da kopuzdan gitar ve bağlamaya kadar eğitimler veriliyor.Zaman zaman bir arada ‘dere geliyor dere’ türküsü hep birlikte çalınıp söylenirken zaman zaman bir tarafta da bağlama ile ezgiler seslendiriliyor.Çevre gezilerinin de yapıldığı yemyeşil ortamdaki müzik köyünde yaklaşık 60 kişi buluşurken bu sayı hemen hergün artıyor.
MÜZİK KÖYÜ PROJESİNİ KİMLER OLUŞTURDU?
Müzik köyü projesinin koordinatörlüğünü Aytaç Gökdağ, Genel sanat yönetmenliklerini Mehmet Günay Eser, Emre Dayıoğlu , Turna Ezgi Toros , Ataölye sorumluluklarını Şahin Yaldız, Eren Şahin, fotoğraf yönetmenliğini Levent Sarı gerçekleştirirlerken Anadolu kültürleri araştırma topluluğu üyeleri olan proje sorumluları konuklara sabah kahvaltı akşam da köye özgü organik sebzelerden köy yemekleri ikram ediliyor.
’AMACIMIZ USTA İLE ÇIRAK BULUŞMASINI SAĞLAMAK’
Müzik köyü proje koordinatörü Aytaç Gökdağ, müzik köyü projesinin Türkiyede ilk olduğunu söyleyerek, "10-12 yıllık bir düşümüzdü bu bizim. Güzel bir ekip olarak bir araya geldik ve Öncelikle Anadolu Kültürleri Araştırma Topluluğu nu kurduk. Bu topluluk Fethiye’nin Yanıklar Köyü’nde 25-30 Ağustos tarihinde Türkiye’nin ilk müzik köyünün startını vermiş oldu" dedi.
Türkiye’nin dört bir yanından 60 civarında katılımcının bulunduğunu söyleyen Aytaç Gökdağ, "Hollanda’dan, İngiltere’den, Avusturya’dan, İsveç’ten hatta İsrail’den farklı ülkelerden katılımcılar var. Amacımız biraz daha derlemelerde tanışmış olduğumuz ustalar, yaylalarda yaşayan derlemelerde tanışmış olduğumuz alanlarında yetkin olan ustalarla usta çırak ilişkisi içerisinde müzik severleri buluşturmak, ama bunun yanı sıra Türkiye’de alanlarında gerçekten çok usta olan profesyonel sanatçıları da yine aynı şekilde müzisyenlerle buluşturaraktan atölye çalışmalarına katmaktır.’ dedi. Gökdağ; ‘Türkiye’nin içinde bulunduğu gündemin de dışında bir nefes alabileceğimiz insanlara alan yaratmak amacımızın bir başka düşüncesidir.Bu sene biz bağımsız olarak hareket ediyoruz. Sponsor ve benzeri hiçbir yerden. destek almadık. Bizim elimizde biraz daha derleme çalışmalarına gönüllü olarak gittiğimiz için elimizde hazır olarak nitelendirebileceğimiz geleneksel müzik, özellikle bizim Teke Yöresi başta olmak üzere geleneksel müziği biz ana tema olarak seçtik. Ve bu geleneksel müzik üzerinden derleme çalışmalarında tanışmış olduğumuz Ali Ulutaş, Yusuf İslam Bodur ki kendisi Fethiyelidir. Kendisi bence 3 tellide en iyi ustalardan bir tanesi. İlk akla gelenlerden bir tanesi. Aramızda gönül bağı olan ustalarla bir araya gelip, bu ustaları 25 ve 30 Ağustos tarihlerinde gerek konservatuar öğrencileri, halen okuyan ya da oradan mezun olmuş, ya da güzel sanatlar lisesindeki 14-15 yaşındaki arkadaşlarımızın katılımıyla atölye çalışmaları yapmak amacıyla buradayız. Önümüzdeki yıldan itibaren bu projeyi daha da büyüterek hedefimizi farklı müzik disiplinlerini de işin içine katacağız" ifadelerini kullandı.
ESER DEĞİŞİK MEKANLARDA ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ
Etkinlik koordinatörü Mehmet Günay Eser’de Müzik köyünde çeşitli atölye çalışmaları yapıldığını anlatarak, "Atölyeleri biz salt bir mekana yerleştirmek istemedik. Her gün farklı yerlerde atölye çalışmaları yapıyoruz. Örneğin Muhlis Akarsu çayı ismini verdiğimiz yan tarafta bulunan derede bir sipsi dinletisi gerçekleştirdik. Babadağın zirvesine çıkacağız. Uzunburunda güneş batarken perdesiz gitar dinletilerimiz olacak. İnsanların hem özgür ruhlarını ortaya çıkarmak için hem de daha güzel ortamlarda müziği özüne uygun yerde kavuşturmak için çalışıyoruz. Şu anda etkinliğimize katılan akademisyenlerde dahil olmak üzere 17 sanatçı var. Ama bizim asıl önceliğimiz Anadolu’da bitmek üzere olan, kaybolmakta olan usta-çırak ilişkisini işin içine katmak. O yüzden yerel sanatçılarımıza çok önem veriyoruz. Ali Ulutaş,Yusuf İslam Bodur, Mehmet Ali Kayabaş bunlar çok önemli isimler Anadolu geleneksel müziği için. Bu atölye çalışmalarına sadece dışarıdan gelen katılamcılar değil bilhassa köy çocuklarını katmaya çalıştık. bir konserimizde olacak. Atölyede olanlarla birlikte köy çocukları da işin içinde olarak güzel bir konser vermeye çalışacağız" diye konuştu.
YÖRE SANTÇILARI MÜZİK KÖYÜ İÇİN NELER SÖYLEDİLER?
Antalya’nın Elmalı ilçesinden köye katılan Selami Çiftçi ise, Türkçe öğretmeni olduğunu çoban kavalı ve normal kavalını alıp geldiğini kaydederek çoban kavalı üzerinde bildiklerini anlattığını söyledi.Çiftçi ; "Burada ilgi yoğun. Çoban kavalı çok eski bir enstrüman olduğu için dikkat çekiyor. Gerek şekli, gerek sesi bakımından farklı. Gençlerde merak var. Çünkü hep gelen kitleye baktığımız zaman bilinçli yani müzik bilinci olan kitleler geldiği için müzik yaparken de bilinçli bir şekilde dinliyorlar. Öğrenmeye aç insanlar, müzik duyarlılığı olan insanlar buraya toplandığı için güzel bir organizasyon oldu" dedi.
Antalya’nın İbralı Köyünden defini alarak geldiğini kaydeden Gülay Diri ise ; "Gençler böyle bir organizasyon için bizi davet ettiler. Bende yöre müziğimi, yöre kültürümü tanıtmak istiyorum. Defimi kaptım geldim. Ben ev hanımıyım. Profesyonel değilim. Düğünlerde söylediğimiz türküleri, ölümlerde yaktığımız ağıtları, asker uğurlamada yaktığımız türküleri, ağıtları gençlere ulaştırmak için buradayım’.dedi.Diri; ‘ İlgi çok yoğun. Yani bize saygıları çok fazla. Algıları çok açık. Bizde burada bulunmaktan, bu organizasyonun içinde yer almaktan, kültürümüzü geleceğe ulaştırabilecek birilerinin olmasından, böyle gençleri tanımaktan gerçekten gururlu ve mutluyum. Müzik Köyleri bir, iki, üç, beş değil daha çok olmalı. Ben 1500-2000 metreden Torosların zirvesinden geldim buraya orada da bu olmalı. Belediyeler, üniversiteliler sponsor olmalılar" şeklinde konuştu.
Viyana’dan geldiğini söyleyen Sonja Siegerd de, Avusturya ve Yunanistan’da müzik enstrümanlarıyla tanıştığını ney çaldığını belirterek, şöyle konuştu: "Amacım müzik ruhunu yaşayan dostlar edinmek. Burada müzik köyünde olmaktan mutluyum"