Cansu Kaya davasında rapor savaşı

Güncelleme Tarihi:

Cansu Kaya davasında rapor savaşı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 26, 2016 13:31

Cansu Kaya davasında rapor savaşı

Haberin Devamı

Cihan KAYA/ORTACA (Muğla), (DHA) - ADALET Bakanlığı Adli Tıp Genel Kurulu, Muğla'nın Ortaca ilçesindeki Dalyan Kanalı'nda ölü bulunan 18 yaşındaki Cansu Kaya'nın suda boğularak öldüğünü belirten rapor verdi. Kaya Ailesi'nin avukatı İsmail Can Varol, bu raporun Adli Tıp İhtisas Dairesi raporunun aynısı olduğunu, hiçbir yerine dokunulmadan gönderilmiş olduğunu öne sürüp, itiraz edeceklerini söyledi. Varol, Türkiye'nin yetkin bir üniversitesinin tıp fakültesi adli tıp anabilim dalı başkanlığından tüm bu çelişkilerin giderilmesi ve kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için rapor düzenlenmesi için karar alınmasını talep edeceklerini de kaydetti.
14 Haziran 2015'te, garson olarak çalıştığı Dalyan Mahallesi'ndeki restorandan mesai bitimi ayrılan ve daha sonra ortadan kaybolan Cansu Kaya'nın 3 gün sonra Dalyan Kanalı Çandır Geçişi Mevkisi'nde, su üzerinde cesedi bulundu. Üzerinde sadece iç çamaşırı olan Cansu Kaya'nın, Muğla Adli Tıp Kurumu uzmanları tarafından yapılan ilk otopside, elle ve telle boğulduğu ve tecavüze uğradığı bulgularına rastlandığı yolunda rapor verildi.
Bunun üzerine sanık avukatları yeni rapor talebinde bulundu. İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan gelen ikinci raporda ise genç kızın suda boğularak öldüğü belirtildi. İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun verdiği rapora Cansu Kaya'nın babası Osman Kaya'nın avukatları itiraz etti.
Dosya, itiraz üzerine Adalet Bakanlığı Adli Tıp Genel Kurulu'na gönderildi. Buradan da gelen ve 44 uzmandan oluşan kurulun verdiği raporda, İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun verdiği rapordaki gibi Cansu Kaya'nın suda boğularak öldüğü, tecavüz bulgusuna rastlanmadığı ve travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı ifadeleri yer aldı.
ÜNİVERSİTEDEN RAPOR
Kaya Ailesi'nin gönüllü avukatlarından İsmail Can Varol, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Genel Kurulu'ndan gelen raporun İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun verdiği raporun aynısı olduğunu, hiçbir yerine dokunulmadan gönderildiğnii öne sürüp, itiraz edeceklerini söyledi. Varol, Türkiye'nin yetkin bir üniversitesinin tıp fakültesi adli tıp anabilim dalı başkanlığından tüm bu çelişkilerin giderilmesi ve kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için rapor düzenlenmesi için karar alınmasını talep edeceklerini belirtti. Avukat  Varol şunları söyledi:
"Daha önceki uygulamalardan Adli Tıp İhtisas Daireleri'nin raporlarına Adli Tıp Genel Kurulu'nun çok fazla dokunmadığını hatta ve hatta 'kes kopyala, yapıştır' yöntemi ile aynısını hatta bazen noktasına ve virgülüne dokunmadan önceki raporu özetleyen bir cümle hazırlanan raporun gönderildiğini biliyoruz. Böyle bir tecrübemiz olduğundan, tarafların CMK'nın 67 maddesine göre bilirkişi mütalaasına başvurma hakkına dayanarak eskiden 6 yıl Adli Tıp 1. İhtisas Dairesi Başkanlığı yapmış olan şu an Süleyman Demirel Ünivesitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı olan Prof. Dr. Serhat Gürpınar ile görüşerek akademik bir çalışma yapması talebinde bulunduk. Resmi olarak dosyada mevcut olan delilleri kendisine gönderdik. Prof.Dr. Gürpınar, iki yardımcı doçent doktor, iki adli tıp araştırma görevlisinden oluşan kurulla o rapor üzerinde çalışma yapıp, bize gönderdi. Buradan gelen rapor, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Genel Kurulu'nu çürütmektedir. Bu raporda Cansu Kaya'nın 'elle boğulması sonucu, oksijensiz kalıp, solunum ve dolaşımın durmasıyla öldüğü belirtilmektedir. Ayrıca bu raporda Muğla Adli Tıp Kurumu'nun verdiği ilk raporda, adli tıp uzmanı Dr. Melike Erbaş'ın yaptığı otopside 'çıplak gözle kızlık zarında taze kanamalı yırtık olduğu tespit edilmiştir' dediğine dikkat çekilip, buna itibar edilmesi gerektiğini de vurgulandı. İstanbul Adli Tıp Kurumu raporunda özetle, 'Ceset üç gün suda kalıp, çürüdüğü için herhangi bir travmatik bulgu belirlenemez' diyor. Ve tam da bu noktada 'üç gün suda kalmış ve çürüme oluşmuş bir cesette kesin ölüm nedeni tespit edilemez' denirken suda boğulduğu sonucuna nasıl ulaşıldığını aklımız almıyor. Cansu Kaya suda boğulmamış, üç gün cesedi suda kalmış. Suda boğulmalarda midede mutlaka ve mutlaka hiç olmazsa bir miktar su bulunması gerekir. Ancak Adli Tıp İhtisasa Dairesi ve Genel Kurulu bunu inkar etmezken bir yandan da bunun sudan boğulmanın kesin kanıtı olmadığını söylüyorlar. Neden kesin kanıtı olmadığı yolundan da açıklayıcı ve doyurucu bir veri yok."
Avukat Varol, duruşmada, Muğla Adli Tıp Kurumu'ndaki ilk otopsi raporunu düzenleyen adli tıp uzmanı ile Süleyman Demirel Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Serhat Gürpınar'ın dinlenmesini talep edeceklerini de söyledi.
Öte yandan, genç kızın ölümüyle ilgili olarak cezaevinde tutuklu bulunan sanıklar N.D. ve M.P.Ç.'nin 'canavarca hisle veya eziyet çektirerek adam öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmalarına yarın devam edilecek.

FOTOĞRAF

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!