IHA
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2015 10:03
Başbakan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Lütfi Elvan, Türkiye’de özellikle son 10 yılda temel hak ve özgürlüklerin her alanda ve evrensel ölçülerde geliştirilmesine yönelik reformlar gerçekleştirdiklerini belirterek, bu reformları ‘sessiz devrim’ olarak niteledi.
Başbakan Yardımcısı Elvan, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Mesajında, 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin, "insan haklarının anayasası" olarak tanımlandığına işaret eden Elvan, insanın doğuştan sahip olduğu hak ve özgürlükleri tanımlayan beyannamenin, her insanın yasa önünde eşit olduğunu, işkenceye, kötü muameleye ve onur kırıcı muamele veya cezalara tabi tutulamayacağını ilan ettiğini kaydetti. Elvan, beyannamenin, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi yolunda uluslararası toplum tarafından sürdürülen çabalara yol gösterici işlevini bugün de sürdürdüğünü ifade etti.
Türkiye’de özellikle son 10 yılda temel hak ve özgürlüklerin her alanda ve evrensel ölçülerde geliştirilmesine yönelik reformlar gerçekleştirdiklerini dile getiren Elvan, “Bir tür sessiz devrim niteliğinde gerçekleştirilen bu reformlarla önemli mesafeler kat edildiği yerli ve yabancı pek çok gözlemci tarafından kabul edilmektedir. Belirtilen dönem içerisinde bireyi merkeze alan ve devlet ile toplum arasındaki kopukluğu gidermeye çalışan politikalar üretilmiştir. Herkesin temel hak ve özgürlüklerden en geniş şekilde yararlanmasını sağlayacak düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Farklı toplum kesimlerinin hassasiyetleri göz önünde bulundurularak geçmişten gelen mağduriyetler ortadan kaldırılmıştır” dedi.
“İNSAN HAKLARININ GELİŞTİRİLMESİ ÇABALARI SONU GELMEYECEK BİR MÜCADELEDİR”
İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi çabalarının sonu gelmeyecek bir mücadele olduğunu vurgulayan Elvan, en ileride olduğu düşünülen ülkelerin bile insan hakları bağlamında farklı sorunlarla karşılaşabildiklerine dikkat çekti. Elvan, “Burada asıl önem taşıyan nokta; sistemin temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını ve korunmasını sağlayacak mekanizmalarla donatılmış olmasıdır. Son yıllarda yasal ve kurumsal düzeyde gerçekleştirilen reformlarla da bu konuda önemli adımlar attık. Bilgi edinme hakkının anayasal teminat altına alınması ve bu konuda Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu’nun oluşturulması, dilekçe hakkının kapsamının genişletilmesi, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun kurulması, temel hak ve özgürlüklere ilişkin konularda Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilme imkanının getirilmesi, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapmak amacıyla bağımsız bir insan hakları kurumunun, Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun kurulması bu kapsamda verilebilecek örnekler arasındadır. Bireysel şikayet başvurusu alma görevinin yanı sıra Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun ulusal önleme mekanizması olarak da yetkilendirilmiş olması, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi çalışmaları kapsamında son derece önemli bir yer tutmaktadır” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin, taraf devletleri, işkence ve kötü muameleyle mücadele amacıyla alıkonulma yerlerine düzenli ziyaretler gerçekleştirecek bir önleme mekanizması kurmak ya da belirlemekle yükümlü kılan İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin İhtiyari Protokolüne 2011’de taraf olduğunu anımsatan Elvan, protokol gereğince 2014 yılı ocak ayından itibaren Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun ulusal önleme mekanizması olarak belirlendiğini kaydetti.
“ÇALIŞMALARIMIZ AYNI KARARLILIKLA DEVAM EDECEK”
Demokrasinin güçlendirilmesi, insan hakları bilincinin geliştirilmesi, ihlallerin önlenmesi ve herkesin çağdaş yaşamın öngördüğü temel hak ve özgürlüklerden tam anlamıyla yararlanabilmesi için çalışmalarının aynı hız ve kararlılıkla devam edeceğinin altını çizen Elvan, şunları kaydetti: “İnsan hakları alanında yapılan reformların uygulamaya tam olarak yansıtılabilmesi, ülkemizde yaşayan tüm insanların eşit bir şekilde tüm hak ve özgürlüklerden yararlanabilmesi bundan sonraki çalışmalarımızın temel hedefi olacaktır. Bunun için yasal ve kurumsal düzeydeki gelişmelerle birlikte zihinsel bir dönüşümün gerekliliği ortadır. Eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri bu nedenle büyük önem kazanmaktadır. Bu faaliyetlerin sürekliliği ise istenen amaca ulaşmada hayati öneme sahip bulunmaktadır. 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nün tüm kurum, kuruluş, bireyler ve özellikle medya tarafından insanların insan hakları konusunda bilgilendirilmesi ve hak arama bilincinin geliştirilmesine yönelik bir fırsat olarak görülmesi; insan hak ve özgürlüklerinin herkes için tüm yönleriyle korunup hayata geçirildiği bir dünyaya ulaşılması temennisiyle herkesin 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutlarım.”