IHA
Oluşturulma Tarihi: Ekim 15, 2015 13:32
KULA TOPLUM SAĞLIĞI MERKEZİ TARAFINDAN, 80. YIL ENGELSİZ YAŞAM BAKIM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ'NDE KALAN ÖĞRENCİLERE "SAĞLIK, MORAL VE MOTİVASYON" KONULU SEMİNER VERİLDİ.
Kula Toplum Sağlığı Merkezi tarafından, 80. Yıl Engelsiz Yaşam Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde kalan öğrencilere "Sağlık, Moral ve Motivasyon" konulu seminer verildi.
Rehabilitasyon merkezi salonunda gerçekleştirilen program, Kenan Evren İlköğretim Okulu 4/D sınıf öğretmeni Naciye Akçin’in öğrencilerinin sergilediği halk oyunu gösterisiyle başladı. Daha sonra Kula Toplum Sağlığı Merkezi Başkanı Dr. Aslı Aybüke Ayyıldız, ruh sağlığına yararlı ve zararlı maddeler konusunda bilgilendirmelerde bulundu. Genel Sağlık Bakanlığı’nın oluşturduğu eğitim slaytı üzerinden rehabilitasyon merkezinde kalan engelli öğrencilere, sağlık ve ruhumuza moral verebilecek maddeler konusunda bilgi veren Ayyıldız, "Kula Toplum Sağlığı Merkezi olarak, rehabilitasyon merkezinde kalan engelli öğrencilerimizi unutmayarak, onların da bizler gibi vatandaş olduğunu ve bizim ihtiyacımız olabilecek şeylerin, onlara da ihtiyaç olabileceğini düşündük. Özellikle ruh sağlığına moral verebilecek konularda bilgilendirmelerde bulunarak, engelli öğrencilerimizin diğer vatandaşlardan farkının olmadığını kanıtlamaya çalıştık. Bu projeyi düzenlememizde emeği geçen Kula Kaymakamı Murat Güven başta olmak üzere, Kula İlçe Milli Eğitim Müdürü Raşit Çarpan ve 80.Yıl Engelsiz Yaşam Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Seyfettin Erkaya ve çalışanlarına teşekkür ediyorum.” dedi.
Rehabilitasyon merkezinde sunduğu eğitim seminerinde, ruh sağlığı hakkında koruyucu tavsiyelerde bulunan Ayyıldız, "Kendinizi tanıyın. Tıpkı bedenimizi tanımak, güçlü ve güçsüz yönlerini fark etmek gibi psikolojik yapımızı da tanımalıyız. İnsanın kendisini sürekli başkalarıyla kıyaslaması ve kendi yetenek ve sınırlarını tanımadan bir yarış sürdürmesi hayal kırıklığına neden olabilir. Kişisel öykümüze bakarsak aslında yakın ilişkilerde, karar zamanlarında hep aynı senaryoyu tekrarladığımızı fark ederiz. Sonucun değişmesi için sadece diğer insanların, çevrenin, şartların değişmesini beklemek genellikle işe yarayan bir yöntem değildir ve değişmeyi göze almak zordur. Değişmeye hazır olmayan birinin herhangi bir yöntemden fayda görmesi pek mümkün olmaz. Tıpkı bedenimiz gibi iç dünyamızın da sınırları vardır. Kalabalık bir yerde tanımadığımız biri bize fazlaca yaklaşırsa huzursuz oluruz. Aynı şey ilişkilerimiz için de geçerlidir. Bazı ilişkilerimiz daha yakın bazıları daha uzaktır ve mesafeyi biz ayarlarız. Üstelik ne kadar yakın olsak da aynı ’ruh’ değilizdir. Bizim üzgün olmamız başkalarının da üzgün olacağı anlamına gelmez. Sıkıntımızı başkalarının gidermesini beklemek, bizimle tam olarak aynı şeyi aynı hissetmesini hatta bizim yerimize hissedip bizim yerimize adım atmasını beklemek bir süre sonra çaresizlik hissi yaratır. Aynı şekilde başkalarının sınırlarını kabullenmek de önemlidir. Bu sağlandığında ilişkiler daha doyumlu ve kalıcı olacaktır. İstemediklerimize hayır diyebilmek sınırlarımız korumanın bir yoludur. Bazı insanlar, başkalarının sevgi ve onayını kaybetmemek için istemedikleri şeyleri kabul ederler. Ancak bu durum sevgiyi sürdürmeyi sağlamadığı gibi, insanda çaresizlik, sıkışmışlık hislerine yol açabilir. Ruhsal sağlık ve beden sağlığının ayrı şeyler olduğu düşünülse de gerçekte zihnimiz ve bedenimiz sıkı bir etkileşim içindedir. İç dünyamızdaki çatışmaların bir kısmı, eğer başka bir ifade yolu bulamıyorsa, bedensel semptomlar şeklinde kendini gösterir. Bedenimizde olup bitenler nasıl hissedip nasıl düşündüğümüzü etkileyebilir. Sağlığı korumak için zihin ve bedene bir arada özen göstermek ve birbirinden bağımsız olmadıklarını fark etmek gereklidir.” şeklinde konuştu.