Gediz Havzası Yönetim Heyeti Toplandı

Güncelleme Tarihi:

Gediz Havzası Yönetim Heyeti Toplandı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2015 09:13

GEDİZ HAVZASI YÖNETİM HEYETİ MANİSA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ KONFERANS SALONUNDA TOPLANDI.

Gediz Havzası Yönetim Heyeti Manisa Organize Sanayi Bölgesi Konferans Salonunda toplandı.
Manisa OSB Konferans Salonunda yapılan toplantıya Vali Erdoğan Bektaş, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Kadıoğlu, DSİ 2. Bölge Müdürü Hayati Çelenk, Vali Yardımcısı Ufuk Seçilmiş, Yunusemre Kaymakamı Yüksel Topal, MASKİ Genel Müdürü Yakup Koç, Doğa Koruma ve Milli Parklar 4.Bölge Müdürü Rahmi Bayrak, Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Mustafa Yılmaz, konunun uzmanları ve sivil toplum temsilcileri katıldı.
Toplantıda Konuşan DSİ 2. Bölge Müdürü Hayati Çelenk, su kaynakları dikkate alınmadan yürütülen faaliyetlerin hızla su kaynaklarını azalttığını, kirlettiğini, yok olan doğal yaşam alanları ve kirlenen suların tarımda kullanımı nedeniyle verim kaybı ve gıda tehlikesi olduğunu söyledi.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Kadıoğlu da, yaklaşık 3 yıl önce havza heyetinin oluşturulması ile ilgili Başbakanlık tebliği yayınlandığını belirterek, ülkemizde 25 havzayla ilgili çalışma yapıldığını ve her bir havzayla ilgili koordinatör vali belirlendiğini, yine yaklaşık 3 yıl öncesinde Orman ve Su İşleri Bakanı başkanlığında ilgili koordinatör valilerle yapılan toplantıda bu sürecin devam etmesi yönünde karar alındığını hatırlattı. Alınan karar doğrultusunda yaklaşık bir yıl önce yapılan ilk toplantının ardından Gediz havzası konusunda ikinci toplantıyı yaptıklarını belirten Kadıoğlu, “Su kaynakları çok önemli, doğal kaynaklarımızın kullanılması, korunması çok önemli, bir tarafta sanayimiz artıyor, turizm artıyor, baskılar artıyor, su kaynaklarımız kirleniyor, buna yönelik olarak acil bir şekilde çözüm bulmamız gerekiyor. Diğer taraftan hem dünyada hem Ülkemizde nüfus artıyor. 1700’lü yıllara baktığımızda dünyanın tüm nüfusu 610 milyon, 1800’lere geliyoruz 980 milyon, 2015 yılına baktığımızda yaklaşık 7 milyar insan dünyada yaşıyor. Su kaynaklarına baktığımız zaman hiçbir değişiklik yok. Bir tarafta sabit bir olgu diğer tarafta sürekli buna baskı yapan bir tarafta nüfus bir tarafta sanayi, bu bizim su kaynaklarımızı rasyonel bir şekilde kullanmasını gerektiriyor. Ülkemizde de 1927 yılında ilk nüfus sayımı yapılıyor, ülkemizin nüfusu 13,5 milyon, bugün baktığımızda 78 milyon. Su kaynaklarımız sabit, yıllık yağışımız yaklaşık 501 milyar metreküp. Bugün total olarak kullandığımız su miktarı toplam 112 milyar, bunun az bir kısmı içme suyu olarak kullanılıyor. Çok kıt olan sularımızı rasyonel bir şekilde kullanamazsak korkarım ileride büyük sıkıntıyla karşı karşıya kalabiliriz. Bugün baktığımızda kişi başına düşen su miktarı yaklaşık olarak bin 500 metreküp. Avrupa Birliği ortalamasına baktığımız zaman 5 binin üzerinde, özellikle yağışın bol olduğu yerlerdeki ülkelerle karşılaştırdığımızda su açısından çok zengin olduğumuz söylenemez. Ama bu trend de devam edersek korkarım ki 2020 yıllarından sonra artık yavaş yavaş riskli ülkeler konumuna düşebiliriz. Bu manada sularımızı, doğal kaynaklarımızı rasyonel bir şekilde kullanma ve koruma çerçevesinde bunu yapma zorunluluğumuz doğmuştur” dedi.
YERALTI SULARI AZALIYOR, YER ÜSTÜ SULARI KİRLENİYOR
Kadıoğlu şöyle devam etti: “Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak şöyle bir sloganımız var ‘orman, su varsa hayat var.’ Bir tarafta ormanlarımızı, bir tarafta suyumuzu, bir tarafta doğal güzelliklerimizi korumakla mükellefiz. Bundan dolayı 2011 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığı kuruldu. Bakanlık kurulduktan sonra hızlı bir şekilde havza bazlı bazı çalışmalar yaptı. Bunlardan birisi her havzanın bir nevi fotoğrafı çekildi, havza koruma planları hazırlandı. 25 Havzamızla alakalı elimizde havza koruma planları var. Bütün havzalarımızla alakalı olarak havza strateji eylem planı hazırladık. Bu plan Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylanmış plandır. Bu plan çerçevesinde bütün kurum ve kuruluşlarımızın yapması ve adım atması gereken hususlar yer almakta. Burada Gediz havzasıyla ilgili olarak her kurum kuruluşumuz üzerine düşen görevi yapacak olsa eminim ki biz hiçbir sıkıntı yaşamayız. Gediz bizim için çok önemli. Eminim ki Gediz’de sayın valimizin önderliğinde çok güzel çalışmalar yapacağız. Yeraltı sularımıza baktığımız zaman eskiden 15-16 metreden alınan sular bugün 100-200 metreden daha aşağılardan alınabiliyor. Yeraltı sularımız azalıyor, yer üstü sularımızsa kirleniyor. Bütün kurum ve kuruluşlarımızın bir sorumlulukları var. Bütün hepimizin ortak amacı doğayı korumaktır. Bir taraftan gelişeceğiz, ama doğayı da koruyacağız. Birini diğerine tercih etmeyeceğiz. Bir tarafta havza koruma planları hazırlanırken artık ikinci bir adım olan havza yönetim planlarına geçeceğiz. Artık havzayı havzada yaşayanlar idare edecektir. Havzanın sorunlarını burada yaşayan, burada bulunan kişiler iyi biliyorlar. Avrupa Birliği projesi çerçevesinde bir proje başlattık, 4 havzamızda havza yönetim planlarını hazırlayacağız. Geri kalan havzalarımızla da çalışmalarımızı hep birlikte sürdüreceğiz. Bakanlık olarak bizler bu işin organizasyonunu yapacağız. Bunda başarılı olabilmemiz için bütün kurumlarımızın bunu yapması gerekiyor. Atık sularımızı nasıl arıtabiliriz veya arıttıktan sonra nasıl bertaraf edebiliriz, bunu tekrar nasıl ekonomide, tarımda, sanayide kullanabiliriz, bunun çalışması içerisindeyiz. Bunu yapmadığımız takdirde ilerde su sıkıntısı çeken ülke durumuna gelebiliriz.”
TEMİZ TUTAMAMIŞIZ
Manisa Valisi Erdoğan Bektaş da, Orman ve Su İşleri Bakanlığının Gediz havzası ile ilgili koordinasyonu Manisa Valiliğine verdiğini belirterek, “Gediz nehri diye olağanüstü bir varlığımız var ama maalesef temiz tutamamışız. Bir milyon 100 bin dekarlık bir Gediz ovamız var. Ülkemizin en önemli coğrafyasında en önemli iklim şartlarında, verimli topraklarıyla pazara en yakın lojistik imkanlarıyla bir ova. Ovada da çeşitli sorunlar var. Bir defa vahşi sulama var, vahşi sulamanın çeşitli sorunlarını yaşıyoruz. Toplulaştırma yapılmamış, parçalı tarımın, işletme büyüklü olamamanın tarımsal sıkıntısını bütün sonuçlarıyla yaşıyoruz. Verimli tarım arazileri ciddi anlamda sanayi ve şehirleşme baskısı altında, parçalı bir su yönetimi var. Devlet Su İşlerince yönetilen kurumların işletmesi için çeşitli birlik kurularak devreye sokulmuşlar. 2-3 ay su verilebiliyor onun dışında su verilemiyor. Bizim gibi önemli ovalarda vatandaşın 2-3 ürün alabilmesi için 12 ay suya ihtiyacı var, ya da sulama sezonu dışında da vatandaşın ağaçlara bitkilere müdahale edebilmesi için damlama suya ihtiyacı var. Devlet Su İşlerinden su ihtiyaçlarını karşılayamayan vatandaşlarımız sondajlar kazıyor, sondajlarını çalıştırabilmek için elektrik hatları, trafolar getiriyor. Sorunlar ortaya çıkıyor. Bizim için değer olması gereken Gediz ovası bir yığın sorunlar yumağına dönüşüvermiş. Bu işlere bir ölçüde müdahale etmek gerekiyor. Kurulda bulunan arkadaşlarımızla çalışıyoruz. 3 yönlü bir eylem planıyla çalışmaya başladık. Birincisi ilk etapta Gediz nehrine atık su atılmaması lazım, bunun için bir ekip kurduk başında da bir Vali Yardımcısı var. Bir tek işi var bu ekibin, Gediz Nehrini temizlemek, Gediz nehrine ulaşan atık su üreten tesisleri kontrol altına almak. Tahminen Manisa hudutları içerisinde olan 400 civarında kirlilik odağı var. Biz Manisalılar kabahati başkalarına atmayı seviyoruz. Gediz’i biz kirletmiyoruz, Uşak kirletiyor, Kemalpaşa kirletiyor. İşin içine girdiğimizde gördük ki bu iş öyle değil, asıl yüzde 70- 75 bizde, Uşak’tan çok kirlilik gelmiyor. Gediz ilçesinin atığı bize geliyor. Uşak şehrinin atıkları Menderes’e gidiyor. Uşak Organize Sanayi Bölgesinin atık suyu bize geliyor. Oraya da gittim gördüm, orada bir arıtma sistemi çalışıyor. Dolayısıyla orada doğru olan işlem yapılmış, kontrol edilmesi lazım. Gediz nehrinin ana kanalı bizim Demirköprü barajımızı besliyor. Demirköprü barajından geçenlerde bana bilimsel bir inceleme getirdiler, 10 metrenin altında balıkların yaşama şansı kalmamış. Veba burada, nedir Gediz’i kirleten, her şey, özellikle tarımdaki uygulamalarımız, ilaç gübre uygulamaları, Kemalpaşa’dan da kirlilik geliyor, ama oradaki sular sürekli sular olmadığı için yağışı bol olduğu zaman bize ulaşıyor. Asıl yüzde 70-75 sorun bizde. Ekip çalışıyor, yaklaşık 400 civarında kirli su üreten kurum kuruluş, müessese tesis ne varsa hepsine gidiliyor, bir veri tabanı oluşuyor ve bunlar bir bütün halinde hiç kimse istisna edilmeden bütün bu işletmelerin üzerine gidiyoruz. Tabii ki herkes çalışacak, üretimler yapılacak, tabii ki 4 milyar 311 milyon olan ihracatımızla gurur duyacağız. Bunu Gediz’in aleyhine, tarım alanlarının aleyhine kullanmak zorunda değiliz. Bunun başka yolları da var. Benim 22-23 bin dönüm OSB alanım var, bir o kadar da tarım alanlarının dışında. Sulara zarar vermeden, çevreye zarar vermeden kurmak için çeşitli projelerin içerisindeyiz, her gün çalışıyoruz. Biz bu 400 kadar kirlilik odağının üzerine gidiyoruz. Her birini masaya yatırdık, programlarla bu işi daha da geliştireceğiz sürekli güncel tutarak, alt yapısı olacak, kimseye düşman değiliz, ceza vermek gibi hesabımız, hevesimiz yok, ama herkesin kurallara uygun çalışması gibi bir hesabımız hevesimiz var. Bunun içinde gerekiyorsa üzerine gideceğiz, gerekiyorsa tesisi kapatacağız, ama bu son çare. Önce biz kendi içimize, daha sonra komşu illerdeki tesislere müdahale edeceğiz. Bizim çalışmalarımızın tetiklemesiyle iki büyük iş yapıldı. Büyükşehir Belediyemiz MASKİ eliyle iki büyük ihalenin birini yaptı. Birisi MASKİ bütün arıtma tesislerini bünyesine aldı, bunları rehabilite edip işletmek üzere bir büyük ihaleye çıktı. Bundan sora para verip yaptırdığımız arıtma tesisleri artık çalışacak. İkinci büyük ihaleye çıktılar, sayın Orman ve Su İşleri Bakanımızın çok katkıları oldu, kaynak kredinin bulunması konusunda. Manisa merkezin atık su tesisi yüzde 30 ile çalışmakta idi şimdi o tesis yıkılıp bütün atık suyu arıtabilecek büyük bir tesis ihalesine çıkıldı. Bir de Turgutlu ilçemizin OSB ile beraber atık suyunu arıtmak üzere 30 Nisanda ihaleye çıkacak. Bunlar için katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Biz iki sene sonra Gediz nehrine, Gediz nehrine ulaşan kollara arıtılmamış atık su vermeyi inşallah bırakacağız. Ayrıca merkez OSB’mizin arıtması çok güzel, kendilerine teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
SUYU TEK ELDEN YÖNETEBİLMELİYİZ
Tarım yapmak için arazi, su ve güneş gerektiğini kaydeden Vali Bektaş, “Suyu israf etmememiz lazım, suyu tek elden yönetebilmemiz lazım, suyu dağınık hale dönüştürmememiz lazım. Bunun içinde Gediz ovasında Devlet Su İşleri teşkilatımızın başlattığı kapalı devre basınçlı sistem projesi var. Sayın Bölge Müdürümüzle bir hesap yaptık bunun için 700 milyon lira para lazım. Devletimizin 700 milyon lirayı Gediz ovasına aktarabilmesi zor. Biz de başka yollar aradık, bulmak üzereyiz. Gediz ovasını sulama işini bütün olarak yap işlet devret usulü ile ihale etmeye, özel sektöre vermeye 2 sene içerisinde bitirmeye ve herkese bu 1,5 milyon dekar alanda 12 ay her tarlanın başına basınçlı borulu bir vana takmaya hazırlanıyoruz. Bu konuda DSİ Genel Müdürlüğümüz büyük bir destek veriyor. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Profesyonel bir anlayışla gelişmiş teknik imkanlarla tek elden yönetildiği bir su yönetimine ulaşmak istiyoruz. Yine vali yardımcımıza görev verdik Gediz ovasında organik tarım yapmak. Demirköprü barajından 10 metrenin altında balıkların yaşama şansı kalmamış, çünkü bizim vatandaşımız bilinçsiz ilaç ve gübre kullanıyor, o yüzden bütün gübreler yağmur sularıyla Demirköprü barajına taşınıyor ve barajı balıklar için yaşanmaz hale getiriyor. Dünya organik tarıma gidiyor. Bizim de dünyanın gittiği yere gitmemiz lazım” dedi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!