Malatya'daki darbe girişimi davasının 10'uncu duruşması başladı (4)

Güncelleme Tarihi:

Malatyadaki darbe girişimi davasının 10uncu duruşması başladı (4)
Oluşturulma Tarihi: Nisan 09, 2018 19:59

Malatya'daki darbe girişimi davasının 10'uncu duruşması başladı (4)

Haberin Devamı

'KANLI OPERASYONLA BİRÇOK ASKER VE SİVİL ÖLMÜŞ VEYA YARALANMIŞ OLACAKTI'
Malatya'da öğleden sonra devam eden terör örgütü FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, 24'ü tutuklu, 76 sanıklı darbe girişimi davasının 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 10'uncu duruşmasında 2'nci Ordu eski Harekat Destek Yarbaşkanı tutuklu sanık Tuğgeneral Zeki Karataş, tutuklu bulunduğu Osmaniye T Tipi Cezaevi'nden SEGBİS üzerinden esas hakkında savunmasını yaptı. Karataş, 3 mesajın generallerin masasında olduğunu belirterek, "Mesajların çıktısını kim aldı, kim getirdi bilmem. 3 adet mesajın generallerin masasında olduğunu gördüm. Benim ismimin de olduğu söylenen mesajın ekini görmedim. Yurtta Sulh Konseyi'nde hala kimler var bilmiyorum. Bu mesaj 10 dakika içerisinde suratle işlem yapılması gerekiyordu. Mustafa Serdar Sevgili'yle mesajlara baktık ve komutanın görmesi gerekir diye düşündüm. Evrakları ordu komutanına arz için bir süre bekledik, konuyla ilgili hiç kimseyle görüşme yapmadık" dedi.
Ordu komutanının konutuna iki araçla hareket ettiklerini kaydeden Karataş, "Nizamiyeden çıktıktan sonra ordu komutanın konutuna gidişimizi kimin arayıp haber verdiğini bilmiyorum. Konuta vardığımızda arkadaki araçta olduğum için konuşmaları bilmiyorum. Kim ne dedi ne konuşuldu bilmiyorum. Ordu komutanı bir müddet sonra kamuflaj ile çıktı ve karargaha gidelim dediğini hatırlıyorum" iddiasında bulundu.
Karataş, Evraklar 2'nci Ordu Komutanı Adem Huduti'nin masasına konulduğunu, Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri komutanına ulaşmaya çalıştığını ifade ederek, "İçeride 2 dakika kaldığımı hatırlıyorum. Karargaha daha sonra Avni Angun geldi. Bahadır Erdemli'nin silah çektiğini hatırlıyorum. Kurmay Başkanı Avni Angun'a silah çekildiğine ve kelepçelenmesine şahit olmadım. Kimin ne yaptığını, ettiği bilmiyordum. İnsansız keşif uçağının hazırlanması ve ordu komutanın Ankara'ya götürülmesi ile ilgili bir konuşma duymadım. Makam telefonu ile darbeciler ile görüştüm iddiası çok mantıklı değil. Eğer darbeci ise başka özel telefondan görüşürdüm, bunu da ayarlamak çok kolay.  Bilal Akyüz ile asla görüşmedim. Kendisini tanımıyorum, samimiyetimiz yoktur. Kendi ifadelerinde de görüşmediğimizi söylemiştir. Söz konusu kişi birçok kişiyi aramıştır ve ne maksatla aradığını bilmiyorum. O gece zaten çok yoğun bir telefon görüşmesi yaşanmıştır. Herkes bir yerleri arıyordu. Makam telefonu olduğu için benim çoğundan haberim olmamıştır. Özel kalem veya emir subayları telefonlara bakıyordu. Önemli bir şey olursa bana iletiyorlardı. Televizyondan Genelkurmay'ın ele geçirildiği haberlerini duyunca darbecilerin bizlere ulaşmaması için santrala gittim ancak ordu komutanının santralin hatların kesilmemesi emrini verdiğini söylediler. Hiçbir şekilde santralde hat kesilmemiştir. Ordu komutanının odasında 10'a yakın sivil hat, cep telefonu ve askeri hat vardır. Ordu komutanı o telefonlarla sabaha kadar her yerle görüşmüştür. Siz eğer asgari hattı kesseniz bile kendisindeki telefonlarda her yerle görüşebileceğini küçük çocuk bile bilmektedir. Bana bağlı birliklerin komutanları ile görüşerek kimsenin dışarı çıkmamasını istemişimdir. Bana olan husumetinden dolayı Tuncay Pekşen'in ifade verdiğini düşünüyorum. Diğer tanıklar gibi bizim lehimize olan ifadeleri vermeye çekiniyor. Engin Erikli ve Tuncay Pekşen'e herhangi bir emir vermedim. Ben asgari hiyerarşiye uygun hareket ettim" diye konuştu.
KARATAŞ: EĞER DARBECİ OLSAYDIM EMİR SUBAYI SİLAHIMI GERİ VERİR MİYDİ?
Karataş, Kurmay Başkanı'nın kendisine nizamiyede bulunan Yüzbaşı Kemal Keskin'in çekilmesi emrini verdiğini belirterek şöyle konuştu:
"Ben emri alıp süratle nizamiyeye yalnız olarak gittim. Bunun dışında erlerin verdiği ifadeler maksatlı ifadelerdir. Vardığımda Mustafa Serdar Sevgili'de oradaydı. Kemal Keskin telefonla görüşüyordu, telefonda oradan ayrılmayacağını söylüyordu. Ben de Avni Angun ile görüştüğünü tahmin ettim. Nizamiyede Serdar Sevgili'nin de ordu komutanı tarafından gönderildiğini öğrendim. İddia edildiği gibi orada bir toplantı olmamıştır. Orada yoğun bir atışın olduğu bölgede açık alanda toplantı mı yapılır, bu iddia da çok komik. Benim oraya gidişim emre itaattir tamamen. Darbeci olan kişi emir komutadan çıkmış kişidir. Üzerime atılı suçları şiddetle reddediyorum. Daha önce tabancamın alındığını söylemiştim. Binbaşı Fatih Kılınç'ın öldürüldüğünü duyunca yakın korumama ait makineli silahı aldım. Bir ara ordu komutanının emir subayı özür dileyerek tabancamı verdi. Bende makineli tabancamı geri bıraktım. Bu süre zarfında hiç ateş açmadım, kurma kolunu bile çekmedim. Eğer darbeci olsaydım Emir Subayı silahımı geri verir miydi? Aramızda bir tartışma yaşanırdı. Gece boyunca televizyon izleme imkanı olmadığından sağlıklı bir değerlendirme yapamadım."
DEDE: SIKIYÖNETİM MESAJI EMRİ ÇIKTI
2'nci Ordu'da görev yapan tutuklu sanık binbaşı İbrahim Dede'de Tokat T Tipi Kapalı Cezaevi'nden SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Dede, 15 Temmuz'da mesai saatinde karargahı terk ettiğini, sonra Bahadır Albay'ın kendisini arayıp çağırdığını belirterek, "Ben Terörle mücadele konusundan dolayı çağrıldığımı sandım. İlk başta nizamiyede Kemal Keskin vardı. Bana karargaha girişin yasak olduğunu, ben de Bahadır Albayın çağırdığını söyledim. Sonradan geçtim. Ben de ne olduğunu anlamaya çalışırken, sıkıyönetim mesajı emri çıktı. Alınıp dosyaya konuldu. Bahadır Albay, Sevgili ve Karataş emri alıp komutana gitti. Sonra beni Bahadır Albay arayıp Avni Angun'un evini güvenliğe almam istendi" dedi.
DEDE: HAVAYA UYARI ATEŞİ YAPTIK
Hareket Yar Başkanlığı'na da vekalet etmekte olduğunu kaydeden Dede, "Bir asker olarak verdiği emirleri yerine getirdim. Savcılık makamının darbeden önceden haberdar olduğu iddiasını neye dayandırdığını anlamış değilim. Savcılık iddiaları tamamen asılsızdır. Ben ateş etmedim. Sadece erlere 'havaya ateş edin' dedim. İç Hizmet Kanunu'na göre erler kendilerini aklamaya çalışıyorlar. 250 metre mesafeden vurmam mümkün değildir. Hele de kışla içerisine atış olduğu bir anda ateş yapmam mümkün değildir. Polis ateşiyle mi vuruldu? Seken bir mermi ile mi vuruldu araştırılsın. Defalarca sözlü olarak uyardım. Havaya uyarı ateşi yaptık. Kışlaya girmeye çalışıyorlar. Bu vatandaşların hayatın doğal akışına uygun mudur" diye konuştu.
ERDEMLİ: ADALETİN TECELLİ EDECEĞİNE İNANIYORUM
Mahkemede daha sonra iddiaların odağındaki isim olan dönemin 2'nci Ordu Komutanlığı Plan Harekat Şube Müdürü Albay Bahadır Erdemli savunma yaptı. Tokat Cezaevi'nden SEGBİS'le savunma yapan Erdemli, savcılık iddianamesinde kendisinin darbeden önceden haberdar olduğu ve hazırlık yaptığı iddialarını şaşkınlık ve hayretle karşıladığını söyledi. Darbeci olmadığını ifade eden Erdemli, şöyle konuştu:
"Cadı avı senaryosu yazıldığı bu filmde adalet tecelli edene kadar bekleyeceğiz. Darbeyi bastırma amacıyla orduya giren polis ve jandarmanın kaçı FETÖ'cü, FETÖ'den ihraç edildi veya tutuklandı, bunun araştırılması gerekiyor. Kimin darbeci kimin darbeci olmadığının belli olmadığı Arapsaçı bir dönemdi. İddiaların aksine darbeci olmadığımı darbede aktif rol almadığımı bir kez daha altını çizerek tekrarlıyorum. 'Ya devlet başa ya kuzgun leşe' düsturunu uygulayan asker olarak adaletin tecelli edeceğine inanıyorum."
ÜÇBUDAK: KOLUMDAN VURAN TEM ŞUBE PERSONELİNDEN ŞİKAYETÇİYİM
Duruşmada daha sonra darbe kalkışması sırasında Zırhlı Personel Taşıyıcı (ZPT) ile kışladan çıkarak 2.Ordu Komutanlığı karargahına gelen ve girişte vurularak etkisiz hale getirilen dönemin 2'nci Ordu İstihkam Alayı Tabur Komutanı Yarbay Ahmet Üçbudak, ZPT'yle Altay Kışlası'ndan çıkıp, 2'nci Ordu Karargahı'na gitmesine ilişkin yaptığı savunmada, "Keşif maksadıyla çıktığımız kışlada, iki ZPT'de de uçaksavar mühimmatı yoktu. Ordu komutanlığından indikten sonra ateş etmediğim ifadelerde vardır. Araçtan inince üzerimize yoğun ateş açılmıştır, ateş etmediğimiz ifadelerde görülmektedir. Mehmetçik kendi kışlasını korumak için ateş açmıştır. Üzerimde 4 kurşun bulunmaktadır. Kışla bizde namustur. Kışla dışında beni öldürmek maksadıyla beni kolumdan vuran TEM Şube personelinden şikayetçiyim" diye savunma yaptı.
ÜÇBUDAK: KANLI OPERASYONLA BİRÇOK ASKER VE SİVİL ÖLMÜŞ VEYA YARALANMIŞ OLACAKTI
Üçbudak, ZPT'yle 2'nci Ordu Karargahına gitmelerinin sebebinin ölü ve yaralılar olduğu haberlerini üzüntü ile öğrendiklerini ve durumu anlamaya yönelik keşif maksadı ile olduğunu belirtedrek, "Keşif ve insani maksatlı gidişimizin darbe olarak nitelendirilmesi maksatsızdır. Biz gitmeseydik 2'nci Ordu Karargahı'na yönelik gerçekleştirilebilecek bir kanlı operasyonla birçok asker ve sivil şahıs ölmüş veya yaralanmış olacaktı" dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!