IHA
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2015 11:37
DULKADİRKÖY YIKILAN EVLER
Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine bağlı Dulkadir köyünde sadece 3 hane yaşıyor.
Yaklaşık 10 yıl önce 40 hane olan köyde ikamet edenler zehirlenme korkusu ve de evlerinin istimlak edilmesi sonucunda 3 hane kaldı.
Köyde bazı vatandaşlar evlerini vermek istemediklerini, ancak içerisinde eşyalarla yıkılmış olarak bulduklarını söylediler.
Köyde hayvancılıkla geçim sağlayan ve yeni bir ev yaptığı için elektrik, su alamayan, kendisinin mağdur olduğunu söyleyen Muzaffer Sözer, “Buraya yeni ev yaptım. Devletimize güvendim. Sordum buranın baraj mühendisine ev yapabilir miyim diye? O da, bana evimi yapabileceğimi buranın alınmayacağını söyledi. Suyumu bağladım, abonem yok diye suyumu kestiler. Hayvanım var, malım var, tarlam var şimdi su yok. Tarlam tapulu, devlet yol vermiyor. Elektrik direği evime çok yakın ama elektrik vermiyorlar. Ufak hayvanım 150 kadar, 5 büyük baş hayvan var, arabamla getiriyorum bidonlarla suyu öyle su veriyorum. Kimseye derdimi anlatamıyorum. Bundan 10 yıl önce 40 hane vardı, şimdi ’köyde kanser var’ diye 3 hane kaldık. Ben hayvancılık yapmak istiyordum, evime devlet girdi ve şimdi elimizden aldılar. Burada yeniden ev yapmak istedim, yer yaptım. Su, elektrik vereceklerdi, şimdi ise hiçbirini vermediler. Jeneratör kullanarak ihtiyaçlarımızı gideriyoruz“ dedi.
Babası Gümüş köyünden, annesi Dulkadir köyünden olan Hayrettin Şiirli ise, “Gümüş madeni devlete bağlı iken, ağaçlandırma yapıyordu buralara değer veriyordu. Özelleşince daha dikkat edilir ve önem verilir diyordum. Fakat öyle olmadı, özelleşince daha dikkatli olunur diyordum, öyle olmadı. Bir sefer siyanür kaçırdılar, Gümüş köyünde koyunlar öldü. Aradan zaman geçti bu sefer bu köye siyanür kaçırdılar. Muzaffer amca erken uyanmış ve ördeklerin öldüğünü, büyükbaş hayvanın öldüğünü fark etti. Yoksa fark etmezse çok canlar gidecekti. Devletimizden şunu beklerdik, başka bir kişiye işletmesine vererek daha düzgün işletmesini yapılmasını beklerdik çevre halkı olarak. Hala aynı adam işletiyor. Yaptığı yeni barajlar kayıyor. Güvensiz bir adama burayı işletmek bence Avrupa Birliği yolunda doğru bulmuyorum. Gümüş madeninin işletilmesine karşı değiliz. O kadar büyük barajlar var ki onları temizlesin öyle işletsin. Sağlık koşullarına uyarak işletsin. İnsanlar burada kanser oluyor. Avrupa devletlerinde nasıl işletiliyorsa öyle işletilmesini bekliyoruz. Buranın muntazam şekilde insan sağlığına önem verilerek işletilmesini bekliyoruz. Burası özelleştikten sonra satın alınmak istedi. İlk önce burada evlerini satanlar pahalıya sattılar, ama parası ödenmedi. Sonra fabrikayı icraya verdiler, parası alındı. Ancak, o adamları ve çocuklarını işten çıkardılar. Daha sonra devlet aracılığı ile burayı istimlak ettirdi, ama bir koyun kuzu parasına milletin tarlasını satın aldı. Parasını ödemediği insanların evlerini yıktı. Köyün yarısını aldı, yarısını almadı. Muzaffer amca da köyün yarısı duruyor ve almayacaklar diye evini, damını kurdu. Şimdi de ona sahip çıkan yok” dedi.
80 yaşındaki Fadime Ünal da, "Bizim evimizin ne zaman yapıldığını bilen yok, ancak hiç haberimiz olmadan, bizim müsaademiz olmadan evimiz yıkılmış, her yer dağılmış. 4 torun var ve Anne, baba yok kirada kalıyoruz. Bir karış yer satmadık. Bize ne oluyor? diye soran yok. Biz satmadık, satmayacağız da.”
Evi yıkılan Fatma Şahin mağduriyetlerini dile getirerek, “Köyde kamulaştırma yaptılar. Kamulaştırdıktan sonra mahkemeye verdik. Hak etmedikleri halde gelip evimizi yıktılar. Tarlalarımız, evlerimiz gitti, hiçbir şey yapamadık” ifadelerini kullandı.
45 yıl önce köyde berberlik yaptıktan sonra Almanya’ya giden ve orada kömür madeninde çalışan Mehmet Ali Özer ise evini satmak için köyüne geldiğinde, burada eski günlerden hiçbir eser kalmadığını söyledi.
Aynı köyden Ali Rıza Soyaslan, birçok büyüğünün kanserden öldüğünü, şu anda siyanür barajının hemen altında köy mezarlığında bulunan kız kardeşi, dedeleri ve atalarının mezarlarının ne olacağını merak ettiklerini söyledi. (Tİ -EFE)