IHA
Oluşturulma Tarihi: Ekim 09, 2015 14:19
YRD. DOÇ. DR. BERRİN OKKA, İSLAM MEDENİYETİNDE ZAMAN SEMPOZYUMU KAPSAMINDA MUMYALAMA VE TAHNİT BAŞLIĞI ALTINDA BİR SUNUM GERÇEKLEŞTİRDİ.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berrin Okka, ilk örneklerinin Amerika’da, Antik Mısır döneminde ve Orta Asya’da görülen mumyalama işleminin, Türklerin İslamiyeti’i kabulünden sonra terk edilmediğini ancak Osmanlı döneminde yüzyıllar boyu devam eden geleneğin terk edilmeye başlandığının görüldüğünü söyledi.
İslam Medeniyetinde Zaman Sempozyumu ikinci gününde konferanslarla devam ediyor. Anemon Otel’deki sempozyumun ikinci gününde Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okka’nın oturum başkanlığını yaptığı konferans gerçekleştirildi. Konferansta Prof. Dr. Nil Sarı, Osmanlı Tıbbından Örneklerle İslam’da Tıp ve Zaman İlişkisi, Prof. Dr. İlhan Kılıç Hasta-Hekim İlişkisinde Zaman Algısı ve Yrd. Doç. Dr. Berrin Okka da Tıp Tarihinde Mumyalama İşlemi, Konyalı Hekim Hacı Paşa ve Tahnit başlıkları altında sunumlarını gerçekleştirdi.
"MUMYALAMA İŞLEMİNİN TEMELİNDE ÖLÜMSÜZLÜK VE İKİNCİ HAYAT İNANCI VAR"
Tıp Tarihinde Mumyalama İşlemi konusunda bir sunum gerçekleştiren Yrd. Doç. Dr. Berrin Okka, ilk örneklerinin Amerika’da Antik Mısır döneminde ve Orta Asya’da görülen mumyalama işleminin temelinde ölümsüzlük ve ikinci hayat inancının olduğunu söyledi. Kavimlerin tarih boyunca ölüm ve sonrasıyla ilgili olarak farklı görüş ve düşüncelere sahip olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Berrin Okka, bunun neticesinde hem cenaze törenleri hem de mezarlarla ilgili farklı uygulamaların ortaya çıktığını ifade etti.
Ölümden sonra cesedin belli bir süre ya da süresiz olarak bozulmasını engellemek amacıyla yapılan işlem ve bu işlem uygulanmış ceset ile ilgili farklı terminolojilerin kullanılmakta olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Okka, “Bunlarla ilgili kullanılan en önemli kavram mumyalama ve tahnittir. Bu iki kavram zaman zaman birbirinin yerine kullanılsa da yapılan işlemin temelinde farklılıklar vardır. Mumyalama sanatı da zaman içerisinde ve uygarlıklar boyunca önce dini inanışlara bağlı bir gelenek bazen de koşullara bağlı olarak zorunlu hallerde yapılan bir uygulama olarak karşımıza çıkmakta. Mumyalamayla ilgili çok fazla terminolojik anlam bulunsa da en çok kullanılanı cesedin kokmaktan, çürümekten korumak için bitkisel kimyasal ve dolgu maddeleri kullanarak çeşitli işlemlerden geçirmek ayrıca hoş koku yaymak amacıyla da aromatik maddeler uygulamaktadır” dedi.
"TÜRKLERİN İSLAMİYET’İ KABULÜNDEN SONRA MUMYALAMA İŞLEMİ TERK EDİLMEMİŞ"
Eski Türkler de mumyalama işleminin ruhun ölümsüzlüğü inancıyla ve ikinci bir hayatın var olduğuna dair inanışla yapıldığını gördüklerini söyleyen Okka, “Ölen insanı defnederken de öbür dünyada gerekli olacağına düşündükleri eşyalarıyla ve hizmetlilerle defnetme geleneği var. Bazen ceset doğrudan gömülürken, bazıları da tabutla gömmüşler ve tahnit ve mumyalama işlemini de yaptıklarını biliyoruz. Milattan Önce 1000’li yılların başlarında Çin’in batısına yakın bir bölgede yaşayan Saka Türklerinin mumyalama işlemi yaptığını biliyoruz. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra mumyalama işlemi terk edilmemiş. Bu geleneğin Anadolu Selçukluları ve Beylikler döneminde de gelenek olarak devam ettiğini görüyoruz. Osmanlılar döneminde ise savaşta ölen Padişahların yurda getirilmesi, padişahtan sonra tahta geçecek olan şehzadenin yine payitahta gelene kadar geçecek periyot süresince tahnit işlemi yapıldığını görüyoruz ve Anadolu Selçuklu dönemine ve beyliklere ait olup mumyasını muhafaza eden türbeler var. Anadolu’da, Kayseri Pınarbaşı’nda, Harput’ta Arap Baba Türbesi, Konya’da da Meram Yaka yolunda Hocafakıh Türbesi’nde ortada bir sanduka alt katında ise mumyalı katı görünmekte. Alaaddin Cami’nin yakınındaki türbelerde de bir mezar mahzeni olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.
"OSMANLI DÖNEMİNDE MUMYALAMA GELENEĞİNİN TERK EDİLMEYE BAŞLANDIĞI GÖRÜLÜYOR"
Osmanlı döneminde yüzyıllar boyu devam eden geleneğin terk edilmeye başlandığının görüldüğünü belirten Yrd. Doç. Dr. Berrin Okka, “Osmanlı döneminde bu türbelerin cenazelik mumyalık bölümünün hazırlanması geleneğinin terk edildiği görülmekte. Osman Gazi’nin, Sultan 1. Murat’ın, Yıldırım Beyazıt’ın yine Fatih Sultan Mehmet’in cesetlerinin tahnit edildiğini biliyoruz. Kanuni’nin Macaristan seferinde hastalandığını ve vefatından sonra iç organlarının çıkarılıp otağa gömüldüğü ve cesedinin güzel kokular sürülüp muşambaya sarılarak tahnit edildiği biliniyor. Türklerde Osmanlı Padişahlarından sonra en uzun süreli koruma amaçlı tahnit işlemi yapılan kişi Mustafa Kemal
Atatürk. O da vefatına takiben hemen defin işlemi yapılamayacağı törene katılan yabancı konukların gelmesi,mezar yerinin seçilmesi, hazırlanması belli bir süreç alacağı için tahnit edilmesine karar verilmiş" diye konuştu.
“MUMYALAMA VE TAHNİT’İN ORTAK ÖZELLİĞİ AYNI”
Konyalı Hekim Hacı Paşa hakkında da bilgi veren Okka, “Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yapılan tahnit işlemlerinde iç organlar çıkarıldıktan sonra aromatik ve çürümeyi önleyici bazı maddelerin kullanıldığını biliyoruz. İç organların çıkartılması işlemi nedeniyle buradaki yöntemlerle Hacı Paşa’nın tahnit işlemi arasında farklılıklar bulunduğunu varsayabiliriz. Gerek mumyalama gerekse tahnit işlemi tarihsel seyri içinde toplumlara ve inançlara göre farklılıklar göstermiş. Mumyalama ve tahnit yöntemlerinde kullanılan maddeler zaman zaman faklılık gösterse de hepsinin ortak özelliği antiseptik özellikte olması ve kokuşmayı önleyici maddeler olmalarıdır” dedi.
“BÖYLE BİR SEMPOZYUM TÜRKİYE’DE İLK DEFA OLMAKTADIR”
Sempozyum hakkında değerlendirmelerde bulunan Uluslararası Rumi Medeniyetler Araştırması ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bilal Kuşpınar, sempozyumun çok büyük ilgiyle devam ettiğini söyleyerek, “13 farklı ülkeden değerli ilim adamları sunumlarıyla iştirak etmekteler ve katkıda bulunmaktalar. Katılan ülkeler arasında; Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Filistin, Katar, Kırgızistan, Kazakistan, Kanada gibi ülkelerin yanı sıra ülkemizden de 70’e yakın akademisyen, ilim adamımız sunumlarıyla iştirak ediyorlar. Böyle bir sempozyum Türkiye’de ilk defa gündeme gelmekte ve ilk defa olmaktadır. Bildiğim kadarıyla İslam Medeniyetleri açısından bakıldığında böyle bir sempozyum böyle bir konuda dünyada da ilki teşkil etmektedir" şeklinde konuştu.