IHA
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2015 14:49
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ VE AİLESİNİN KONYA'YA GELİŞİNİN 787. YIL DÖNÜMÜ KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ MÜREKKEP DÜŞÜNCE TOPLULUĞU TARAFINDAN BİR KONFERANSLA ANILDI.
Mevlana Celaleddin-i Rumi ve ailesinin Konya’ya gelişinin 787. yıl dönümü KTO Karatay Üniversitesi Mürekkep Düşünce Topluluğu tarafından bir konferansla anıldı.
KTO Karatay Üniversitesi Karatay, Selçuklular Araştırma, Uygulama ve İnceleme Merkezi (KARSUM) Müdürü Prof. Dr. Erkan Türkmen tarafından verilen konferansa, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Prof.Dr. Erkan Türkmen, KARSUM olarak araştırmaların sürdüğünü ve pek çok bilgi konusunda bilinmeyenleri gün yüzüne çıkarmaya çalışıldığını ifade etti. Prof. Dr. Erkan Türkmen Mevlana’nın Konya’ya gelişi konusunda şunları söyledi:
“Yıl 1012 Mevlana’nın babası Sultan-ul Ulama Bahaeddin bazı manevi ilhamlarına dayanarak yaşadığı şehir Belh’ten göç etmeye karar verir ve yakınlarına ‘Sefer ediniz, sıhhat bulacak ve yararlar görürüsünüz’ diye öğüt verir. Alimlerin sultanının bu öğüdü yakınlarını ve inanlarını harekete geçirir. Göç hazırlıkları başlar. 1013 Salı günü beş yaşındaki Mevlana üç yüz deveden oluşan kafile ile Bağdat’a doğru yol alır. Küçük Mevlana’yı en çok üzen onun candan sevdiği nineyi terk etmesidir. Neyse ki annesi ve daha sonra eşi olacak Cevher Hatun kafilede ona sevgi tattırmışlardır. Karaman’a gelince annesini ve yürekten sevdiği can dostu eşini yitirmiştir. Konya’ya geldiğinde Moğollar şehre el koymuş haraca bağlamıştır. Sultanlar maddenin esiri olup benliğe kapılmış ve vezirlerin benliği yüzünden taht kavgasına geçmişlerdir. Alaeddin Keykubad’ın kurduğu zengin devlet viran olamaya yüz tutmuş ve Konya’ya davet ettiği Mevlana’nın babası gönüller sultanı Bahaeddin de 1231’de vefat etmiştir. Bütün bu hadiselere rağmen Mevlana yoksulluğu hoş görmüş, üzüntü etmeyip şükrederek geleceğin hayırlı olmasını sabırla beklemiştir.”
Prof. Dr. Erkan Türkmen konuşmasının devamında, “Kur-an’da birkaç kez geçen şu ifade ‘Velilere (Allah dostlarına) ne korku ne de gam veya hüzün yanaşmaz.’ Dünyanın maddi sarmalları şeytanın sıkça kullandığı tuzaklarıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu yüzden ‘Yoksulluk benim kıvancımdır’ demiştir. Bu yoksulluk insanlara muhtaç eden türünden değildir, tersine kimseye muhtaç olmamak için maddi tuzakları azaltmak ve elinde var olanlarıyla yetinmektir. Bu reçete sadece İslam’da değil Hint felsefesinde ‘Nirvana’ olarak, Yunanlılarda ise Kıbrıslı Zeno’nun kurduğu Stoa düşüncesinin temeli ve Budizm’in kaburgası idi” dedi.
Prof. Dr. Erkan Türkmen sözlerini, Mevlana’nın, “Allah’ı ararken rüzgâr gibi es, O’nun vereceği sıkıntıların şerbetini tatlı içecekler gibi iç… Kimin evi sahilde ise dalgalarla çok karşılaşır ve kim ki aşk davasına düşse çok acılar çekmek zorundadır” sözleriyle son verdi.