IHA
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2015 15:42
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Altunyaldız, katıldığı bir televizyon programında, 1 Kasım sonrası muhtemel AK Parti iktidarında büyük dönüşüm ve değişim hamlelerinin ekonomik anlamda kaldığı yerden devam edeceğini vurgulayarak, “AK Parti reel olandan taviz vermiyor ancak rakipleri günübirlik politikalarla seçmenin aklını çelmeye çalışıyor. Ön plana çıkması gerekenler emekli ya da asgari ücretli için gelir artırıcı tedbirlerden öte esas gündem şu olmalı: Büyük fotoğrafta daha üst bir gelir düzeyi için savaşmak… Bu ne demektir şudur esas olan, inovasyon ölçeğiniz var, altyapı ölçeğiniz var, hukuk ülkesi olma özelliğiniz var, eğitim kaliteniz var... Yani asıl bunlar ön plana çıkmalı. Bugün artık Türkiye’yi yönetecek olan aday, tüm siyasetçilerin hedef göstermesi gereken, ben görev süremin sonunda Türkiye’yi dünya klasmanındaki şu, şu, şu noktalarda şuradan şuraya taşıyacağım. Yani 40 ise 30’a çıkaracağım, 38’e çıkaracağım. Yani dünya liginde biz performans boyutumuzu ortaya koyacak birtakım somut hedeflerde yarışmak zorundayız. Küçük ya da büyük ancak somut hedef önemli... Türkiye için anlam taşıyacak olan bu artık. İş dünyasında teknolojiye, markaya, sürdürülebilirliğe yatırımın ne demek olduğunu fark ettik, sıra özümsemek ve içselleştirmekte… Firmalarımızın, dünya çapında stratejik planlama yapan şirketlerimizin motivasyonunun bozulmaması lazım aksine güçlenmesi lazım ki gelecekte devler liginde hep oynayacağımızı içselleştirelim. Törpülenmelere meydan vermemek önemli, içinde yaşadığımız dönem özellikle 7 Haziran sonrası ne yazık ki törpüledi fakat bunu çok kısa zamanda tersine çevirmek mümkün. Kendimize olan güvenimizin tekrar yerine gelmesi, mali disiplinin sağlanması ve reformcu bir anlayış ekonomiye tekrar yükseliş ivmesi kazandıracak aksi için hiçbir sebep yok. Dünya için de, Türkiye için de finansal oyunlar dünyadaki reel ekonominin çok önünde. Özellikle bizim ülkemiz için bu daha sarsıcı, çünkü yapısal süreçlerimiz tamamlanmadan finansal oyunlarla günlük dalgalanmalar yaşıyoruz. Bu ise bizim temel politikalarımızın istikrarı için acele etmemiz gereğini unutturuyor. Artık tek başlı bir başarı hikayesi yok dünyada. Bugün baktığınız zaman tek bir konuyu çözmüş de diğerlerini idare etmiş ülke yok. Ekosistem mantığıyla doğru şeyleri yaptığınızda, hücrenin tüm birimlerini güçlendiriyor. Yani orada bir şeyi başardığınız zaman zaten mutlaka öteki alana da bir şekilde sirayet ediyor. Dünyadaki sıralamalara bakın, her türlü konuda ilk 25-30’a giren ülkeler hemen hemen aynı. Yani milli gelir düzeyinde ilk 10’da olup da bir başka konuda mesela insani gelişmişlik düzeyi olarak 90’ıncı olan, 100’üncü olan yok” dedi.
MALİ DİSİPLİN VE REFORM
Ziya Altunyaldız şöyle devam etti: “Toplumsal bir dönüşümden bahsetmeliyiz. Her şey insan, yani biz de zaten insanı çözmeden, insanın farkındalığını ortaya çıkarmadan ne sanayinin, ne Türkiye ekonomisinin, ne de Türkiye’nin bütünsel kalkınma dediğimiz yapısının gelişmeyeceğinden yola çıkarak hareket ediyoruz. Bütünsel Kalkınma yeni bir tabir mesela. Bütünsel kalkınmayı da oluşturacak olan en temel öğe, insanımızın, dolayısıyla eğitim sisteminin dönüştürülmesi. Eğitim stratejimiz bütünlük arz etmeli ve istikrarı sağlamalı. Türkiye’de toplumsal dönüşümü eğitimle sağlamak, kalkınmayı gerçekleştirmek için kamuda hızlı bir dönüşüm ve değişimi sağlamak kısa vadede planımız olmalı.Mevcut bürokratik performans mantığı eskiye göre hızla değişti ancak Türkiye’nin rekabet gücünü oluşturması için daha esnek ve derinlikli performansla hareket etmesi gerekiyor. Ülkenin büyümesi noktasında belirlenen hedefin üç tane sac ayağı var. Birincisi siyasetçi, ikincisi özel sektör, üçüncüsü kamu-bürokrasi... Bunları birlikte başaramadığınız zaman, eğitim sisteminizi siz rekabet unsurlu bir modele dönüştüremediğiniz zaman ne yaparsanız yapın bir yere gitmeniz mümkün değil. Siyasetçinin çok yorulduğunu söylüyoruz. Niye Türkiye’de siyasetçi çok yoruluyor? Çünkü siyasetçi bir yerde tıkanan veya kendisiyle özel sektörü arasındaki hızı yeteri kadar kavrayamamış olan bürokratın sübvansiyonu ya da sürekli katalizörü olarak çalışma noktasına geliyor. Yani bir yerde siyasetçinin en temel görevi vizyon koymaktan daha öteye özel sektörle birlikte paylaşmış olduğu vizyonun çözümü noktasında aksayan bürokratik anlayışı çözmeye yönelik bir efor harcamaya doğru gidiyor. Bu sürdürülebilir bir model değil. Siyasi istikrar, hukuki istikrar ve bürokratik istikrar üçü birbirine bağlı ve gelişmiş bir ekonominin kargas halidir. Biri ihmal edilirse diğeri zarar görür ve mesafe alamaz. İster orta gelir tuzağı deyin, ister teknoloji tuzağı deyiniz ama Türkiye 2002-2011 arasında, hakikaten dünyanın gıptayla izlediği bir gelişme yaşadı, bir ekonomik büyüme yaşadı. Yüzde 5 ile 8 arasında bir büyüme, gelirimiz 200 milyar dolardan 820 milyar dolara çıktı. Bunların hepsi güzel ve alkışlanacak bir başarıydı. Siyasi istikrar ve finansal istikrarın beraberinde geldi bunlar... Ama görüyoruz ki son 3-4 yıldan beri grafikler eskisi gibi değil. Yeni bir yükseliş hamlesinin adını Yeni Türkiye koyduk bunu için. Bizi 20/ 25 bin dolarla Türkiye’yi gerçek anlamda ‘şampiyonlar ligi’ne taşıyacak olan yol hikayesi budur... Zaten toplum bunda mutabakat sağlayıp, ‘şampiyonlar ligi’ne çıkarma noktasındaki kararını verdiği zaman bu oyun başka bir oyuna dönüşür. İşte bunun için de burada ciddi bir mutabakat gerekiyor. Onun için kendimiz adına bu mutabakatın güçlenmesi noktasında bir davetiye çıkarmak istiyoruz ve bunun olmasını da imkan dışı bir şey olarak görmüyoruz. Umudumuz var ki zaten böyle bir heyecanla toplumu böyle bir mutabakata davet ediyoruz. İnşallah bu davetimiz toplumsal bir mutabakat kabulü görüp de diğer katmanlarında da bir heyecan oluşturur. Kararlı olduğumuz zaman bu işlerin artık 20-30 sene filan süreceğini düşünmüyorum. Kararlı olursak bunlar 5-10 senede zaten kendilerini ortaya koyabilecek olan imkânları da sunacaktır ki Türk insanına güvenmek için endişeli olmamamız lazım” diye konuştu.