Güncelleme Tarihi:
KORONAVİRÜS salgınının Antalya’ya çevresel etkilerini ortaya koyan bir rapor yayınlayan Antalya Kent Konseyi, mart ve haziran ayları arasındaki süreçte kente ilişkin alınan kararları değerlendirdi. Kovid-19 sürecinde doğru bilinen yanlışlara yer verilen raporda salgın riskine karşı önlem amacıyla yapılan çalışmaların ve kent planlamasında alınan kararların olumsuz etkilerine değinildi.
SOKAKLARI YIKAMAK DOĞRU DEĞİL
Konsey’in Çevre Çalışma Grubu’nun hazırladığı raporda, “Kovid-19 süreci başladıktan sonra, belediyelerimizin yaptığı ilk faaliyet, cadde, sokak ve kaldırımları çeşitli kimyasallar ve tazyikli sularla yıkamak oldu. Otobüs durakları, banklar, çöp konteynerleri, bankamatikler de yıkanarak dezenfekte edilmeye çalışıldı. Bu tür ilaçlamaların kısa süren olumlu etkisi vardır. Ancak dezavantajı avantajından fazladır. Kimyasallar ile karıştırılan su, en iyi ihtimalle yağmur suyu toplama sistemine girerek alıcı ortamlarda kimyasal birikmeye neden olur. Yüksek dozda kimyasala maruz kalınması uzun dönemde sağlık riskleri getirir” denildi.
BÖCEK İLACI BİLE KULLANILDI
Kovid-19 süreci başladığında kamu ve özel kurumların kapalı alanları dezenfeksyon yarışına girdikleri hatırlatılan raporda, “Bu yarış, maalesef insan kaynaklı ve hava yoluyla bulaşan bir virüs için başarı getirmekten çok, pek çok zararlı kimyasalın iç ortam havasına karışmasına sebep oldu. Bu süreçte virüsü etkisiz hale getirilme çalışmalarında böcek ilacı bile kullanıldı. Kimi kurum ve kuruluşlarda, ilaçlamadan sonra sadece yarım saatlik bir ara verilerek tekrar çalışılmaya başlandı. Halbuki korunmaya çalıştığımız bu virüsün taşıyıcısı insandır. İç ortamda bu gibi kimyasalların birikimi çok ciddi sağlık sorunları yaşanmasına sebep olacaktır” ifadelerine yer verildi.
EN ETKİLİ YÖNTEM ‘OZON GAZI’
Antalya için en uygun iç ortam dezenfeksiyon metodunun güneş ışınlarının daha az olduğu sabah 09:30- 11:30 saatleri arasında sadece ozon gazı ile dezenfeksiyon olduğunu belirten Kent Konseyi Çevre Grubu, hazırladıkları raporda şu önerilerde bulundu: “Dezenfeksiyondan sonra iç ortamlar çok iyi havalandırılmalıdır. Ancak bu dezenfeksiyon işleminin market, cami gibi halkın belirli bir süre yoğun olarak kullandığı yerlerde yapılması gerekiyorsa, yoğun kullanımdan önce ve sonra işlemin yapılacağı yer kapatılarak dezenfeksiyon yapılmalı, daha sonra ortam havalandırılmalı ve sonra tekrar faaliyete açılmalıdır.”
MASKE VE ELDİVENLERİN BERTARAFI
Kovid-19 süreciyle birlikte hayatımıza giren tek kullanımlık maske ve eldivenlerin de çok ciddi sağlık riski barındırdığının altı çizilen raporda, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı genelgesi ile kurum, kuruluş ve işletmelerde maske, eldiven ve diğer kişisel hijyen malzeme atıklarının diğer atıklardan ayrı olarak biriktirilmesi, iç içe iki torbaya konulması ve geçici depolama alanlarında en az 72 saat bekletildikten sonra belediyeye teslim edilmesi zorunlu hale getirildi. Evler için ise aynı şekilde aynı hüküm getirildi. Ancak, genelge tarihinden itibaren iki ayı aşkın süre geçmiş olmasına ve kamu spotu yayınlanmasına rağmen, hijyen atıklarının düzenli bir şekilde toplanmasına yönelik bir çalışmanın kentimizde yaygınlaşmadığı görülmüştür. Genelgenin uygulanıp uygulanmadığı kolluk kuvvetlerince denetlenmelidir” denildi.
OTOBÜS YOĞUNLUĞU ENDİŞE VERİCİ
Toplu taşıma araçlarının dezenfeksiyonuna yönelik uyarıların da yer aldığı raporda, uzmanların şu tespitleri yer aldı: “Antalya Büyükşehir Belediyesi ulaşım ekibinin hijyen çalışmaları için kısıtlı kalıyor olması ve otobüslerdeki yoğunluk endişe vericidir. Sefer sayıları artırılarak ve güzergâhlar sadeleştirilerek otobüslerdeki yoğunlukların azaltılması, bulaş riskini azaltıcı bir unsur olacaktır. Fransa, Hollanda, İtalya gibi ülkelerde son zamanlarda sıkça gözlenen ve temel amacı toplu taşımada yoğunluğu azaltmak olan bisiklet yollarının yaygınlaştırılması Antalya’da da uygulanmalı. Ayrıca, taksi ve durakların dezenfeksiyonuna yönelik İl Umumi Hıfzısıhha Kurulu kararlarında yer alan haftada en az bir kez dezenfekte zorunluluğu etkin koruma için yeterli değildir.”
KENTSEL PLANLAMAYA DİKKAT
salgın sürecinde yapılan çeşitli kentsel planlamaların da çevreye olan etkilerinin değerlendirildiği raporda, sit statüsü değişiklikleri ve sahillere yapılması planlanan otellerin bu dönemde sık sık gündeme geldiğine değinildi. Raporda, şehir planlamasına ilişkin şu ifadeler yer aldı: “Antalya’nın nüfusu 2019 yılında 2018 yılına göre 85 bin 300 kişi artmış ve 2.5 milyonu aşmıştır. Bu artış ile Antalya, yüzde 3.5 ile nüfusunu en yüksek oranda artıran il olmuştur. Son dönemde özellikle sahilde bulunan ilçelerin kıyı kesimlerinde bölge halkının sıklıkla kullandığı alanların turizme kazandırılması kapsamında bazı plan değişiklikleri yapıldı. Bu kararlarda şeffaf bir Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci ile değerlendirilmesi, bölgede yaşayan toplumun hassasiyetlerinin göz önüne alınması gerekliliği unutulmamalıdır.”
GÖÇMEN KUŞLAR VE DENİZ CANLILARI
Raporda, “Sahil bandına yapılacak çok katlı yapıların, deniz ve kara meltemlerini keseceğinden dolayı iç kesimlerde çok ciddi kirlilik birikimine sebebiyet verebileceği öngörülmelidir. Antalya, göçmen kuşların rotasında bulunan çok önemli bir durak konumundadır. Yapılması planlanan otellerin yakınında göçmen kuşların konaklayabileceği sulak alanların olmamasına özen gösterilmelidir. Ayrıca, Akdeniz fokları ve deniz kaplumbağaları başta olmak üzere bölgemiz açısından ender bulunan deniz canlılarının hayatlarını idame etikleri sahil kesimleri incelenmeli ve biyoçeşitliliğe zarar verici herhangi bir yapılaşmaya izin verilmemelidir.”