Güncelleme Tarihi:
Ergün AYAZ- Çağla DAŞCI/KARTEPE (Kocaeli), (DHA)- KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş tüm darbelerde iç odakların yanı sıra dışarıdaki pis ellerin etkisinin olduğunu söyledi. Kurtulmuş, "Bir daha darbe olmayacak bir toplum haline gelmek mecburiyetindeyiz. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir darbe dış güçlerin etkisi olmadan gerçekleşemez. Hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım, milli bağımsızlığımızı önemseyerek dış güçlerden etkilenmeyecek bir yapıyı tesis etmeliyiz" dedi.
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca Kartepe kayak merkezinde bulunan The Green Park Otel'de düzenlenen 'Uluslararası 15 Temmuz ve Darbeler Sempozyumu-Kartepe Zirvesi'ne 26 ülkeden politikacı, akademisyen, gazeteci ve yazar olmak üzere 187 kişi katıldı. Zirvenin onursal başkanlığını Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş yaptı. Sempozyumun açılışına Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, AB Genişlemeden Sorumlu Eski Komiseri Gunter Verheugen, TBMM Eski Başkanı Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı katılırken, zirvenin açılışında konuşan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, şöyle konuştu:
"Küresel bir buhran yaşıyoruz. Dünya uçurumun eşiğinde. İnsanlık bir yol ayırımında. Daha adaletli, daha huzurlu ve özgür bir hayat istemektedir tüm insanlar. Eskimiş dünya düzeni insanlarda kelepçeye dönüşmüştür. Yeni bir adil dünya düzenine, soluduğumuz hava kadar hepimizin ihtiyacı vardır. Kartepe Zirvesi'nde ayağımızdaki zincirleri kırmak için buluştuk. Dünyayı çıkmaza sürükleyen en önemli olaylardan biri darbelerdir. Her darbeyle toplumların iradeleri gasp edildi. İnsanların canlarına mallarına ipotek konuldu. Bu durumda yatırım yapamazsınız, açlıkla mücadele edemezsiniz. Darbe mekanizmasını durdurmadan yeni bir dünya hayali mümkün değildir. Türkiye'nin demokratik gelişiminin cuntalar eliyle durdurulduğuna çok şahit olduk. 15 Temmuz destanı darbecilere karşı gelişen şuurun eseridir. Bu şuura liderlik yapan Cumhurbaşkanımızın eseridir. İş hepimize bütün insanlığa düşmektedir."
Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy ise, Türkiye'nin darbe ve darbe girişimleri konusunda acı deneyimleri olan ülkelerden biri olduğunu anlatırken, "Bununla ilgili bilinç oluşturması açısından önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın dünyanın ilk 10 ekonomisi hedefidir. Türkiye'nin önünü kesmek için 15 Temmuz da hain bir darbe girişimi ile engellemeye çalıştılar. Sayın Erdoğan'ın halkı demokrasiye sahip çıkmaya daveti karşılık bulmuş ve Türk halkı meydanlara inerek nöbet tutmuştur" diye konuştu.
'DEMOKRASİ İLE EKONOMİ ARASINDAKİ İLİŞKİ SON DERECE AÇIKTIR'
Meselenin odak noktasının milletin söz sahibi olması olduğunu söyleyen Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, "Türkiye'nin Davos'u gibi iddialı bir çıkışla başlıyorsunuz. İnşallah Davos'u da geçersiniz, çok önemli bir uluslararası etkinlik haline dönebilir burası. Esas mesele halkların mı, milletlerin mi yoksa bir takım karanlık kapılar arasındaki güç odakların dediği mi olacak? Konuştuğumuz konunun özeti bu cümlede gizlidir. Meselenin odak noktası milletin söz sahibi olmasıdır. Demokrasi ile ekonomi arasında yakın bir ilişki olduğunu biliyoruz. Darbelerin karşılaştığı ülkelerin gelişmekte yada az gelişmekte olduğu ülkeler olduğunu düşünürseniz, darbelerin nasıl ekonomik gelişmeye de engel olduğunu açıkça görürsünüz. Darbe ile karşılaşan ülkelerin kişi başı gelirinin 2 bin doların altında olması da tesadüf değildir. Demek ki ekonominin gelişmesi ve demokrasinin gelişmesi de eş zamanlı olan meselelerdir" dedi.
Kurtulmuş, ülkelerin ekonomik olarak ilerlemelerinin önüne geçmek için darbe mekanizmasını devreye soktuklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Birileri bu ülkenin içinden olan güçler olabilir, ülkeyi sömürmek isteyen dış güçler olabilir, o ülkelerin ekonomik gelişmelerini ileriye gitmesini istemedikleri için de darbe mekanizmasını devreye sokuyor, darbecilerin önünü açıyorlar. Demokrasi ile ekonomi arasındaki ilişki son derece açıktır. Gelişen ekonominin, üretilen değerin büyük kitleler tarafından paylaşılmasının önüne geçmek için bir takım azınlıklar maalesef bu mekanizmayı rahatlıkla devreye sokabilmişlerdir. Türkiye'deki demokrasi tarihi aslında bir yerde 'Darbeler Tarihi' olarak görülebilir. 1950'yi çok partili siyasi hayatın başlangıcı olarak alırsanız. 67 yıllık çok partili siyasi hayatında 5 darbe ile karşılaşmış ve çok sayıda darbe teşebbüsü ile karşılaşmış olan milletin çocuklarıyız. Devletin de bir takım gidişatı hoşuna gitmeyenlerin hemen silahlı kuvvetleri kullanarak yönetim değişikliğine gitmek istemesine şahit olmuşuzdur. Türkiye'de çok partili siyasi hayatımız boyunca milletten yana olan bir takım seçkinlere, aristokratlara, bir takım iç ve dış güçlü merkezlere değil de, milletin oyuna, reyine, gönlüne ve zihnine güvenen bütün siyasi hareketler hayatları boyunca demokrasinin gelişmesi, millet iradesi için mücadele vermişlerdir. Çünkü biliyorlar ki millete güvendiğiniz zaman o sistem daha iyi gelişecek ve milletin önü daha da iyi açılacak. Türkiye'de etkin olan bir takım siyaset ve ekonomi çevreleri her zaman sandığı dengeleyecek şekilde gördükleri Türk Silahlı Kuvvetleri ve bazı oluşumları hep görmüşler ve istifade etmeye çalışmışlardır. İktidarda olan Ak Partide 15 yıldır iktidar süresince millet egemenliğini geliştirmekten yana olan eylemleri ortaya koymaya gayret etmiştir."
'DÜNYADA EN SAĞLAM DEMOKRASİ MÜCADELESİ VERMİŞ MİLLETİZ'
Kurtulmuş, Türk milletinin dünyada en sağlam demokrasi mücadelesi vermiş milleti olduğunu anlatırken şimdiye kadar 68 siyasi partinin kapatıldığını ve çok sayıda siyaset adamının yasaklı hale getirildiğini vurguladı. Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Mevcut siyasi iktidarlar bir takım ali cengiz oyunları olmak üzere siyasi iktidarlar maalesef değiştirilmiştir. Milli siyaset geleneği Türkiye'de millet adına siyaset yapmayı sürdürmüş, bedel ödemiş ve bundan sonraki süreçlerde de bedel ödemeyi göze alıp devam edecektir. 2010 referandumu Türkiye'de millet egemenliğinin önünün açılması açısından önemliydi. Arkasından cumhurbaşkanlığı seçimi önemli bir milat olarak kabul edilebilir. Dünyada en sağlam demokrasi mücadelesi vermiş milletlerden birisiyiz. Hatta diyebiliriz ki 15 Temmuz'daki gösterdiğimiz kararlılık bunu 16 Temmuz olarak alalım millet direnişinin altın harflerle tarihe geçmesi, Türk halkına dünya tarihinde, demokrasi tarihinde fevkalade yüksek ayrıcalık tanımıştır. 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Milletimizin fertlerine ve herkese yürekten şükranlarımızı ifade ediyoruz. Sayın cumhurbaşkanımızın telefon marifetiyle bir televizyon kanalına katılması oradan milleti havalimanlarına, alanlara çağırması, milletin ve devletin başında bulunan başkomutanın bu çağrısına uyan vatandaşların alanları doldurması ve devletin milletle bütünleştiğinin en güzel göstergesidir. Şimdi iki temel vazifemiz var. Birincisi 15 Temmuz'u ortaya koyan ihanet cephesinden yaptıklarının tamamının hesabını hiçbir sayfası eksik kalmamak üzere bu hesabı sormak ve bu hesabı millet adına almak, milletin ödemiş olduğu bedelin hiç olmazsa yasal karşılığını bu cephecilerden, bu canilerden sormaktır. İkinci büyük hedefimizde Türkiye de demokrasiyi kişilerden, partilerden uzak bir şekilde tam manasıyla güçleşmiş bir yapıya kavuşturmaktır."
DARBELERLE KARŞILAŞMAMAK İÇİN 5 HUSUS VAR
Bir daha darbelerle karşılaşmamak için 5 önemli husus olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Birincisi; bu kadar bedel ödemiş bir millet olarak demokrasi kültürünün tam olarak yerleştiğini söyleyemeyiz. İlgili tüm kurum, kişi ve kuruluşlar bunun için özel bir gayret sarf etmelidir. Demokrasi eşitler arasında bir yarıştır. Söz de karar da milletindir. İktidara gelenlerin iktidardan gitmelerinin tek yolu sandıktır. İkincisi; yönetim erkinin sadece ve sadece sivillerin elinde olmasıdır. Seçilmemiş insanların sivil veya asker olsunlar, seçilmiş sivil iradenin yerini almaları asla kabul edilemez. Üçüncüsü ise; TSK'nın sivil yönetimle olan ilişkilerinin düzenlenmesi Türkiye için büyük bir kazanım olmuştur. Asker, sivil otoritenin emrinde Türkiye'nin savunmasını sağlayacak. Dördüncü olarak; devletin ele geçirilmesi mümkün olan bir mekanizma olmaktan çıkarılmasıdır. FETÖ darbe teşebbüsü hepimizin gözünü açmalıdır. Bir takım gruplar devleti ele geçirmeye çalışmaktadır. Bu nedenle nice darbe teşebbüsleri ortaya çıkmıştır. FETÖ bunların içinde en sonuncusudur, ancak yıllar içinde devletin içinde en fazla yapılanma sağlayanıdır. Devlet kimsenin babasının malı değildir. Devlet milleti yöneten bir mekanizmadır. Devletin; liyakat, ehliyet ve millete sadakatle güçlendirilmesi gerekmektedir. Sadakati sadece millete olan yöneticilerin önü açılmalı, milletin adamları iktidara gelmelidir. Sonuncu olarak; Türkiye ve yurt dışında tüm darbelerin arkasında; millet çoğunluğunun yönetimin dışında tutulması, ekonomiden gereken payı alamaması yatmaktadır. Önümüzde çok önemli bir çalışma dönemi var. 'FETÖ'den kurtulduk' deyip bir köşede oturamayız. Bir daha darbe olmayacak bir toplum haline gelmek mecburiyetindeyiz. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir darbe dış güçlerin etkisi olmadan gerçekleşemez. Sadece Türkiye'de değil, tüm darbelerde iç odakların yanı sıra dışarıdaki pis ellerin de etkisi vardır. Hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım milli bağımsızlığımızı önemseyerek dış güçlerden etkilenmeyecek bir yapıyı tesis etmeliyiz."
Başkan Karaosmanoğlu konuşmasının ardından Kurtulmuş'a dünyaca ünlü Hereke halısı hediye etti. Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi.
FOTOĞRAFLI