Güncelleme Tarihi:
KIRŞEHİR (AA) - TUĞBA YARDIMCI - Suriye Türkmenleri Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa, "Suriye'de sürecin nereye varacağı bilinmediğinden veya ülke bölünmeye gidebileceğinden, Türkiye'nin desteğiyle Türkiye sınır boylarında yerleşik Türkmen köyleri, güvenli saha ilan edilmeli" dedi.
Mustafa, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2011 yılından bu yana Suriye'deki savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınan Suriyeli sayısının 1,6 milyonu geçtiğini, sığınmacıların çoğunun Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye ve Malatya'daki kamplarda, geri kalanının ise kendi imkanlarıyla neredeyse ülkenin her köşesine dağılmış şekilde yaşam mücadelesi verdiğini belirtti.
Suriyelilerin misafirlik süresi uzadıkça halk arasında "merhamet yorgunluğu psikolojisi"nin artmaya başladığına dikkati çeken Mustafa, "Sosyolojik ve ekonomik sorunlar baş gösteriyor. Suriyeli sığınmacılar içinde yalnızca 120 bin civarı Suriye Türkmeni bulunuyor. Türkiye'deki Suriyeli sığınmacı sayısının yalnızca yüzde 7'sini oluşturan ve Gaziantep, Hatay (Yayladağı), Osmaniye ve Malatya'daki kamplarda yaşayan Suriye Türkmenlerinin kamplardaki koşullarının, misafir algısı yaratacak biçimde iyileştirilmesi gerekmektedir" diye konuştu.
Mustafa, kamplara yönelik hem sosyal hem de stratejik anlamlar ifade eden birtakım talepleri bulunduğunu dile getirerek, bu talepleri şöyle sıraladı:
"Osmaniye çadır kentteki sorunların çözümü açısından, kampın Hatay sınır bölgesine taşınması, sahadaki çalışmaların sağlıklı biçimde gelişmesi, güvenli bölge talebinin gereksinimini ortaya koyma, eve dönüş projesine hazırlık özel bir önem arz etmektedir. Önümüzdeki süreçte en önemli, en stratejik konulardan bir diğeri de Suriye Türkmenlerinin Suriye muhalefeti içindeki temsiliyeti meselesidir. Önümüzdeki süreçte, Suriye Türkmenlerinin daha güçlü, daha etkin olması için 20 kişilik Türkmen heyetinin Suriye Ulusal Meclisi'nde yer alması gerekmektedir. Bu temin edilmeden Suriye'nin yeniden tanzim edilmesinde Türkmenlerin, dolayısıyla Türkiye'nin çıkarlarının korunamayacağı şüphe götürmez bir gerçektir. Bu nedenle, Suriye Ulusal Meclisi'nde ve Suriye Geçici Hükümeti'nde Suriye Türkmenlerinin temsili nüfusuyla orantılı olacak biçimde artırılmalıdır."
- "Vatanımızı terk etmek istemiyoruz"
Bu süreçte Türkmenlerin hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden hem de kamuoyundan destek beklediğine işaret eden Mustafa, "Bir diğer stratejik talebimiz de Suriye Türkmenlerinin topraklarında, köylerinde güvende tutulmasıdır. Toprağımızı, vatanımızı terk etmek istemiyoruz. Vatanımızın malum senaryolara mekan olmasını görmek istemiyoruz. Bizler evlerimizde, toprağımızda kalmalıyız ki Suriye'nin toprak birliği sağlansın. Toprağımızda güvende olmalıyız ki Türkiye'nin geleceğine ipotek koyan emeller, projeler, senaryolar ölü doğsun" dedi.
Mustafa, 1921 Ankara Antlaşması ile Suriye Türkmenlerine tanınan haklar ve bu konuda Türkiye Cumhuriyeti'ne tanınan yetkilerin başta Suriye'nin diğer unsurları olmak üzere herkese duyurulması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Bu konu başta Türkiye kamuoyu olmak üzere neredeyse hiç kimse tarafından bilinmemektedir. Suriye'de sürecin nereye varacağı bilinmediğinden veya ülke bölünmeye gidebileceğinden, Türkiye'nin desteğiyle Türkiye sınır boylarında yerleşik Türkmen köyleri güvenli sahalar ilan edilmeli. Bu, Türkmenlerin geleceği kadar, Türkiye'nin ulusal güvenliği için de gereklidir. Güvenliği sağlanacak Türkmen bölgelerinde Türkmen kampları kurulmalı ve Türkiye'deki Türkmen çadır kentleri bu güvenli bölgelere taşınmalıdır. Çadır kentlerde yaşayanlara yönelik köye dönüş programları başlatılmalıdır. Örgütlü yaşam biçimlendirmesi, yerel yönetimler anlayışını yerleştirme, geleneklerimiz ve kültürümüzü yaygınlaştırma gibi konularda programlar uygulanmalıdır."
- "Türkmenler, Suriye'nin çimentosudur"
"Suriye'de iç savaşın mezhepsel, etnik savaşa dönüşmesi veya bölünme savaşına girmesi an meselesidir" diyen Mustafa, şöyle devam etti:
"Türkmen bölgeleri her daim olduğu gibi namlunun ucundadır. Esed rejiminin köylerimize yönelik saldırıları, varil bombaları durmak bilmezken, Halep'te Kürtler ve Sünni Araplar arasında, Hama, Humus'ta Nusayriler ile Sünni Araplar arasında, Şam'da Sünni Araplar ile Durziler arasında kalmamız işten bile değildir. Halep'teki köylerimizin neredeyse tamamı IŞİD'in kontrolüne geçmiş, Ayn el Arap'ta başlayan, Suriye'nin kuzey bölgelerine hızla yayılma potansiyeli olan savaş içinde savaş, biz Türkmenleri yine yeni bir ateş hattına sokmaktadır. Bugün Suriye'de açık ve net şekilde karşımızda duran gerçekler var. Bu gerçekler kah bir olayın veya bir projenin sonucu, kah yeni gelişen bir senaryonun sebepleri olarak değerlendirilebilir. Suriye'de Türkmenlerin yaşadığı bölgeler, Suriye'nin birliği için stratejik değerdedir. Türkmenler, Suriye'nin çimentosudur. Türkmenlerin yaşadıkları bölgelerin ve söz konusu tarihi topraklarda Türkmen karakterinin korunması, Türkiye'nin milli güvenliği ve birliği için stratejik değerdedir."
Abdurrahman Mustafa, Suriye'nin toprak ve siyasi birliğini savunduklarını belirterek, "Yeni Suriye'de Türkmenler kurucu unsur olarak anayasal güvenceye kavuşturulmalı ve hakları uluslararası teminat altına alınmalıdır. 1921 Ankara Antlaşması'na uyulmalıdır. IŞİD'in Halep kırsalında ve Bayır-Bucak bölgesindeki hakimiyeti ve rejimin Halep şehrindeki kuşatması altında bulunan 2 milyona yakın Türkmenin muhtemel bir katliama karşı korunması için gereken tedbirler ivedilikle alınmalıdır. Suriye'deki vaziyet, Türkmenlerin bölgedeki varlığını ciddi anlamda tehdit etmektedir. Türkmenlerin tehdit altında olması, Türkiye'nin de milli güvenliğini aynı oranda tehdit etmektedir" diye konuştu.