Prof. Dr. Arı: Türkiye mültecilere kapılarını hiçbir zaman kapamadı

Güncelleme Tarihi:

Prof. Dr. Arı: Türkiye mültecilere kapılarını hiçbir zaman kapamadı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2018 12:58

Prof. Dr. Arı: Türkiye mültecilere kapılarını hiçbir zaman kapamadı

Haberin Devamı

Vahit İŞBAŞARAN/KIRKLARELİ(DH)- KIRKLARELİ Üniversitesi Kamu Diplomasisi Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Uluslararası İlişkiler Öğrenci Kulübü işbirliğinde düzenlenen 'Türkiye'nin Suriye Politikası ve Türk Amerikan İlişkileri' konulu konferansta konuşan Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve  İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Tayyar Arı, "Türkiye mültecilere kapılarını hiçbir zaman kapamadı" dedi.

Kırklareli Üniversitesi 15 Temmuz Şehitler ve Gaziler Hasan Zan Konferans Salonunda gerçekleştirilen konferansa; Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Şengörür, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Neziha Musaoğlu, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tayyar Arı, Kamu Diplomasisi Uygulama ve Araştırma Merkezi (KADAM) Müdürü Doç. Dr. Muharrem Ekşi, Üniversitenin akademik ve idari personeli ile çok sayıda öğrenci katıldı.

Konferans, Uluslararası İlişkiler Öğrenci Kulübü Başkanı Anıl Acar'ın 2016 yılında kurulmuş olan kulüpleriyle ilgili bilgilendirme konuşması ile başladı. KADAM Müdürü Doç. Dr. Muharrem Ekşi, Kırklareli Üniversitesi'nin 2007 yılında kurulmuş olmasına rağmen ilkleri gerçekleştiren bir üniversite olduğunu belirterek, Türkiye'de devlet ve vakıf üniversiteleri içerisinde ilk defa Kamu Diplomasisi Uygulama ve Araştırma Merkezi'ni açmış olduğunu ve merkezin yoğun bir şekilde faaliyetlerine devam ettiğini vurguladı. Ekşi, merkezin kamuoyunun gündeminde olan konuları ele alma ve ülkemizin sorunlarını çözmeye yönelik konferanslar düzenleme misyonu bağlamında alanın duayen isimlerinden Prof. Dr. Tayyar Arı'yı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencileriyle buluşturduklarını ifade etti.

Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tayyar Arı , Türkiye'nin Suriye sorununa hassasiyetle yaklaştığını dile getirerek her zaman mazlumların ve ihtiyaç sahiplerinin yanında olduğunu söyledi. Türkiye'nin Suriye politikasının inişli çıkışlı bir seyir izlediğini ve zaman içerisinde değişiklik gösterdiğini bildiren Prof. Dr. Arı, dış politikanın statik olmadığını yani bir kere belirlendikten sonra hiç değişmeyecek kurallarının bulunmadığını ifade etti. Uluslararası ilişkilerin; konjonktüre, zamana, aktörlere ve bölgesel değişimlere bağlı olarak sürekli değişen, esnek ve dinamik bir süreç olduğunu kaydeden Arı, şöyle konuştu:

"Türkiye, uluslararası meşruiyet, uluslararası anlaşmalara saygı ve sorunları barışçı yollarla çözme ilkelerden hiçbir zaman ayrılmadı. Suriye politikasını bir meşruiyet temelinde oluşturdu. Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51'inci maddesine, uluslararası hukuk kurallarına ve uluslararası anlaşmalara saygı gösterdi. Suriye tarafından atılan toplar, füzeler varken ve artık sınır güvenliği kalmamışken 'Ben, 900 km sınırımın bulunduğu Suriye'deki krizin dışında kalayım' diyemezsiniz. Kilis ve Hatay'da insanlar göç etmeye başlamışlardı. İnsanlar, kendi ülkesini terk etmeye başlamıştı.  Kendi vatandaşlarınızın, sınırlarınızın güvenliğini sağlamak mecburiyetindesiniz. Dolayısıyla Suriye sorunu Türkiye'yi müdahaleci bir dış politika izlemek durumunda bıraktı. Aksi halde her gün vatandaşlarımız ölüyordu."

Türkiye'nin mültecilere kapılarını hiç bir zaman kapamadığını ifade eden Arı, "Suudi Arabistan, Yemen sorunlarından dolayı bir tek mülteci almıyor. Yemen, bu coğrafyanın en fakir ülkesidir. Hala insanlar orada açlıktan ölüyor ve hiçbir Arap ülkesi mülteci kabul etmiyor. Biz de mülteci kabul etmeyebilirdik ama Anadolu insanları olarak böyle bir acımasızlığı yapamıyoruz. Bu bizim karakterimize uymuyor. Bugün de olsa aynısını yapardık. Ekmeğimizi, aşımızı paylaştık. Bu bir tercih değil; tarihimizin ve kültürümüzün önümüze koyduğu bir faturadır.Biz de Araplar gibi olsaydık o zaman biz de kapıları kapatır, duvar örer, 'bize ne' der ve geçer giderdik. Avrupa'ya göçler oluyor, Almanya bile mülteci kabul ediyor. Ancak; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar ülkelerinde parası olan birkaç bin kişi dışında ne Suriyeli ne de Yemenli var. Bizde 3,5 milyon insan var dile kolay. Amerikalıların Esad ile bir sorunu yok. Esad'ın düşmesini istemezler. 21 Ağustos 2013'te Esad kimyasal silah kullandı ve 1200 kişi yaşamını yitirdi. Sonrasında bu durum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne havale edildi. ABD ile Rusya anlaştı. O sırada ABD, Suriye'ye müdahale edecekti. Kongre ikna edilmeye çalışıldı; fakat ABD Genel Kurmay Başkanı, 'Bizim böyle bir niyetimiz yok' diye açıklama yaptı. Şunu söylediler: 'Bir müdahale, oyunun kurallarını değiştirmeyecek. Biz, müdahale edersek oyundaki dengeyi değiştirmeyecek bir müdahale yapacağız.' Bunun altını çizmek zorunda kaldılar. Yani Esad'a karşı müdahale değil sadece kimyasal silahlara karşı bir müdahale edeceklerini söylediler. Bu silahların Hizbullah üzerinden Lübnan'a taşınması ve oradan İsrail'e karşı kullanılması ihtimalinden ötürü kimyasal silahlarla uğraşıyorlar. Onun dışındaki yani Kimyasal silahları Esad'ın zehirli bir dişi olarak görüyorlar. Zehirli yılanın dişini sökersiniz, hiçbir zarar vermez. Her zaman bununla uğraştılar. Dolayısıyla kimyasal silahları imha ettiler ve ondan sonra her şey normalmiş gibi hareket etmeye devam ediyorlar. Suriye meselesi Kimyasal Silah Meselesi değildir. Bu, olayın belli bir anında çıkmış bir meseledir. İsrail tarafı ABD'ye şunu söyledi: 'Müdahalenin adını dahi zikretmeyin. Bir müdahalede bulunursanız, Esad düşer ve muhalifler gelir. Merkezi otoriteyi yıpratıcı, onu zaafiyete düşürücü en ufak bir hareket yapmayın.' Bu noktada İsrail acayip bir şekilde Amerikan Kongresini ve Amerikan siyasetini etkilemiştir" dedi.

Türkiye'nin Suriye meselesinde görünürde Amerika ile beraber olduğunu söyleyen Arı, "Aslında Amerika ile aynı şeyi düşünmüyorduk. Biz, Esad karşıtıyız. Muhalifleri destekliyoruz. Amerika'nın Esad ile problemi yok. Muhalifleri destekliyor mu meçhul. Çünkü Amerika muhaliflere ağır silahlar verilmesine karşı çıktı. Hafif silahlar verilmesini istedi. Oysa Suriye'nin ağır silahları; uçağı, tankı, hava unsurları ve füzeleri var. Dolayısıyla ABD'nin tavrı şu: 'Muhalifler bu silahları alırlarsa, Esad'ı düşürürler ve İsrail'in istemediği bir durum ortaya çıkar.' Biz 2016 Aralık ayında Astana sürecini başlattık. 2017 Ocak ayında sürecin ilk toplantısını gerçekleştirdik. Şimdiye kadar 9 toplantı yapıldı. Bu arada 3 tane; Soçi, Tahran ve İstanbul zirvelerini gerçekleştirdik. Bu zirvelerin sonucu olarak Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytin Dalı Harekatı'nı yaptık. Bu harekatlarımızda askeri ve diplomatik başarı var. Çünkü Türkiye, Hatay'ın ve Kilis'in güvenliğini sağladı. Sınır güvenliğini temin etti. Amerika ile PYD meselesinde, Fırat'ın doğusunda ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) meselesinde farklı düşünüyoruz. Ama biz bir NATO ülkesiyiz. Türkiye ile ABD, NATO üyesi olarak birçok yerde beraber çalışıyor. Hayat düz bir çizgide ilerlemiyor. Sürekli pozisyonunuzu açık tutmak durumundasınız. Opsiyonlarınızı açık tutmak zorundasınız. Yeni bir sorun çıkıyor, Rusya ile karşı karşıya geliyorsunuz. O nedenle ABD ile de opsiyonları açık tutmak zorundayız. ABD, dünya finans sistemini kontrol etmesi dolayısıyla da büyük bir avantaja sahip. Bunu da TRUMP maalesef kullandı. Bu durumun Avrupa'da ve dünyanın bazı ülkelerinde olumsuz etkileri oldu. ABD, Suriye'de operasyonların devam etmesini istiyor. Almanya ateşkesin olmasını istiyor. Rusya ve İran ateşkesin olmasını ve bir an evvel siyasi sürece geçilmesini istiyor. Ama Fırat'ın doğusundaki Amerikan varlığının da bitmesini istiyorlar. Fransa'nın umurunda değil. Biraz ABD ile aynı fikirde. İşin sonunda herkesin kontrol ettikleri bölgelerde sınırlı özerklikler olacak. Artık eski Suriye olmayacak. Suriye'de bir Kürt devleti de olmayacak. ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffery dedi ki; 'Biz Suriye'de bir Kürt devletine karşıyız; çünkü bu şartlarda Türkiye ile beraber olamayız ve bağımsız bir Kürt devletinin mümkün olmadığını biliyoruz'. ABD bölgedeki varlığını korumak için o bölgedeki yerel unsurlara özerklik tanınmasını sağlayacak. Suriye, Esad'ın daha az yer yönettiği, büyük ölçüde farklı yapıların ortaya çıktığı istikrarsız bir ülke haline gelecek. Biz de bu duruma karşı pozisyon alıyoruz. Bu istikrarsızlığa karşı kendi sınır güvenliğimizi daha ötede kurmak için pozisyon alıyoruz" dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!