Güncelleme Tarihi:
KAYSERİ, (DHA)- RADYASYON Onkolojisi Uzmanı Prof.Dr. Serdar Soyuer, halk arasında 'Işın tedavisi’ olarak bilinen radyoterapinin, toplumda her 8 kadından 1’inde görülen meme kanserinin tedavisinde önemli bir aşamayı oluşturduğunu söyledi. Prof.Dr. Soyuer, "'Tedavi sırasında, yorgunluk, halsizlik veya bulantı gibi bazı yan etkiler oluşabilse de, bunlar radyoterapi bitiminde azalıyor veya tamamen kesilebiliyor. Radyoterapi uygulamaları, kişiye özel planlanıyor'' dedi.
Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof.Dr. Serdar Soyuer, radyoterapinin önemi, yan etkileri ve uygulanışıyla ilgili bilgiler verdi. Meme kanseri tedavisinde, radyoterapinin genellikle cerrahi işlem sonrasında uygulandığını belirten Prof.Dr. Serdar Soyuer; meme kanseri tedavisinin her kişiye ve cerrahiye göre özel olarak belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Kişiye uygulanan tedavi ‘meme koruyucu cerrahi’nin ise, radyoterapi genellikle kalan meme dokusunda, kanserin tekrar etme olasılığını düşürmek amacıyla hemen herkese uygulandığını belirten Soyuer, şöyle dedi:
''Eğer kişiye ‘mastektomi’ uygulanmışsa, yani tüm meme dokusu alınmışsa; tümöre ve hastaya bağlı faktörler değerlendirilerek, göğüs duvarına ve bölgesel lenf nodlarına radyoterapi uygulanabiliyor. Kemoterapi alması gerekiyorsa, radyoterapi uygulaması, kemoterapi bitiminde yapılabiliyor. Bunun için cerrahi uygulamadan sonra 6 ay kadar beklenebilir. Radyoterapi, ileri evre hastalarda kemik, beyin ve yumuşak doku metastazı saptanması durumunda kişiyi rahatlatıp şikayetlerini gidermek amacıyla da destek tedavi olarak kullanılabiliyor."
Radyoterapi tedavisinin uygulama süreçleri hakkında da bilgi veren Prof.Dr. Serdar Soyuer, "Öncelikle tedavi alanlarının saptanması için bilgisayarlı tomografi ile kanserli bölgenin üç boyutlu görüntüleri alınıyor. Bu görüntüler üzerinde radyasyon onkoloğu ve medikal fizikçi tedavi planlama yapıyor. Planlamada esas amaç nüks riski taşıyan meme, göğüs duvarı ve çevredeki lenf bezeleri gibi hedef dokulara yeterli tedavi dozu verilmesi. Öte yandan bu dokuların komşuluğunda olan kalp, akciğer gibi hayati organlara düşük doz verildiği için koruma sağlanıyor” dedi.
Planlamadan sonra tedavinin, haftada 5 gün olmak üzere 5-7 hafta sürebildiğini kaydeden Soyuer, ''Her bir tedavi seansı 15-20 dakikayı buluyor ve her bir alan için ışının verildiği süre birkaç dakikayla sınırlı oluyor. Tedavi sırasında hastalar herhangi bir şey hissetmiyor, tedavi sonrasında çevrelerine radyasyon yaymıyor ve günlük aktivitelerine devam edebiliyor'' diye konuştu. Tedavi aşamasında bazen ciltte tahriş ve kızarıklık olabildiğini vurgulayan Soyuer, şöyle konuştu:
"Güneş yanığına benzeyen bu etki; cildin kızarmasına, kurumasına, kaşınmasına ve soyulmasına neden olabiliyor. Tedavinin bitimi ile bu şikayetler azalarak kayboluyor. Radyoterapi sürecinde bol kesimli, pamuklu giysiler giyilmeli, ılık su ile duş alınmalı ve tedavi alanındaki deriye krem, losyon ve deodorant gibi maddeler sürülmemeli. Tedavi gören kişilerin radyoterapi aldığı süreç boyunca ılık su ile banyo yapmasında sakınca yok ancak radyoterapi alanını tahriş edecek şekilde keselemek veya lifle sürterek sabunlamak ciltte reaksiyonları artırabiliyor. Kişilerin uzun dönemde cerrahi müdahale ve radyoterapiye bağlı olarak meme dokusunda sertlik, ağrı gibi şikayetler hissetmesi normal ancak bu da, ortalama 6 ay ile 1 yıldan sonra düzeliyor. Meme cildinde olan renk koyuluğu zaman içinde açılıyor. Çok nadiren radyoterapi nedeniyle meme cildinde küçük damarların yırtılması ve buna bağlı olarak küçük kırmızı lekeler ortaya çıkabiliyor."
FOTOĞRAFLI