Kayseri Barosu Başkanı Dursun: Sanığın kendisi bile adil yargılandığına inanmalı

Güncelleme Tarihi:

Kayseri Barosu Başkanı Dursun: Sanığın kendisi bile adil yargılandığına inanmalı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 05, 2017 14:32

Kayseri Barosu Başkanı Dursun: Sanığın kendisi bile adil yargılandığına inanmalı

Haberin Devamı

KAYSERİ, (DHA) – KAYSERİ Barosu Başkanı Avukat Cavit Dursun, suçluya ceza verebilmenin yolunun hukuktan geçtiğini belirterek, ‘’Eğer hukuku uygulamazsanız, savunma hakkı vermezseniz ve tüm haklarını kısıtlarsanız, suç isnadında bulunulan şüpheliyi dahi cezalandıramazsınız. Öyle bir hukuk düzeni kurmalıyız ki, bırakın kamuoyunu, sanığın kendisi bile adil yargılandığına inanmalıdır’’ dedi.

Baro Başkanı Dursun, 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle düzenlediği basın toplantısında, Orta Asya’dan başlayan Türk tarihinin, bugüne kadar uzandığını belirterek, ''Bu uzun süreçte sayısız devletler ve imparatorluklar kuran milletimiz, insanlık tarihinin, uygarlığın gelişiminin ve dünya hukuk tarihinin ve adaletin temel taşı olmuştur. Gittiği her yerde adalet, ahlak ve hukuk düzenini egemen kılan milletimiz, bu değerlere bağlı kaldıkça yükselmiş, bu değerler bozulmaya yüz tuttukça gerilemiştir. Töre, yani hukuk konuşunca, hakan susar, bu gerçeğin bir sonucudur. İslam’dan önceki tarihimiz de bize aittir, İslamiyeti kabul ettiğimiz tarihten sonraki tarihimiz de bize aittir. Her olguyu, kendi devri ve döneminin şartları içerisinde değerlendirmeliyiz. Bu nedenle Metehan da, Kültigin de, Atilla da bize aittir, Alpaslan da, Osman Bey de, Fatih de ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bize aittir'' ifadelerini kullandı.

Uzun Türk tarihi sonrasında 1923 yılında kurulan Cumhuriyetin, evrensel hukuk ilkelerini kabul etmiş, milli haslet olan adalet, hak ve ahlak bilincine, insanlık tarihinin evrensel hukuk ilkelerini ve kurumlarını da eklediğini belirten Dursun, Cumhuriyetin kurucu değerlerinin ve ilkelerinin en önemlilerinden birisinin vatandaşlık olduğunu bkaydetti. Dursun, ''Vatandaşlık kavram ve bilinci sayesinde, ayrılıklar ve ayrımlar ortadan kalkmış, ortak yaşam bilinci oluşmuştur. Cumhuriyetin kurucu değerleri ve ilkeleri ile vatandaşlık kavramı vazgeçilmezimizdir. En değerli hazinemiz ve asli gücümüz, milli birlik ve beraberliğimizdir. Milli birlik ve beraberliğimizi ayakta tutacak şey, ne etnik kökenlerimiz, ne mezheplerimiz, ne siyasi görüşlerimiz ve ne de bireysel çıkar ve menfaatlerimizdir. Milli birlik ve beraberliğimizin çimentosu, Hukuk Devleti ilkesi, bağımsız yargı, güçlü savunma ve vatandaşlık bilincidir’’ diye konuştu.

Konuşmasında, ‘Kuvvetler Ayrılığı’ prensibinde, yasama, yürütme ve yargının üç eşit erk olduğunu bildiren Dursun, ‘’Ancak yargı erki, eşitler arasında birincidir. Yargı erkini oluşturan iddia, savunma ve karar saç ayağında yargıyı adil, insani, ahlaki, kabul edilebilir ve hukuki yapan ise savunmadır. Savunmanın olmadığı bir yargı, engizisyondur, yargısız infazdır. Bu nedenle yargı erkinin olmazsa olmazı savunmadır. İşte bu yüzden, dünya hukuk tarihine geçen iddianameler yoktur. Dünya hukuk tarihine geçen savunmalar vardır. Hukukun tarihi, gerçekte savunmanın tarihidir. Hukuk ve savunmanın güçlü olduğu ülkeler, günümüzde dünyanın en güçlü, huzurlu ve refahlı ülkeleridir. Hukuk ve savunmaya değer verilmeyen ülkeler ise, dünyanın geri kalmış, kan ve gözyaşı içerisinde olan 3’üncü dünya ülkeleridir’’ ifadelerini kullandı.

Türkiye’de savunmanın çıktığı en tepe noktanın, Avukatlık Kanunu’nda yapılan köklü değişiklikler nedeniyle, 2001 yılı olduğunu vurgulayan Dursun, şunları bildirdi:

‘’O tarihten sonra ise maalesef Türkiye’de yargı, hukuk, savunma ve avukatlık mesleği her geçen gün kötüye gitmektedir. Savunmanın yetkilerinin azaltılması, CMK’daki hakların kısıtlanması, sürekli yapılan torba-paket değişiklikler, Hukuk Fakültesi sayısı, eğitim kalitesi, kontenjan ve mezun sayısının çokluğu, Avukatlık sınavının iptali, uzun gözaltı ve tutukluluk süreleri, hakimlik teminatının yok edilmesi, yargı bağımsızlığının ortadan kalkmaya başlaması, ülkemizde vatandaşlarımızın hukuki güvenlik ve hukuki huzur haklarının kalmaması gibi hususlar bunların sadece bir kısmıdır. Avukat ile müvekkilini aynı statüye koyan, avukatlık mesleğini icra edilemez hale getiren; savunma hakkını, adil yargılanma hakkını, adalete erişim hakkını, silahların eşitliği ilkesini, masumiyet karinesini ve avukatın sır saklama yükümlülüğünü ağır bir biçimde ihlal eden bu tür düzenlemeler, bir hukuk devletinde asla kabul edilemez. Şüpheliye/suçluya ceza verebilmenin yolu bile hukuktan geçer. Eğer hukuku uygulamazsanız, savunma hakkı vermezseniz ve tüm haklarını kısıtlarsanız, suç isnadında bulunulan şüpheliyi-suçluyu dahi cezalandıramazsınız. Öyle bir hukuk düzeni kurmalıyız ki, bırakın kamuoyunu, sanığın kendisi bile adil yargılandığına inanmalıdır. Buradan Türkiye’nin bütün hukukçularına sesleniyorum. Gelin sadece hukukçu olalım, vatandaşlarımızın her türlü hukuki savunma haklarını sonuna kadar verelim, kullandıralım. Yargı bağımsızlığı, hakimlik teminatı, savunma hakkı ve hukukun evrensel değerleri tek, tartışmasız ve vazgeçilmez ilkemiz olsun. Hukukun, hukukçuların, özellikle savunmanın, hakim, savcı ve avukatların üzerindeki her türlü baskının kaldırılması, adalet mülkün-devletin temelidir ilkesinin gereğidir. Bilinmelidir ki; hukuk, yargı ve savunma yıkılırsa, devlet asıl o zaman yıkılır.''

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!