IHA
Oluşturulma Tarihi: Ocak 06, 2016 09:09
DOÇ. DR. CÜNEYT GÖÇMEZ
El bileğini zorlayan ve yoran meslek grupları ile sporcularda sıklıkla görülen ‘karpal tünel sendromu’, bilekte bulunan ve parmakların hareketinden sorumlu sinirin sıkışması sonucu ortaya çıkmaktadır. Elde uyuşma ve hakimiyet kaybına yol açabilen hastalık, lokal anestezi altında gerçekleştirilen cerrahiler ile tedavi edilebilmektedir. Memorial Kayseri Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Cüneyt Göçmez, ‘karpal tünel sendromu’ ile ilgili bilgi verdi.
Doç. Dr. Cüneyt Göçmez, hastalık ve risk grupları hakkında bilgiler vererek, “Karpal tünel sendromu; elin tüm hareketini sağlayan bileğin doğru şekilde kullanılmaması sonucu, toplumun yüzde 2’sini etkileyen bir hastalıktır. Baş, işaret, orta ve parmakların hareketinden ve duyusundan sorumlu sinirin, bilekte sıkışması sonucu ortaya çıkmaktadır. Karpal tünel sendromu; özellikle ev kadını, marangoz, berber, şoför ve çiftçi gibi meslek grupları ile mouse ve klavye kullanan ofis çalışanları; voleybol, basketbol ve golf türü sporlarla uğraşanlarda sıklıkla görülmektedir. Sendrom, ‘karpal’ adı verilen tünelin çatısını oluşturan yapının kalınlaşmasına neden olur. Uzun süre bilek hareketi yapılması ve bileğin zorlanması da kalınlaşmayı belirginleştirir. Bilekteki kalınlaşma; diyabet, hipotiroidi, beyin tümörü ve gut hastalıkları söz konusu olduğunda da görülür. Karpal tünel sendromu, erkeklere göre kadınlarda 4 kat daha fazla ortaya çıkar ve obezite ile gebelikte oluşma riski artar. Bilekten başlayarak parmaklara kadar yayılan uyuşma, karıncalanma ve sızlamayla belirti veren hastalık; el ve parmaklara uyuşma, elde hakimiyet kaybı ile elin kullanılamaz hale gelmesine sebep olabilir” dedi.
Hastalığın belirtilerinin boyun fıtığı ile karıştırılmaması gerektiğini vurgulayan Göçmez, “Karpal tünel sendromunun belirtileri; boyun fıtığı, kireçlenme ve boyunda daralma ya da boyundaki bir tümör oluşumuyla karıştırılabilir. Bu nedenle hastanın şikayetleri ve öyküsü ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmelidir. Tanıyı kesinleştirmek için EMG ve MR gibi görüntüleme tekniklerinden yararlanılır. Özellikle EMG, sinir üzerindeki elektrik akımını ölçerek basının hangi bölümde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Tedavide öncelikli amaç, sinirin bası altından kurtarılmasıdır. Bu bası avuç içine yapılan 1,5-2 santimetrelik cerrahi müdahale ile ortadan kaldırılmaktadır. Lokal anestezi ile yapılan işlem sonrası hasta aynı gün normal yaşamına geri döner ve elini kullanmaya başlar. Ameliyatın küçük kesi ile gerçekleştirilmesi, hastanın iyileşme süresini kısaltır ve estetik açıdan da vücutta iz kalma riskini önler. Ameliyat sonrası şikayetlerin yüzde 97 oranında yok olduğu görülmüştür. Hastalığın cerrahi sonrası tekrarlama riski de yok denecek kadar azdır” diye konuştu.