Güncelleme Tarihi:
Cafer ZENGİN/KAYSERİ, (DHA)- ERCİYES Üniversitesi (ERÜ) Veteriner Fakültesi Eğitim, Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Ali Cesur Onmaz, Brezilya'dan Ankara'ya getirilen büyükbaş hayvanlardan 50'sinin şarbon nedeniyle telef olması konusunda yaptığı açıklamada, ithal hayvanların çok sıkı denetime tabi tutulması ve bu kontrol zincirinde de herhangi bir aksamanın olmaması gerektiğini söyledi. Doç. Dr. Onmaz, "Aksi halde şarbon başta olmak üzere deli dana, mavi dil, Schmallenberg virüs gibi birçok hastalığı ülkemize ithal etmiş oluruz" dedi.
Et ve Süt Kurumu'nca (ESK) kurbanlık olarak Brezilya'dan Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki özel çiftliğe getirilen yaklaşık 3 bin 959 büyükbaştan 50'sinin şarbon sonucu telef olmasıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Şarbondan ölen hayvanların etlerinin imha edildiği ve piyasaya sürülmesinin de söz konusu olmadığı yönünde açıklama yapılırken, ERÜ Veteriner Fakültesi Eğitim, Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Ali Cesur Onmaz, ithal edilen kasaplık hayvanlarda şarbon (Antraks) hastalığına karşı denetim ve kontrolün önemine dikkat çekti.
'ERKEN TEŞHİS EDİLİRSE ANTİBİYOTİKLE TEDAVİSİ VAR'
Şarbonun, özellikle ot yiyen hayvanlar arasında sık görülen ve hayvanlardan insanlara sindirim, solunum ve deri yoluyla geçebilen zoonoz bir hastalık olduğunu ifade eden Doç. Dr. Onmaz, "Etkeni 'Bacillus anthracis' adı verilen bir bakteridir ve bu bakterinin sporları tarafından üretilen toksinler insanlar için öldürücüdür. Bu nedenle bu mikroorganizmalar biyolojik silah olarak da değerlendirilmektedir. Bu mikroorganizma ilk defa 1876 yılında Robert Koch tarafından bulunmuş ve 1881 yılında ise Pasteur tarafından ise bu hastalığa karşı ilk bakteriyel aşı hazırlanmıştır. Eğer hastalık insanlarda erken teşhis edilirse antibiyotiklerle tedavisi vardır. Bakteri toksinlerine karşı her bireyin farklı duyarlılığı ve dirençliliği olduğu bildirilmiştir. Ancak hayvanlarda hastalığın tedavisi yoktur ve genellikle hastalık hayvanlardaki ani ölümler sonucu tespit edilebilmektedir. Hastalık otçul hayvanlarda bakteri sporlarının ağız yoluyla alınması ve etçil hayvanlarda enfekte ölü hayvan etinin yenmesiyle yayılmakta ve salgın haline dönüşebilmektedir. Bu gibi durumlar da hasta hayvanlar (sığır, geyik, su aygırı, yaban hayvanları vb.) hemen resmi kurumlara ihbar edilmeli ve yetkililer tarafından bölge karantinaya alınmalıdır" diye konuştu.
'KONTROL VE DENETİM HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR'
"İnsanlara ve diğer et yiyen hayvanlara bulaşma genellikle hastalıklı hayvanın etinin yenmesi ya da direkt temas yoluyla olmaktadır" diyen Doç. Dr. Onmaz, şunları söyledi:
"İthal hayvanlar ülkemize getirilmeden önce bulundukları ülkelerde bu ve benzeri hastalıklardan ari oldukları yönünde teste tabi tutulmaktadır. Ayrıca ithalat öncesi belli bir süre karantina altında bulundurulmaktadır. İthal edilen hayvanlar çok sıkı denetime tabi tutulmalı ve bu kontrol zincirinde herhangi bir aksama olmamalıdır. Aksi halde şarbon başta olmak üzere 'deli dana, mavi dil, Schmallenberg virus' gibi birçok hastalığı ülkemize ithal etmiş oluruz. Eğer ithal edilen hayvanlarda bakteri toksinleri nedeniyle ani ölüm, pıhtılaşma bozuklukları ve doğal deliklerden kan gelme görülürse şarbon hastalığından şüphelenilmeli ve en yakın Tarım ve Orman İl ya da İlçe Müdürlükleri gibi resmi organlara ihbarı yapılmalı ve alınan numune örneklerinin pozitif olması durumunda mutlaka hayvan açılmadan itlaf edilmeli ve güvenli bir şekilde gömülmelidir. Bölge karantinaya alınarak dezenfeksiyon işlemleri yapılıp güvenli bölge oluşturulmalı ve halk sağlığı açısından enfekte hayvanların bulunduğu bölgeye giriş çıkışlar yasaklanarak her türlü temastan kaçınılmalıdır. Özellikle sığır gibi ot yiyen enfekte hayvanların etinin başka etcil canlılar tarafından tüketilmesi mutlaka önlenmelidir. Bu tür tehlikeli salgınlarda Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) belirttiği tek sağlık konseptinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Sağlıklı insan demek, sağlıklı hayvan ve sağlıklı çevre demektir. Bu nedenle, beşeri ve veteriner hekimlerin tek sağlık konsepti altında bilimsel platformlarda daha çok bir araya gelmesi ve daha sıkı işbirliği ile halk sağlığı konusunda alınacak gerekli önlemleri resmi otoritelere bildirmesi gerekmektedir. Resmi otoritelerin de ithalat yapılmasının zorunlu olduğu durumlarda bu uyarıları dikkate alması ve herhangi bir aksaklık yaşanmaması için ithalat konusunda atılacak tüm adımları halk sağlığını koruyacak şekilde düzenlemesi ve her şeyden önemlisi bu düzenlemeleri daha sıkı kontrol etmesi gerekmektedir."
FOTOĞRAFLI