Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Merkez Disiplin Kurulu Üyesi ve 25. Dönem Kars Milletvekili adayı Taner Gökçek, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Taner Gökçek, PKK terör örgütünün Türk Devletine yürüttüğü kahpe saldırılarda 30’dan fazla güvenlik görevlisini şehit ettiğini söyledi.
Bir takım ziyaretlerde bulunmak üzere Kars’a gelen MHP Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Taner Gökçek, “Sizlere hitap ederken sizleri “Türk“ sıfatıyla nitelediğim için umarım ağır bir insanlık suçu işlememişimdir. Zira 7 Haziran seçimlerinden beri gerek ana damar medya olarak isimlendirilen kuruluşlarda gerekse yandaş medyada Türk ve Türk milleti kavramlarına karşı, akıl, tarih ve vicdan sınırlarını zorlayan kirli bir savaş ilan edilmiştir. Buna paralel olarak PKK terör örgütü de Türk Devletine karşı yürüttüğü kahpe saldırılarla 30 dan fazla güvenlik görevlimizi şehit etmiş, çocukları yetim, eşleri dul, anaları ağlar bırakıp yuvalarına ateş düşürmüştür. Allah şehitlerimizin mekanını cennet, ruhlarını şad eylesin” dedi.
7 Haziran seçimlerinin ardından oluşan tablo hepinizin malumudur. Milliyetçi Hareket Partisi’nin Kars Milletvekili adayı ve bir Türk Milliyetçisi olarak şahsıma ve partime oy veren kardeşlerimle kucaklaşmak, hasbıhâl etmek için Ağustos sıcağında bir süre aranızda bulundum. Türkiye’deki genel siyasi tablodan Kars’ın da etkilendiğini gözlemlediğini ifade eden Taner Gökçek, “7 Haziran akşamından itibaren ellerindeki kalemi Türk kimliğinin bu topraklardan tasfiyesine adamış, gazetelerdeki köşelerinden televizyonlarındaki programlarından, kendilerince derin hikmetler taşıyan fikirlerle memlekete yön verebileceklerini zanneden çokbilmişlerin “yüzde 60’lık blok” projesi Sayın Genel Başkanımız tarafından siyasetin çöp sepetine atılmıştır. MHP; temel görevi “PKK terör örgütünün hangi sebeplerle silaha sarıldığı propagandasını yapmak ve terörü meşru bir siyasi unsur olarak pazarlamak” olan siyasi parti görünümlü yapı ile yani terör örgütünün propaganda timi ile bir araya gelmeyi; vatan savunması için can veren kahraman şehitlerimize ve PKK’nın katlettiği “büyük çoğunluğu Kürt ve Zaza olan“ binlerce vatandaşımıza duyduğu derin saygının bir gereği olarak reddetmiştir. Bu tavrımızdan dolayı bizim oy kaybedeceğimizi söyleyen, bırakınız bir defa oy vermeyi, ömürleri boyunca MHP’ye saldırmaktan başka bir şey yapmamış; bu duruşun, omurgalı tavrın ne olduğunu anlamaktan uzak çevrelere diyorum ki: Siz ömrünüz boyunca MHP’ye, hiçbir şekilde hak etmediğini bile bile psikopatça bir ruh haliyle “ırkçı,faşist“ diye sayıklayarak, kuduz bir buldok gibi saldırıp, etnik ırkçı şiddetin örgütü PKK’nın sevimli finosu ve çözüm tazısı olmayı şeref sayanlar! Siz kendi siyasi gücünüzle mahallenizde muhtar bile seçilemeyeceğinizi bildiğinizden, etnik ırkçı bir oluşum üzerinden milletvekilliği koltuklarına kavuşmayı ideolojinizi inkâr pahasına kabul edebilirsiniz” diye konuştu.
“BU SİZİN SORUNUNUZDUR, MADEMKİ ALAN MEMNUN VEREN MEMNUN”
1923’de Türkiye Cumhuriyetini kurmuş ve onu 1980 öncesi Rus emperyalizminin saldırganlığına karşı korumuş Türk Milliyetçiliğinin mensupları ve mazisi şanla dolu Ülkücü Hareketin çilekeş çocukları olarak; kanlı PKK’nın kravatlı teröristlerinin desteği ile başbakanlık koltuğunda oturacağımıza, partimizin tarihten silinmesini, yerle yeksan olmasını tercih ederiz diyen Gökçek, “Çünkü biz biliriz ki, teröristin poşulusu da bir kravatlısı da birdir.Katillerimizin desteği ile kavuşulacak her imkân lanetli ve soframıza gelecek her ekmek kanlı olacaktır. Mehmetçik katilleriyle kurulacak iktidar sofrasında oturmak ancak, kan dökmeyi “devrim“ diyerek felsefe haline getiren sizlere yakışır. “Açılım, çözüm, barış” gibi kulağa ve göze hoş gelen nitelemelerle yıkım sürecini başlatan AKP iktidarını kimin net ve açık bir biçimde eleştirdiği, bu siyasetlerin terörü azdıracağını ve bölgede devlet otoritesini yok edeceğini, bölücülüğü kışkırtacağını söylediği bellidir. Gelinen nokta, içine düşürüldüğümüz durum ne yazık ki MHP’yi tarih karşısında bir defa daha haklı çıkarmıştır. Keşke haklı çıkmasaydık. Söylenecek çok söz var. Ama Türkiye’nin girdiği son güzergaha ilişkin olarak da şu notu düşmek isterim: PKK’nın geçmişten daha fazla güç biriktirmesi bu hükümetin açılım politikaları ile olmuştur. Kendini bilen, vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamayı görev bilen hiçbir iktidar, bir masa kurup da terör şebekeleri ile görüşme yapmaz. Elin Avrupa’sında ve bütün dünyada; terör örgütleri devlete yalvarma noktasına getirildikten sonra derdi her ne ise tartışmaya açılırken, bizim ülkemizde AKP iktidarı masaya otursun diye PKK’ya adeta yalvarmıştır. Düşünebiliyor musunuz; 6-8 Ekim olaylarında “Kobani” bahanesi ile insanları sokaklara döken, memleketi yakıp yıkmaya çağıran, 40 kişinin hayatına mal olan Bay Demirtaş’ın soruşturma fezlekesi daha yeni hazırlanıyor. Ey iktidar! Sen suçu örtme, katili koruma yani hukuku askıya alma hakkını nereden alıyorsun diye sormayalım mı? Şimdi sen; bu canileri, cinayetlerini örtecek kadar koruduktan sonra hangi yüzle milliyetçilik yapmaya kalkışıyorsun? Keşke samimi olsan, keşke milliyetçi olabileceğine inanabilsek. PKK saldırıp askerlerimizi, polislerimizi patır patır şehit ediyor, hala kapsamlı bir mücadele siyaseti ortada yok. Ne kaldırdığın EMASYA protokolü ne sorunlu bölgelerde güvenliği sağlayacak güvenlik hukuku.. Hala akil diye ortaya saldığın sakil adamların, “güvenlikçi siyasetle çözülmez” gevelemeleri ile oyalanıyor, kamuoyunun yanıltılmasına göz yumuyorsun” şeklinde konuştu.
“ELİNDE SİLAHI İLE CANINI ALMAYA YEMİN ETMİŞ BİR KAFA HANGİ NASİHATİ ALIR SANIYORSUN?”
Hükümetin devlet iradesini keskin bir kılıç gibi kuşanmak zorunda olduğunu belirten MHP Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Taner Gökçek, daha sonra özetle şunları söyledi:
“Yıllarca terörü hayat biçimi haline getirmiş, bir şiddet endüstrisi yaratmış, geçimini terörden sağlar hale gelmiş geniş bir şebeke ile hangi yöntemle mücadele edeceksin? Her halde Sayın Başbakanın güya ne kadar iyi niyetli olduklarını anlatmak için söylediği; "İlçe Başkanımızı kaçırıp işkence ettiler. Çözüm süreci zarar görmesin diye görmezden geldik" sözlerinin işaret ettiği devlet olmaktan vazgeçme mantığıyla bu mücadele kazanılamayacaktır. Hükümet devlet iradesini keskin bir kılıç gibi kuşanmak zorundadır. Yüz yılın başında, Balkan Savaşlarında Selanik kuşatıldığında “aman teslim olalım, kıyıma uğrarız, analar ağlamasın" diye halkın direnme gücünü kıran söylemlerle, emin olun değerli hemşerilerim bugünlerde mücadele azmimizi kırmak için kullanılan slogan bile aynıdır: “Analar ağlamasın.” Selanik tek kurşun atılmadan teslim edildi. Sonra? Anaların ağlamasına bile müsaade etmediler. Sonuç, kıyım ve sürgün. Çiçeklerle katiller değil; güzel kadınlar, sevgililer ikna edilir.
Oslo’da o dönemin Başbakanının temsilcisi şimdiki MİT Müsteşarı 2010 da şöyle diyordu PKK temsilcisine: ”Size zorluk çıkaran valiler, kaymakamlar, emniyet amirleri varsa söyleyin hemen değiştirelim.” O masada oturan kravatlı katil de lütfedip “teşekkürler” diye cevaplıyordu. Ayrıca bizim başbakanın özel temsilcisi ekliyordu: “oralar zaten özerk olacak.” Son dönemlerde Ağrı merkezli, Kars; Ardahan ve Iğdır’dan oluşan bir kantondan, eyalet oluşumunun hazırlandığına yönelik
haberler basına düşmüş ve yalanlanmamıştır. Türklüğü tasfiyeye yönelik bu alçakça planı hazırlayanlara seslenmek istiyorum:
Seçim sisteminin garabeti neticesinde terörün siyasi kanadı bu şehirlerde eskiye göre daha fazla milletvekili çıkardı diye siz bu topraklardan ay yıldızın düştüğünü mü zannediyorsunuz?
SİZ BARZANİ VE TALABANİ MİSİNİZ?
Bin yıllık Türk şehri Kerkük’ü etnik arındırma ve zorbalıkla Kürtleştiren bu aşiret şeflerinin misyonunu mu devraldınız?
Bu coğrafya; Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan bin yıldan beri mukaddes Türk yurdudur ve hep öyle kalacaktır. Bizler burada kendilerini Kürt, Karapapak ,Türkmen, Azeri, Yerli ve Terekeme tabir edenler aynı kültürün, aynı bayrağın ve aynı milliyetin çocuklarıyız. Yerel isimlendirmeler ne olursa olsun hepimiz aynı Türklük çınarının birbirinden güzel dallarıyız.
Hepimiz hep birlikte Türk, hep birlikte Türkiye’yiz!
Bu noktada terör örgütü ve onun siyasallaştırılmış kadrolarının böyle bir kantonlaştırma projesini gündeme getirmelerinin, bu illerde devlet kurumlarını işlemez hale getirmeye çalışmalarının Oslo’da verilen özerklik vaadiyle bağlantısını sorgulamayalım mı?
Hiçbir garez ve art niyet taşımadan söylüyorum. Akrabalık bağlarıyla bağlı olduğumuz, kardeş ve dost olarak gördüğümüz Kürt kökenli hemşerilerimiz, alnımıza doğrultulan namlulara mermi sürer gibi terör örgütünün siyasi kuruluşuna destek verdilerse, oy hakkının kutsiyetine saygı duymakla birlikte, şiddete çağrı yapan bir yapıyı desteklemenin ne kadar saygıya layık olduğunu sorgulamanın da hakkımız bin yıllık kardeşlik hukukunun gereği olduğunu ifade etmek zorundayım.
Evet, kanlı bir örgütün uzantılarına verilen bu destek gönlümüzü kırmıştır. Lakin şunu da eklemeliyim ki; devletin bakanı olacak bir şahıs (Sayın Beşir Atalay 2012) ; “Abdullah Öcalan Kürtlerin lideridir” cümlesini kurmuşsa, biz Kürt kökenli yurttaşlarımızdaki bu tercih savrulmasını AKP’nin “Çözüm” siyasetinin ayrıştırıcı, bölücü özelliğine yorarız. Sizinle bir anımı paylaşayım; benim Kürt kökenli hemşerim diyor ki ;” ben ömrüm boyunca bu örgüte terörist dedim. Ankara’da yaşıyorum. Kürtlük benim kökenim Türklük milletimdir diye bildim. Bundan da gocunmadım. Ama AKP hükümeti benim terörist dediğimi bana lider diye sundu. O zaman kendime sordum; madem Kürtlerin lideri APO o zaman size niye oy vereyim?” Takdiri sizlere bırakıyorum. Mesele sadece bir kimlik meselesi ve kimliği ifade meselesi olsaydı elbette ki bu yapı silahla ortaya çıkmayacaktı. Biz, aklımızla alay edercesine barış güvercini olarak pazarlanan yırtıcının esas derdinin, ayrı bir yuva inşa etmek olduğunu biliyoruz. Elinde silahla ayrı bir devlet kurmak için yıllardır terör üretenleri; “aman efendim onlar aslında ayrılmak istemiyorlar” söylemleriyle, çikolata ambalajı ile zehir sunmaya çalışanları sizlerin vicdanına bırakıyoruz.
2014 yerel seçimlerinden sonra Kağızman’da bu şebeke taraftarlarınca yaratılan ve sürdürülen gerginlik tahammül sınırlarını aşmıştır. MHP belediyesine yönelik taciz ve baskıların ardı arkası kesilmemektedir. MHP, hükümeti devlet kurumlarını işletmeye, güvenliği ve adaleti sağlamaya çağırmaktadır. Zira devlet olmanın en temel özelliği vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak, ülkeyi çetelerden temizlemektir. Hemşerilerim emin olsunlar ki; MHP’nin gözü ve kulağı bölgede, bölge insanının üzerinde ve hükümetin bölgedeki uygulamalarındadır. Özellikle Kars ve Kağızman Belediyelerinin MHP’de olmasından rahatsızlık duyup, olur ya hükümet çevrelerine yaranmak için bölge insanının güvenliğini istismar edebilecek yetkililer, basın yayın organlarında tarafımızdan deşifre edilip, haklarında dava açılacaktır. Biz böyle bir şeyin olacağına ihtimal vermemekle birlikte, devri ampulde akla ziyan okadar çok şey oldu ki, ister istemez bu notu düşüyor, bölgemizde görev yapan kamu görevlilerini tenzih ediyoruz. Bütün hemşerilerimiz ve ülküdaşlarımız bilsin ki,
Milliyetçi Hareket, Türklüğün; silahlı, psikolojik ve sosyal terör araçları kullanılarak Türkiye coğrafyasından tasfiyesine müsaade etmeyeceği gibi; Kars, Ardahan ve Iğdır’ı, Ağrı merkezli bir yönetime bağlama ihanetine de asla müsaade etmeyecektir.
İktidarda kalmak ve oy hesabı uğruna girmediği kılık kalmayan, siyasi tarihimizin hakkını teslim edelim ki en mükemmel bukalemunu olan AKP, Doğu ve Güneydoğu’da iktidarı paylaştığı, kendi büyüttüğü bu terör yapılarını kazımak için yeterli irade ve niyete sahip değildir. MHP hiçbir zaman yıkım projesinin ortağı olmayacaktır. Bize oy verenler, bu bölünme ve Suriyeleşme projesine karşı durmamız, Türkiye’nin yıkımına direnmemiz için oy vermiştir. Verdiğiniz değerli vekalete sadığız.
Bugün Türk siyasetinde iki ana cephe vardır: Biri "çözüm" denilen, bizim yıkım cephesi dediğimiz, üniter devleti hedef alan eyaletleşmeyi, federalizmi savunanlar; öbür tarafta “tek devlet, tek millet” diyerek Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ruhunu savunanlar. Mecliste birinci cepheyi, çözülme süreci projesinin mimarı AKP, onun ortağı-şimdilerde oyumun hırsızı diye kızdığı- HDP ve
Atatürk’ü artık çoktan tarihe gömmüş olan CHP vardır. Karşı cephede ise; 1923 Cumhuriyetini savunan MHP vardır. Atatürk’ün aziz hatırası MHP de yaşamaya devam edecek ve MHP var oldukça Türk Milletinin insanca yaşam ve milli birlik içinde varolma hakkını savunmaya devam edecektir.
Terörle kurulan müzakere masalarında ameliyat edilmek istenen bu vatan bizimdir.
Bu bölücü operasyonların karşısındaki en büyük engel olan MHP’yi zayıflatmak için çalışan, kişisel hırsları akıl, ahlak ,vicdan ve vatanseverliklerinin önüne geçmiş olan bu zayıf karakterlileri sizin yüksek vicdanınıza havale ediyoruz.
Terörün takım elbiseye girip kravat takmış tiplerinin gizli açık baskısına maruz kalan, Türkiye’nin serhat boylarında bin yıldan beridir birlikte, yan yana ve omuz omuza yaşayan Kardeşlerim! Asla yalnız değilsiniz. Unutmayın ki Devletimiz çökmemiş ve çökmeyecektir.
Terör örgütü ve onun kravatlı uzantılarının oyununa gelmeyin.
Coğrafyamızın kadim Türk kimliğine sahip çıkmak, onu korumak ve savunmak her vatanseverin, milliyetçinin, cumhuriyetçinin namus borcudur.
Asırlar boyunca büyük imparatorluklar kurmuş ve bayrağı altında nice kavimleri adaletle yönetmiş bir millet, zor zamanlarında kardeş dediklerince hançerlense bile, herkes bilsin ki kan bağı dışında bir değere dayanmayan ırkçı terörün önünde asla diz çökmez. Çökmeyecektir!
Geceleri yatağa Ermeni girip gündüz Kürt kalkanlar çetesi şunu iyi bilsin ki; Ülkücü Hareketin tek neferi sağ kaldıkça Ne Kars, ne Ardahan ne de Iğdır Kerkük olmayacaktır.
Doğu Türk’tür ! Türkiye’dir ve ebediyen öyle kalacaktır!
Allah Türk milletinin birlik, dirlik, barış ve esenliği için samimiyetle mücadele eden bütün hemşerilerimizin yar ve yardımcısı olsun.”