IHA
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2016 14:37
HOCALI KATLİAMI 24. YILI
Hocalı Katliamı’nın 24’ncü yıldönümü dolayısıyla Kars Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadale Derneği tarafından “24. Yılında Hocalı Katliamı” konulu panel düzenlendi.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı okunmasının ardından sinevizyon gösterisiyle başlayan panelin açılış konuşmasını Dernek Başkanı Mehmet Tekel, yaptı.
Kafkas Üniversitesinden Prof. Dr. Hacali Necefoğlu, Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop’unda katıldığı panelde Prof. Dr. Selçuk Ural, Geçmişten Günümüze Ermeni Meselesi ve Bölgesel Sonuçları” hakkında katılımcılara bilgiler verdi.
Prof. Dr. Selçuk Ural, Milletler sistemi ve Ermeniler liderliğinde Doğu Hristiyanlar Kilisesi’nin İnşaası 1839 Tanzimat Fermanıyla Osmanlı vatandaşlığı kavramıyla Hıristiyanlar Müslümanlarla eşit sayılmıştır. 1863 Ermeni milleti nizamnamesiyle Ermenilere yeni haklar tanınmıştır. 1878 Ayestefanos/Yeşilköy Antlaşması Ermeni Sorunun Doğuşu ve Uluslararası Bir Niteliğe Sokulması, 1887 Hınçak ve 1890 Taşnaksutyun örgütleri kuruldu. 1890 Ermeni örgütleri ihtilal ve bölücü faaliyetlere başladı. 1890-1908 birinci safha; örgütler dışarıdan silah ve cephane yardımı alarak tek başlarına eylemler yapmışlardır” dedi.
1905’ten İtibaren Azerbaycan/Kafkasya topraklarında Türklere yönelik baskı, cinayet ve köy katliamları başladığını ifade eden Prof. Dr. Ural, “ 1908-1914 yıllarında Osmanlıya karşı Ermeni örgütleri Rusya ve İngiltere’nin desteğini arkalarına aldılar. 1914-1918 ikinci safha; Rusya’nın müttefiki olarak Doğu Anadolu ve Karadeniz’de çete ve tehdit hareketleri yaşandı. 1918 Mondros Mütarekesi ve Ermeni talepleri; Doğu Anadolu ve Kafkasya’dan toprak talep edildi. (26 şubat 1919) Hedef; üç denize (Hazar, Karadeniz, Akdeniz) hükmeden bir Ermenistan. 1918-1920- Üçüncü Safha; Elviye-İ Selase ve Kafkasya’da Türklere yönelik soykırım faaliyetleri. Bakü’den başlayarak, Gence, Lenkeran, Nahçıvan, Iğdır, Kars, Ardahan’da katliamlar gerçekleştirildi. 1921 Kars Antlaşması ve Türkiye’ye yönelik Ermeni hayallerine son verildi. Fakat Sovyet İmparatorluğu’nun tesisiyle Kafkasya’daki faaliyetler şekil değiştirerek devam etti. 1921 sonrası Sovyet Rusya’nın desteğiyle Kafkasya’da Azerbaycan topraklarına doğru genişleyen bir Ermenistan adım adım inşa edilmeye başlandığını ifade eden Prof. Dr. Selçuk Ural, “Toprak reformu ve iç göçler yoluyla Azerbaycan topraklarında Ermeni toplulukları sayı ve siyasi etkinliğe kavuşturuldu. Buna mukabil Azeri Türkleri sürekli Ermenistan topraklarından çıkarılmaya çalışıldı ve bunda da ciddi başarılar elde edildi” diye konuştu.
“KAFKASYA’NIN TÜRKİYE AÇISINDAN ÖNEMİ”
1991’de Sovyetler Birliği yıkılınca Dünya’da hızlı bir değişim yaşanmaya başladı. soğuk savaş döneminin aksine Kafkasya, Doğu Avrupa ve Türkistan ile birlikte belirsizlik ortamına girdiğini hatırlatan Ural, “Avrupa ilk yıllarda iktisadi çıkarlarını korumaya öncelik vererek Rusya’nın yanında yer aldı. Fakat Rusya’nın SSCB’nin mirasına soyunması ve enerji kaynaklarında tekelleşmeyi gitmesi Dünya’yı endişelendirmektedir. Rusya, Kuzey Kafkasya’da mutlak bir kuvvet olmakla birlikte Güney Kafkasya’da tam kontrolü sağlayamadığı için Abhazya, Güney Osetya ve Ermenistan üzerinden buhran çıkararak etkili olma yolunu seçmiştir. Türkiye, coğrafi, demografik, güvenlik ve iktisadi nedenlerinden ötürü Kafkasya’da aktif bir dış politika izlemek zorundadır. Rusya ve İran’ın dış politikaları da Türkiye’yi böyle bir politika izlemeye mecbur etmektedir. 5 Asırlık Türk-Rus mücadelesi Kafkasya’nın hem siyasi, hem de sosyal Yapısını Derinden Etkilemiştir. Rus İstilaları Anadolu’yu Adeta İkinci Bir Kafkasya’ya dönüştürmüştür. dolayısıyla Türkiye’nin bölgedeki değişim ve gelişmeleri yakından takibi sosyal açıdan adeta bir zorunluluktur. Yeni Dünya düzeninin oluşumunda Kafkasya, Anadolu ile birlikte zikredilmektedir. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanlarından Brzezinski’ye göre 21. Yüzyılda büyük mücadele Kafkasya’nın dahil olduğu Avrasya’da yürütülecek ve bu mücadele Dünya egemenliğinin kapısını aralayacaktır. ABD’li Bilim adamı Hungtington ise meseleye medeniyetler çatışması açısından yaklaşarak kültürler için iki fay hattı bulunduğunu, Kafkasya’nın bunlardan biri üzerinde olduğunu, bölgenin sosyal, etnik, dil ve din çeşitliliğinin bölgesel çatışmaları tetikleyebileceği uyarısında bulunmuştur” şeklinde konuştu.
“BATI DÜNYASI’NIN HOCALİ KATLİAMINA SESSİZ KALMASI TÜRK-ERMENİ MÜCADELESİNDE
HANGİ TARAFIN YANINDA OLDUĞUNU GÖSTERMİŞTİR”
Zengezor Vilayeti’nin siyasi entrikalarla Ermenistan’a bağlanmasının ardından Karabağ vilayeti yeni hedef olduğunu belirten Prof. Dr. Selçuk Ural, daha sonra şunları söyledi:
“Hocalı katliamı Karabağ’ın meselesinde Ermenistan hükümetinin terör ve katliam hükümeti olduğu gerçeğini bir kez daha ispat etmiştir. Batı Dünyası’nın Hocalı katliamına sessiz kalması Türk-Ermeni mücadelesinde hangi tarafın yanında olduğunu göstermiştir. Hocalı Katliamı, Karabağ meselesi Azerbaycan’ın bağımsızlık günlerinde 2. Bakü katliamıyla başlayan yeni bir dönemi işaret etmektedir. bu dönemde hedef; Azeri Türklerinin hürriyet mücadelesi söndürmekti. Sovyet Rusya Ermenistan hükümetine askeri ve siyasi destek vererek Azerbaycan’ın Türk ve Batı Dünyasıyla birlikte hareket etmesini önlemeye çalışmıştır. Sovyet İmparatorluğu dağılmaya başladığında bile Rusya, Kafkasya’da hükümranlığını devam ettirmek istemiştir. İşgal ve soykırımlara rağmen, çeşitli uluslararası kuruluşların sözde çalışmalarına rağmen sorunun çözülmemesi Rusya’nın ve Avrupa ülkelerinin dış politikasının bir sonucudur. Kafkasya Anadolu’nun Doğal Uzantısı Durumundadır. Türkiye Güvenlik, Toprak Bütünlüğü, Siyasi ve iktisadi politikaları itibariyle Kafkasya’da yaşanan hadiseleri yakından takip etmek durumundadır. Azerbaycan’ın varlığı ve bütünlüğü Türkiye’nin varlığı ve bütünlüğü ile paraleldir. Türkiye, Azerbaycan başta olmak üzere Türk-İslam Ülkeleri coğrafyasında yaşanan zulümleri ve işgali daima gündemde tutmak zorundadırlar. aksi takdirde iç ve dış kamuoylarının milli meselelerde dumura uğraması ilerleyen yıllarda ülke bütünlüğü noktasında ciddi sorunlar doğuracaktır. Enerji temini ve sevki yeni yüzyılın en önemli iktisadi konusunu teşkil ettiğine göre Kafkasya ve Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar Türk dış politikasının öncelikli meselelerindendir. Bölgede yaşanan siyasi, askeri ve sosyal gelişmeler ilgili yakından takip etmek üzere özel araştırma merkezleri kurularak çalışmalar sistematik hale getirilmelidir. bu çalışmaların bölgenin işgalden kurtarılması için gerekli bilgi alt yapısını oluşturmakta önemli katkılar sağlayacaktır. Bölgeye ilişkin nüfus bilgileri- yer isimleri ve her şeyden önemlisi sosyal ve kültürel varlıklara ilişkin bilgi ve belgeler kayıt altına alınmalıdır. bunların UNESCO gibi uluslar arası kuruluşların envanterine kayıtları yaptırılmalıdır. Zira Ermenistan hükümeti 2100 civarındaki Türkçe yer isimleri ve kültürel varlıkları yüz yıl içinde ortadan kaldırdığı gibi işgal altındaki yerlerde de benzer bir politikanın uygulanmayacağını kimse garanti edemez.”